"Hac meşakattir." Arafat'ta, Müzdelife'de ve Müzdelife'den Mina'ya yayan intikalde çok net hissedilir. Yol, yolculuk, yorgunluk, uykusuzluk, sıcak, toz, toprak; kitaplarda okumaya, seminerlerde dinlemeye benzemiyor; yaşanması başka.
Onun için "oraları anlat" diyenlere, o beldeye gidenler tek kelime söylerler; "anlatılmaz."
"Anlatılmaz" anlatma adına ne kadar cümle kurulsa da yetmez o bütün cümleler.
Lüksün, konforun, makamın izzetine alışmışlara çok zordur o şartlar. Eğilip yerden toza toprağa bulanarak taş toplamak; nefsin burnunu sürter adeta, horluğu tadar, kimi ayağına basar, kimi çarpar, kimi ittirir! Sesi çıkmaz, çıkmaması lazım.
Sırt çantası ve azığı ile Cemarata şeytan taşlamaya gidilirken az mola verilir Mina'da. Bulduğu küçük bir yerde yığılıverir, uyku başlamıştır bile!
Gözünü sağa, sola çeviren, ileriye bakan daha çok yorulur; yol uzun gelir! Adımına bakmak, göz ucuyla kafileye bakmak yeterlidir! Hele saat kaç oldu diye bakmak hiç yeri değildir; tek olan yoldur ve hedefe varıp "şeytan"ı taşlamaktır yapılacak iş.
Bayram yakındır artık; zira büyük şeytanı taşlamaya az kalmıştır.
Dalga dalga insan seli düşmana 7 taş atacaktır ilk günü. Sonraki iki günde de küçük, orta ve büyük şeytana her birine 7 taş atarak meşakkatli yolculuğu bayrama kavuşmakla netinecelektir.
Ve ziyaret tavafı yapmakla hac tamamlanacaktır.