Bana hayatın anlamını öğreten Üstadım, ders arkadaşım, yoldaşım, sırdaşım, vizyon ilham edicim, rehberim; seni, her zaman dualarımda andığım gibi, bugün de, vefat yıl dönümünde, rahmetle, minnetle anıyorum. Binler rahmet sana Said-i Meşhur.
***
Çılgın bir çağı kapattık derken, ondan daha deli bir çağa girdik; dünya, başına gelen musibetlerle titriyor.
Aklı başında olan insanları da titretiyor.
“Şöhret budalaları çağı” da diyebiliriz zavallı yirminci yüzyıl, hasta çağın hasta insanlarını korkutuyor.
Şöhretin verdiği sorumsuzlukla kimi ülkesini bombalarla titretti, kimi kadın çocuk demeden, katledilmesine seyirci kaldı.
Kimi niçin savaştığını bilmeden öldü.
Doğuda şöhret budalası diktatörler, halkalarını aç, sefil ve perişan bıraktılar.
Hatta şöhret olmak için caminin duvarını bile kirlettiler.
Geldikleri uç sınır ise narsisizm oldu; kendinden başka kimseyi beğenmeyen; bencil, hırslı, halkların nazarında güzel gözükmek gibi şöhretin ilerlemiş haline büründüler.
Varoluşun sapkın hali olan cazibeli varoluşta boğuldular. Boğdular ve zarar verdiler.
***
Şöhret Mevsimindeyiz. Filmin adı: “Dijital Yerliler Mütevazı Dedelerine Karşı”
“Hubb-u Câh” üzerine farklı romanlar yazılabilir; hatta kısa filmler bile yapılabilir.
Böyle filmlerden birinin adı “Dijital yerliler mütevazı dedelerine karşı” olurdu diye düşünüyorum.
Sosyal medya, anlık yaşatıyor zamanı; o an varsan varsın; bir saniye sonra bir başka konu veya kişi meşgul edecek.
Yarın belki de yoksun!
Bu çağ “Hubb-u Cah” çağı; Tayfun Atay’ın deyimiyle, “Meşhuriyet Çağı”.
İnsanın özelliklerinden biri sosyal varlık olmasıdır. Bu yönüyle görünür olma, görüşme, tanışma bir ihtiyaçtır. Avrupa’nın kalkınma nedenleri arasında şehirleşme, kalabalık ortamlarda bulunmanın tearüf ve teavünü desteklediği bir gerçektir (Sünuhat).
Reklam ve pazarlama; şimdilerde özellikle dijital pazarlama, bu çağın önemli araçları oldu.
Artık küreselleşmenin faktörlerinden biri olan eski zaman tüccarları gibi, malınızı satmanız veya mal almanız için dünyaya dağılmaya, şehir şehir, köy köy dolaşmanıza gerek yok.
Şimdi “WEB Shop” (web dükkanı) kepenkleri 24 saat açık insanları bekliyor.
Fenomen olup, şöhret bulup kısa yoldan zengin olma hayalleri kuran çok genç insan var.
Özellikle Z Kuşağı topun ağzında.
“Görünüyorum ben de varım!” diyor.
Çünkü sosyal medya başta olmak üzere insanları görünür kılmaya müthiş yardım ediyor.
“Ben de varım!”
Sosyal medya ve iletişim araçları görünürlüğü kolaylaştırmış durumda
Netfliks gibi araçlar sayesinde, yaşlansalar bile içindeki çocukluğu ortaya dökmek için adeta yarışıyorlar.
“Ekranlı Musibet: Fotoğraf Makinesi”
Dünya tarihinde büyük devrimleri yapan bu “uzun yüzyıl”, fotoğraf makinesinin doğuşuna da tanıklık etmiştir.
Fransız mucit Nicéphore Niépce’in 1826’da çektiği kare, fotoğrafın başlangıcı kabul ediliyor. Bundan sonrasını üç aşağı beş yukarı hepimiz biliyoruz. Kamerayla aşkımız taşkın bir enerjiyle devam ediyor.
Artık “kayıt altındayız”. Pamuk Prenses’in üvey annesine Instagram’dan nanik yapıyoruz.
