Meslek-i Risâle-i Nûr; Risâle-i Nûr yolu, Risâle-i Nûr mesleği ve tarzıdır. Elbette Risâle-i Nûrun Kuran ve sünnetten alınan bir mesleği olmalıdır. Bu meslek sahabe mesleğinin bir cilvesi ve bu asra yansımasıdır. Orjinal ve bir o kadar da Kuran ve sünnet kaynaklıdır. Bütün stratejileri ve prensipleri Kuranî ve sünnetîdir. Kuransız bir Risâle-i Nûr düşünülemez.
Risâle-i Nûrların arkasında Kuran vardır. Risale-i Nurlar kuvvetini mehazdaki kudsiyetten almaktadır. Nasıl ki Kuran arş-ı azama bağlı ise Risâle-i Nûrlar da Kurana bağlıdır. Bu nedenle de Risâle-i Nûrların meslek-i âlîsi ve yüksek yolu Kuranîdir.
Onun için Risâle-i Nûr'un yolu, mesleği, bu zamandaki hayat şartlarına, insanların ahval-i ruhiyelerine göre en selâmetli, en kısa ve umumî bir cadde-i Kur'ân'dır. Serapa ilim ve tefekkür üzerine gitmektedir.( Tarihçe-i Hayat2006,s:51) denilmiştir.
Risale-i Nurun mesleğini izah eden gelen şu cümleler de önemlidir.Zaten Risâle-i Nûr'un mesleği odur ki, zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap verir ki, daha vehim ve vesveseye yer kalmaz. (İşârâtü'l-İ'câz -2006,s:17)
Risale-i Nur eserleri kendi mesleğinin de esaslarını ortaya koymuştur. Böylece Risâle-i Nûr'un mesleği, sair tarikatlar, meslekler gibi mağlûp olmayarak, belki galebe ederek pek çok muannidleri imana getirmesi, pek çok hâdisâtın şehadetiyle, bu asırda bir mucize-i mâneviye-i Kur'âniye olduğunu ispat eder. ( Emirdağ Lâhikası2006,s:122) denilerek bu mesleğin bu zamanda yaptığı hizmetin ne kadar ehemmiyetli olduğu anlatılmıştır.
Bediüzzaman, Risâle-i Nûr mesleği için defaâtle şu ifadeleri kullanarak o mesleğin farklı bir özelliğini daha söylemiştir. Risâle-i Nûr mesleği, tarikat değil, hakikattir, Sahabe mesleğinin bir cilvesidir. ( Emirdağ Lâhikası-2006,s:130) Evet, Risâle-i Nûr mesleği hakikat mesleğidir. Diğer mesleklere rakip bir meslek değil, o meslekleri de içine alan ve o mesleklerden hâsıl olan neticelere muhataplarını en kısa yolla ulaştıran bir meslektir. Kısaca söylemek gerekirse Risâle-i Nûr mesleği Minhac-ı Kuran yoludur. Aynı zamanda da sahabe mesleğinin bu ahirzaman asrında bir cilvesidir.
Risâle-i Nûr mesleği ile Kurana hizmet dava edenler şöyle düşünürler. Risâle-i Nûr'un mesleği ise, vazifesini yapar, Cenab-ı Hakkın vazifesine karışmaz. Vazifesi tebliğdir; kabul ettirmek, Cenab-ı Hakkın vazifesidir. (Kastamonıu Lâhikası -2006,s:376) İşte bu duruş Nur mesleğinin çok önemli bir prensibi olarak muhatapları tarafından dikkate alınır. Sadece ve sadece Rıza-i Hak için çalışılır.
