Hazreti Mevlânâ'nın bizzat kendi eliyle kaleme aldığı Mesnevî'nin ilk 18 beytinin şerhi, kitap halinde yayımlanarak kalıcı hale getirildi.
Hazreti Mevlânâ'nın dostu, hemdemi ve halifesi Ahi Türkoğlu Hüsameddin Çelebi, bir gün Mevlânâ'dan bir kitap yazması talebinde bulunur. Hakîm Senâî'nin Hadikatü'l-Hakîka, Ferîdüddîn-i Attâr'ın Mantıku't-Tayr gibi eserleri vardır; Hak âşıkları yollarının aydınlanmasında bunlardan pek çok istifade etmektedirler. Mevlânâ'nın da bir eseri olsa, ona gönül verenlerin ellerinde bulunsa ne güzel olur. Esasen böyle bir kitabın zuhur vakti gelmiş, ilk beyitleri bizzat Mevlânâ'nın eliyle satırlara dökülmüştür bile. Çelebi Hüsameddin'den işaret gelince Hazret, sarığının içinden dürülmüş bir kâğıt çıkarıp uzatır. "Bişnev în ney / Dinle bu ney..." diye başlamaktadır kâğıtta yazılı on sekiz beyit. O günden sonra yolda, izde, gezerken, otururken, yürürken Mevlânâ söyler, Çelebi Hüsameddin yazar. Sonunda Mesnevî-i Şerif ortaya çıkar.
Hazreti Pîr Celâleddin-i Rûmî'nin 'dinle' sözü, bunca asır sonra muhatabına ulaşmaya devam ediyor. Mesnevî okunuyor, okutuluyor, 'dinleniyor'. UNESCO'nun Mevlânâ yılı ilan ettiği 2007'den beri Pendik Belediyesi tarafından da Mesnevî dersleri gerçekleştiriliyor. M. Fatih Çıtlak tarafından verilen dersleri takip için çevre illerden gelenler bile oluyor. Cumhuriyet tarihinde belediye kanalıyla kesintisiz olarak devam edegelen en uzun sohbet programı olma özelliğini taşıyan dersler, İslâm tasavvufunun hazmedilmiş neşvesini aksettirmesiyle temayüz ediyor. Dört yıldır devam eden 'Mesnevî Sohbetleri' geçtiğimiz günlerde muhtevası kadar zarafetiyle de göz dolduran bir meyve verdi. Hazreti Mevlânâ'nın bizzat yed-i mübarekeleri ile kaleme aldıkları 18 beytin şerhi, sohbetlerden derlenerek kitap halinde yayımlandı. Pendik Belediyesi'nin bir kültür hizmeti olarak hazırladığı "18 Beyit-Dinle"de Fatih Çıtlak, Mesnevî beyitlerini şerhederken karşısındakine hitap eden bir üslup kullanıyor.
Mesnevî'nin hülasası denilebilecek 18 beyitte Mevlânâ, tasavvufi hakikatleri ve insan-ı kâmili ney üzerinden anlatır. Fatih Çıtlak, bunu şöyle özetliyor: "Neyden sesleniyorum. İnsan-ı kâmil makamları ve mertebeleri ilk duyuşta sana aktarılabilecek gibi değildir. Ney üzerinden ve neye hayat veren nefes üzerinden sana bir teşbihte bulunuyorum." Eski anane üzere yapılan Mesnevî derslerinde Mesnevîhan olan zatlar, şu beyti okurlarmış: "În ne necmest û ne remlest û ne hab/ Vahy-i Hakk, vallâhü â'lem bissavâb - Bu sözler ne yıldız falıdır, ne remildir ne de rüyadır, en doğrusunu Allah bilir ya sanki Hakk'ın vahyidir." Fatih Çıtlak, Hazreti Mevlânâ'nın faldan rüyadan berî olan ifadelerini inceden inceye şerh ediyor. Sonunda da "Bu sözler müşterisini buldu, alan alacağını aldı. Sen hâlâ ne anlatıyor diyorsan, kendi nasipsizliğine yan, benden daha söz bekleme. Hevâ ve hevesinle, kaleler gibi inşa ettiğin benliğinle o rahmete mâni olacak kendi kurduğun sütrelerle düştüğün bu durumu sakın ha kudrete, Rezzâk-ı âlâ olan zâta ve sana feyzi aktaran kâmillere yükleme." diyor. Mesnevî sohbetlerinde bizzat bulunmak isteyenlere de söyleyelim; bundan sonraki ilk sohbet 29 Ocak Cumartesi günü saat 13.00'te Pendik Yunus Emre Kültür ve Sanat Merkezi'nde.
Zaman