“Meşhuriyet Çağı” kavramını üreten Tayfun Atay,“Meşhur olma isteği elbet her devirde mevcuttu. Ama böylesi kitlesel bir arzuya dönüşmüş olması, zamanımıza özgü” diyor.
Kemal Tahir’in Kurt Kanunu kitabına gönderme yapıyor ve “şöhrette düşeni yemek esastır” diyor.
Andy Warhol, “Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak” demişti.
Sanırım demek istediği tabutun 15 dakikalık bir mesafede el üstünde, omuzlarda, baş üstünde tutulacağı gerçeğiydi; ancak yanlış anlaşılmış!
TV Showları ve programlarıyla meşhur olanlar kendilerini tonlarca para karşılığında aynı mecralarda yayınlanan reklam filmlerinin yıldızı olarak buluyorlar.
Onlar artık ekran yüzü oluyor.
Olunca da artık onları reklamlarda veya diğer dizilerde görmeye başlıyorsunuz.
“Yahu ben mecbur muyum bu insanları izlemeye? Derdim ne?” diyemiyorsunuz; çünkü iradeniz çoktan erimiş durumda.
Medya şirketlerinden bana da mesaj geliyor; filmlerde rol almak istiyorsam bir resim göndermem yeterliymiş?
Üniversitelerin boşta gezen mezun yetiştirdiği bir dönemde, kısa yoldan köşe olmak, hem de şöhret sahibi bir köşe; ne kadar da kolay değil mi?
Okul hayatında birkaç kitabı bir arada görmemiş bu insanların tek iyi dersleri sanırım “fizik”ti.
İyi kılıç sallarsa, saçlarını arkadan atkuyruğu bağlayıp, sakalları siyah ve uzunsa önü açıktır.
Sonrasında da magazin haberlerinde sıkça görüyorsunuz.
O artık meşhurdur. Çünkü onlar ekran yüzüdür artık, vitrindir.
Bir zaman İstanbul sosyetesinde, gösteriş budalası ailelerde, evde, okumadıkları ama vitrini güzel süsleyen kitaplardan oluşan bir kitaplık kurma merakı vardı.
Bir defasında, İstanbul Bağdat caddesinde açılan Yeni Asya kitap sergisinde, 1 metre genişliğe sığacak kadar Risale-i Nur siparişi veren olmuştu. Kitabın muhteviyatı önemli değildi. Önemli olan kırmızı ciltlerin pek de şık duruşuyudu.
Günümüzdeki şöhret de böyle, albenisi ve görüntüsü göz dolduruyorsa yeterli.
***
Meşhuriyet Çağını Reddeden Adam
O meşhuriyet çağının mecburiyet insanıydı; vazifeliydi.
O, meşhuriyet çağını adaletli bir şekilde biçimlendirmek, ikazlar yapmak ve doğru yolu göstermek için Risale-i Nur’u yazdı; hem de bir köyde, köylülerle birlikte, yazdı, yazdırdı, çoğalttı.
Said Nursi…
Said-i Meşhur…
Tam bir münzeviydi; inzivasında seyahat vardı; gökleri ve yerleri ziyaret.
Şöhret budalalarının şöhret olma arzularına inat, şöhreti reddetti.
Şöhret yerine, “Rıza-yı İlahi”yi ikame etti. Hünerin şöhrette değil, hünerin, “Rıza-yı İlâhîyi kazanmakla” olduğunu söyledi ve öyle de yaşadı, yaşattı.
“Said, tam toprak gibi, mahviyet ve terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunmak şarttır; tâ ki Risaletü'n-Nur'u bulandırmasın, tesirini kırmasın.” (Kastamonu Lahikası, 12. Mektup)
“Liveçhillah” O’nun Risale-i Nur hizmetinde, şöhret hastalığına karşı talebelerine öğrettiği anahtar kelimelerden biriydi.
“Madem liveçhillâhtır, o işin küçüğüne, büyüğüne, kıymetli ve kıymetsizliğine bakılmaz. İhlâs ve rıza-yı İlâhî yolunda zerre, yıldız gibi olur. Vesilenin mahiyetine bakılmaz, neticesine bakılır. Madem neticesi rıza-yı İlâhîdir ve mayası ihlâstır; o küçük değildir, büyüktür.” (Lem’alari Yirminci Lem’a).