Bediüzzaman, Risâle-i Nûr mesleği ile ilgili önemli bir ölçü daha verir. Zaman, zemin, Risâle-i Nûr'un müsbet mesleği, ehl-i bid'a ile değil fiilen, belki fikren ve zihnen dahi meşgul olmaya müsaade etmez. (Kastamonıu Lâhikası -2006,s:364) Ne kadar ehemmiyetli ve dikkate değer bir hususiyet değil mi? Müsbet hareket etme mesleği ve menfi hal ve hadiselerle meşgul olmamak. Çünkü menfi hareket eden müsbet hareket edemez ve müsbet hareket etmeyen de hizmet edemez.
Öyleyse Aklı başında bir adam, o elmas gibi mesleği terk edip başka mesleklere giremez. (Yirmi Sekizinci Lem'a) ve girmemelidir. Eğer girerse Risâle-i Nûr güneşine bedel sönük bir mum bulur. Bu manada Bediüzzaman şöyle demektedir. Evet, güneş varken mumların ışığı altına girmeye ihtiyaç yok. Madem güneşi gösteriyorum; benden mum ışığı-bahusus bende bulunmazsa-istemek mânâsızdır, lüzumsuzdur. ( Yirmi Sekizinci Mektup2004,s:599)
Evet,Risâle-i Nûrun iman davasından daha ehemmiyetli ve önemli bir davası yoktur. Bu manada Risâle-i Nûrun en birinci vazifesi ve en yüksek mesleği olan imanı kurtarmak ve imanı, tahkikî bir surette umuma ders vermek, hattâ avamın da imanını tahkikî yapmak vazifesi ise (Emirdağ Lâhikası-2006,s:457) denilerek bu vazifenin önemine dikkat çekilmektedir. Böylece kainatta Risale-i Nur davasından daha ehemmiyetli bir dava olmadığını ona muhatap olanlar bilirler.
Ayrıca Risâle-i Nûr'un esas mesleği hakikî ihlâs olmak cihetiyle, (Emirdağ Lâhikası-2006,s:822) denilerek Risâle-i Nûrun esas mesleğinin hakikî ihlâs olduğu ve ihlâs-ı tâmme ile bütün amellerin nurlanıp makbul olacağı anlaşılmaktadır.
Yine ayrı bir yerde Risâle-i Nûr'un esas mesleği olan şefkat, hak ve hakikat ve vicdan (On Dördüncü Şua) denilerek meşhur olarak bildiğimiz acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür tarikinden başka şefkat, hak ve hakikat ve vicdan esasları da sayılmaktadır. Böylece Risâle-i Nûr mesleğinin esasları daha şümullü olarak Külliyatta yerini almaktadır.
Burada da Risâle-i Nûr mesleğinin ayrı bir veçhesine dikkat çekilmektedir. Hem madem Risâle-i Nûr'un mesleği hıllettir. Ve Urfa ise, İbrahim Halilullah'ın bir menzilidir. İnşaallah hıllet-i İbrahimiye parlayacaktır. ( Emirdağ Lâhikası-2006,s:785) Âmin, âmin, âmin! Risale-i Nurların insanlık vicdanında ve kalbinde makes bulması bu müjdenin tahakkukunu göstermektedir. Çünkü beşeriyet Kurana muhtaçtır. İnşallah Kuranın manevî dersleri ile insanlık sulh-u umumiyi yaşayacaktır. Bunu rahmet-i İlâhiyeden ümid ediyoruz.
Son olarak, Risâle-i Nûrun mesleğinin başka bir esasını daha alalım ve yazımızı onunla bitirelim. Fakat Nurun mesleği, hakikat ve sünnet-i seniye ve feraize dikkat ve büyük günahlardan çekinmek esastır; tarikate ikinci, üçüncü derecede bakar. (Emirdağ Lâhikası -2006,s:414) Evet, Nurun mesleği, hakikat ve sünnet-i seniye ve feraize dikkat ve büyük günahlardan çekinmek esastır; tespitleri Nurlara muhatap olan bizlere çok güzel esaslar ve prensiplerdir.
İnşallah Risâle-i Nûrların meslek-i âli ve hakikisini anlayan, idrak eden, imtisal edenlerden oluruz.