“Mesleğimizin esası, âzamî ihlâs ve terk-i enaniyettir. İhlâslı bir dirhem amel, ihlâssız yüz batman amele müreccahtır. İnsanların maddî mânevî hediyelerinden hürmet ve teveccüh-ü âmmeden, şöhretten şiddetle kaçıyorum.”
Şöhreti kazanmak yerine:
Bir: Rıza-yı İlahi kazanmak
İki: Her davranışı “liveçhillah” yapmak
Üç: Enaniyeti terk etmek; tevazu ve mahviyet içinde bulunmak
Bunlar aynı zamanda ubudiyet sırlarıdır.
Bediüzzaman “Ubudiyet” kavramına sosyolojik ve psikolojik bir açıklama getirir.
“Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz'ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.” (Lem’alar, Onyedinci lem’a, On ÜçüncüNota, İkinci mesele)
***
Şöhret Hiyanettir.
Şimdi, tüm riyakarlığıyla, riyaya kapı açan esbabıyla 21. yüzyıldayız.
20. yüzyılın zalim meşhurları halkalarının bu dünyasını yok ettiler; şimdikiler ise insanların iki dünyasının da mahvına çalışıyor.
Bir adamın şöhreti binlercesi tarafından paylaştırılıyor; bunların şöhretinin toplamı onların ayaklarını bile ıslatmayacak kadar az.
Şöhretin açtığı zulümle insanlar bir uçuruma doğru güle oynaya koşuyorlar.
Fıkır fıkır kaynatıyorlar; birazdan ölecek beyinlerinden haberleri olmaksızın.
Bir zamanlar şöhrete yükselen kaç kişi o şöhreti taşımaya devam etmiştir; oysa onlar şimdi unutulmaya mahkumdur.
Geldiğimiz nokta, Korona kardeşimizin de desteğiyle, şöhretin değersizliği ve onu hayattaki birincil hedeflerimizden biri haline getirmenin mantıksızlığıdır.
Dünyanın dört bir yanındaki toplumlarda yapılan anketler aynı şeyi öneriyor: Şöhret kadar yakalanması zor ve başkalarının yargılarına bu kadar bağlı bir hedefi hedeflemek psikolojik olarak fıtrata karşı hainliktir.
Pek çok tanınmış romancı, aktör, yazar ve müzisyen, başkalarının etkilendiğini görmekten kalıcı bir tatmin arıyor; bulsa da bir noktaya kadardır. Çünkü akademisyenler, psikologlar ve bazı ünlü anı yazarları, tüm ödülleri için şöhretin kendi kendini yiyebileceği konusunda hemfikirdirler.
Bunları ünlü olunca anlıyorlar.
Ünlülere veya onları ünlü yapanlara, bu durumun şimdi ne faydası var? Kısacası, hiçbir faydası yok, çünkü hepsi öldü.
Şöhret Dramı
Zihinlerine, düşüncelerinin doğasına ve neyi aradıklarına ya da kaçındıklarına bakın. Ve nasıl, tıpkı sürüklenen kumların sürekli olarak önceki kumun üzerine geldiğini görün, böylece hayatımızda bir zamanlar yaptığımız şeyin sonraki katmanlarla çok hızlı bir şekilde örtüldüğünü görün.
Gördünüz mü?
Tek kalıcı şöhret unutulmaktır.
Şöhret, birçok insanın onlara mutluluk ve refah getireceği umuduyla peşinde olduğu şeydir.
Gerçekten de size bir çıkar sağlayabilecek güçlü bir araçtır; çıkar, unutmayın!
Artan görünürlük, dünyaya birçok kapı açarken ve sizi daha fazla insana ve daha geniş bir izleyici kitlesine bağlarken kariyerinizi görünüşte artırabilir.
Ancak şöhretin dezavantajları avantajlarına baskındır.
Şöhret, daha fazla kişisel alana ihtiyaç duymanıza neden olabilir, aynı zamanda size maruz kalma gibi faydalar sağlarken bile, izleyicilerden duygusal stres ve gerçekçi olmayan beklentiler ekleyebilir.
Bu, ünlüleri olumlu ya da olumsuz olarak dengeleme ve onunla başa çıkmanın yollarını bulmaya yöneltir. Bazıları uyuşturucuya atlar, diğerleri terapistlerden yardım alır.
Güzelliğiyle meşhur olanlar halklara görünen yönlerini sürekli olarak maniple ederek güzel gözükmeye devam ederken, sanatıyla meşhur olanlar da kendini sürekli güncellemek zorundadırlar.
Şöhret Arzusu İnsanların En Büyük Zayıf Noktasıdır.
“İnsanda, ekseriyet itibarıyla, hubb-u cah denilen hırs-ı şöhret ve hodfuruşluk ve şan ve şeref denilen riyâkârâne halklara görünmek ve nazar-ı âmmede mevki sahibi olmaya, ehl-i dünyanın her ferdinde cüz'î, küllî arzu vardır. Hattâ o arzu için hayatını feda eder derecesinde şöhretperestlik hissi onu sevk eder.” (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu mektup, Altıncı Kısım)
Şöhret yoluyla artan görünürlük, insanlara maruz kalmanızı artırabilir. Nefsin hoşuna gidip başkasının zenginliğini öven ahmak insanlar gibi, kendilerinden uzaklaşırlar.
Bu, hayatın diğer alanlarında size dünyevi faydalar sağlayabilir veya büyüme arıyorsanız potansiyel olarak yararlı olabilir. Size daha fazla seçenek ve özgürlük hissi verebilir.
Ancak maruz kalma ve şöhret yoluyla, başkalarından deneyimlediğiniz başka bir şeyi de fark edebilirsiniz; kıskançlık ve nefret…
Şöhretin yavruları: Kıskançlık ve Nefret
Halkın gözü önünde olmak, sizin hakkınızda pek çok ve farklı görüşleri olan; beğenseniz de beğenmeseniz de paylaşabilecekleri birçok farklı insanla uğraşmak zorunda kalacağınız anlamına gelir.
Bu nedenle, umursamaz olsanız, başkalarının ne düşündüğüyle ilgilenmeseniz bile, yine de başkalarının fikirlerinin baskısına karşı savunmasız kalırsınız.
Karikatürünüz çizilir, alay edilirsiniz. Sizi rencide edecek bütün kapılar açık kalmaya mahkumdur. Lehinizde konuşanlar kadar aleyhinizde konuşanlardan mutsuz olmak zorunda kalacaksınız.
Şöhret olmsanız bile, hayatınıza baktığınızda, muhtemelen bir noktada kıskanç insanlarla veya 'nefret edenlerle' karşılaşmışsınızdır. Ya da hayatınızın bir aşamasında kesinlikle bunu yaşayacaksınız. Bir ünlü olarak nefreti çok farklı ve daha geniş bir ölçekte yaşayacaksınız.
Şöhret Kişinin Hayatını Nasıl Etkiler?
“Ehl-i âhiret için bu his gayet tehlikelidir. Ehl-i dünya için de gayet dağdağalıdır, çok ahlâk-ı seyyienin de menşeidir ve insanların da en zayıf damarıdır. Yani, bir insanı yakalamak ve kendine çekmek, onun o hissini okşamakla kendine bağlar, hem onunla onu mağlûp eder.” (Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, Altıncı Kısım)
Bahsedildiği gibi, nefret ve sizden çılgın beklentileri olan insanlar yorucu ve duygusal olarak zorlayıcı olabilir.
Bu aşırı maruz kalma, kendi kendine büyümeyi ve tatmin duygusunu engelleyen zihinsel baskıya neden olur. Pek çok ünlü insan, sonsuz stresi kaldıramayan insanlar olduğunun farkındadır.
Ünlü olmadan toplumdan yeterince baskı hissederseniz, tüm dikkat ve beklentiler size verilseydi bu baskının daha kaç kat artacağını hayal edin.
Şöhret Depresyona Neden Olur mu?
Maalesef şöhretin etkilerinden biri de depresyona neden olabilmesidir. Şöhretle ilgili olan şey, ne kadar ünlü olursanız, şöhretin ağırlığı o kadar yoğun olabilir.
Bu, duygusal baskı, azalan kişisel mahremiyet ve kendinize bağlanmak için sınırlı zaman getirir.
En popüler ünlüler, hayatlarını devralan kariyerlerinden dolayı kendilerine ve özel hayatlarına harcayabilecekleri çok az zamana sahipler. Bu, genellikle bu insanları dengesini bozar.
Gerçekte, pek çok ünlü, aldıkları sağlıksız ilgi nedeniyle zihinsel sağlıklarına zarar verme riskiyle karşı karşıya olsalar bile, gelecekteki gelişim umutlarıyla dikkat çeken kariyerlerine devam ediyor.
Başarısızlık korkusu veya başka korkular da ünlülerin yaşam tarzlarını değiştirmemelerinin nedenlerinden bazıları.
Kalıcı mutsuzluk, ünlüleri, ünle yüzleşmek yerine, uyuşturucu gibi maddeleri kullanmak veya onları sorundan uzaklaştıran başka bağımlılık yapıcı faaliyetlere girişmek gibi sağlıksız yollar aramaya zorlayabilir.
Tedavi edilmezse, klinik depresyona, bağımlılığa neden olabilir veya bazen daha da kötüye gidebilir.
Şöhret, Gerçek Mutluluğu Azaltırken Egoyu Besliyor.
“Ey şan ve şerefi, nam ve şöhreti isteyen adam! Gel, o dersi benden al. Şöhret ayn-ı riyâdır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır. Ve insanı insanlara abd ve köle yapar.” (Mesnevi-i Nuriye, katrenin Zeyli”
Hepimiz farklıyız, bazılarının stresle başa çıkma kapasitesi diğerlerinden daha fazladır.
Bazıları ilgiyi o kadar çok sever ki buna ihtiyaçları vardır ve toplumdan herhangi bir baskı hissetmezler.
Eylemlerinin başkalarını nasıl etkilediğini göz ardı ederek, ihtiyaçları konusunda dürtüsel olarak hareket ederlerse, bunu haklı çıkarmaları ve eylemleri için kendi sorumluluk duygularını görmezden gelmeleri kolaydır. Nihai hedefleri ellerinden geldiğince dikkat çekmektir.
Tam bir budalalık!
Tam bir hasta ruh hali…
Dikkat çekmek için can atanlar, genellikle başkaları üzerinde çok fazla etkiye sahip olduklarının ya da olası olumsuz etkilerinin farkına varmadan, iyi ya da kötü bir rol model olup olmadıklarıyla ilgilenmezler.
Bu insanlar şöhreti yalnızca Instagram'da bir dizi takipçi veya beğeni ya da aldıkları ilgi olarak görürler, bu da onların güven duygusunu ve öz saygısını besler.
Bu "beğeniler" veya "yorumların" arkasında kimin olduğu umurlarında değildir.
Giderek daha fazlasını isteyerek, mutlulukları için başkalarına bağımlı olmaya başlarlar, mutluluğun içimizde başkalarından teslim edilmediği gerçeğini görmezden gelirler.
Şöhret isteği ruhsal bir marazdır.
Şöhret sorumlulukla gelir ve eylemleriniz için kişisel sorumluluk alamazsanız, şöhret muhtemelen size veya etkilediklerinize iyi hizmet etmeyecektir.
Toplum meşhur insanlardan doğru rol model olmalarını istediğinde, bunu başaramayanlar “tu kaka” olmaya mahkum olacaktır.
Ünlü olmayı gizli bir niyet olarak dilemeden önce kendinize şunları sorun:
Başkalarını nasıl etkilediğiniz konusunda bu kadar çok sorumluluk sahibi olmanın stresiyle başa çıkabilir misiniz?
İnsanlar için rol model olma sorumluluğunu almaya hazır mısınız?
Kendinizi daha içe dönük veya dışa dönük olarak görüyor musunuz?
Ve yaptığınız en küçük hata için toplum tarafından yargılanmaya hazır mısınız?
Şöhreti Nasıl Yönetebilirsiniz?
Şöhreti yönetmenin en kolay yolu hiç meşhur olmamaktır.
Ancak “İstemek talebinde olmadığınız halde, sizi halklara da kabule ettiren irade” sizi istemediğiniz bir şöhret denize atabilir.
Bazı ünlüler şöhretle sağlıklı bir şekilde başa çıkmanın bir yolunu bulamazken, sonları uyuşturucu bağımlılığı veya intihar gibi korkunç bir felaketle bitebiliyor.
İyi idare edebilir ve yine de dengeli bir yaşam sürmeyi başarabilirseniz, ilgi odağını bırakmanız için hiçbir neden yoktur.
Şöhreti yönetmeye ilişkin birkaç ipucu olarak şunları sayabilirim:
Herkesin gerçekçi olmayan beklentilerini karşılayamazsınız
Popüler biri olarak, size sayısız ve farklı beklentilerini empoze eden birçok insanın baskısıyla başa çıkmaya hazırlıklı olmalısınız.
Zamanınızı, paranızı veya yeteneklerinizden yararlanmanızı isteyebilirler.
Mükemmellik sadece bir fikirdir, gerçeklik değil. Onu kovalamayı bırak.
Kısacası; Bediüzzaman’ın manevi çözüm olarak gösterdiği gibi; O belâ ve musibete düşersen, “"Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine Ona döneceğiz." (Bakara Sûresi, 2:156.) de, o belâdan kurtul.
Topraklı Priz Gibi Olun.
Başarınız diğer insanlardan üstün hissetmek için bir sebep değildir.
Bir defa, tipinizden, mensubiyetinizden veya ırkınızdan dolayı şöhret bulmuşsanız, bundan bir gurur çıkarmak akıl karı değildir. Çünkü bu fiziğini sen çalışarak elde etmiş değilsin. Sana ait değildir.
Mal ve mülk cihetinden şöhrete hakkınız olduğunu düşünüyorsanız o yol da kapalıdır; çünkü onların hakiki sahibi sen değilsin; sen sadece bir emanetçisin. Sen olduğunu iddia ediyorsan, sana yakın tarihte her şeyini burada bırakıp, elveda bile demeden sizi terk eden diğer meşhurlara bak!
İnsanlığa faydalı bir keşif veya icat çıkarmakla meşhur olduysanız, bundan da sana mülhem olanı Yaratan, verdiği ilhamla seni taltif edip, senin elinle insanlara hediye etmişse, bunu meyveli ağaçlar veya toprak gibi varlıklar insanlık tarihi boyunca yapıyorlar ve hiçbir zaman da meşhur olamadılar; sen nasıl temellük ediyorsun!
O halde şöhretinle mağrur olacağın, tutunacak hiçbir dalın yoktur.
Yardım Alın
Bazı ünlüler, terapi arayarak şöhretin stresiyle baş etmeye çalışıyor.
Gerçek terapi zihinsel düşünme biçiminizi değiştirmektir.
İki paragraf önce sözünü ettiğimiz bir düşünme biçimi; bunu takviye edecek ibadetlerle, özellikle namaz yoluyla Rabbiyle sohbet ederek gerçek terapi gerçekleşebilir.
Sonuç: Görünmek için var olmayın
Şöhret, bize fırsatlar vermekten, özel muamele görmekten, bizi zenginleştirmekten, aynı zamanda sahte arkadaşları çekmekten, strese neden olmaktan ve yaşamda daha birçok komplikasyona neden olmaktan hayatımızı pek çok farklı şekilde olumsuz etkiler.
Birçoğumuz dikkat çekmek isteriz, ancak bunu anladıktan sonra, ünlü olmanın güllük gülistanlık bir bahçede bulunduğumuz olmadığını fark ederiz.
Rabbine karşı görünür ol!
Ubudiyetinde ve hizmetlerinde “liveçhillah” olarak bulunmak istiyorsan bunu “sırren tenevevret” yap.
Unutma ki, “herkes sana kabir kapısına kadar eşlik eder.”
Kim tevazu gösterirse, Allah onu yüceltir. Sizler talebinde olmadığınız halde halklara da kabul ettirir.