Abdülmecid Ünlükul, tercümesini yaparken, eserin bazı kısımlarında atlamalar ve özetlemeler yaparak tercümeyi tamamladığını belirtir. Bu kısımlar, bazen bir paragraf olduğu gibi bazen de birçok sayfayı içine alan bölümlerden oluşur. İşte bu kısımlar tercüme edildi. Tercümeyi, Kenan Demirtaş gerçekleştirdi.
İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından eser hakkında yapılan açıklama şöyle:
"İlahiyatçı-Yazar Kenan Demirtaş, ciddi bir gayret ve titizlik gerektiren tercümeyi, uzun bir süre zarfında tamamladı. Tercümede, Abdülmecid Ünlükul’un üslubunu muhafaza etti ve yaptığı eklemeleri farklı fontlar ve dipnot eklemeleri ile belirtti. Dolayısıyla okuyucu, her iki tercümeyi, bir bütün olarak Mesnevi-i Nuriye’nin tamamında okuyabilecek ve Arapça Mesnevi’de yer alan ve önceki tercümede karşılaşmadığı metinlerle karşılaşacak. Nihayetinde, Abdülmecid Ünlükul’un o müstesna tercümesindeki ahengin, bir bütünlük içinde bu tercümede de devam ettiğini, tadına doyulmaz bir okuma zevki ile görecek.
Bu güzel haberi sizlerle paylaşırken şu latif tevafuğu da zikretmeden haberimizi tamamlamış olmayalım.
Mütercim ve muhakkik Kenan Demirtaş, takdim kısmında ayrıntılı bir şekilde bir anısını bizlerle paylaşıyor. Tercümeye ilk başladığı zamanlarda, çokça çekincelerinin olduğu bir ruh halindeyken, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin talebesi Mustafa Kırıkçı Ağabey ile yollarının kesiştiğini ifade ediyor. Kendisine böyle bir çalışmaya Bismillah dediğini ifade ettiğinde, Mustafa Ağabey çok dikkat kesilerek, kütüphanesinden el yazması bir Arapça Mesnevî-i Nuriye'yi Kenan Demirtaş’a uzatıyor. Ve şöyle anlatıyor:
“Ben Üstad Hazretlerini ziyarete gitmiştim. Bana ‘Sende Mesnevî var mı?’ diye sordu. Ben de ‘Var Üstadım’ dedim. ‘Ceylan, Arapça bir Mesnevî getir’ dedi ve onu bana verdi. Ben, bende tercümesi olduğunu söylediğim ve kendim Arapça bilmediğim halde niçin bana o el yazmasını verdiğini çekindiğim için soramadım. Herhalde ilerideki bir zamanda benden birine iletmemi isteyecek diyerek sükutumu bozmadım. O zamandan bu zamana kadar bu teksir nüshası ile ilgili hiçbir vazife veya ihtiyaç hasıl olmadı. Demek bu nüsha senin için bende saklanmış Kenan. Bu, senindir."
Evet, ne kadar ilginçtir ki, böyle bir tercüme çalışması için yıllarca bekletilmiş bir nüsha ve o çalışma için büyük bir gayret ve titizliğe koyulmuş bir Nur talebesi, Mustafa Kırıkçı Ağabeyin hatırasıyla buluşuyor. Daha sonra, Ahmet Nazif Çelebi’ye ait bu nüsha, bu tercümenin kaynak nüshası olarak kullanılıyor. Bununla birlikte, çok kıymetli büyüğümüz, mütercim İhsan Kasım Salihî’nin tahkikini yaptığı Söz Basım-Yayının Mesnevî-i Nuriye baskısı da ikinci bir kaynak olarak kullanılıyor.
Ve nihayet, uzun tercüme yolculuğunda böylesi tevafuklarla ve çok kıymetli şahsiyetlerin tahkik ve takdirleriyle karşılaşan eser, artık okuyucuyla buluşmaya hazır. İstifade etmek isteyen siz değerli okuyucularımıza, esere Söz Basım-Yayın ile ulaşabileceğinizi iletmekten büyük memnuniyet duyuyoruz.
Kenan Demirtaş Kimdir?
Kendisini Risale-i Nur çalışmalarıyla tanıdığımız Kenan Demirtaş, Medine İslam Üniversitesinin Usulu'd-Din ve Dava Fakültesinden mezun oldu. Mısır'da Sözler Neşriyatın kurulmasını ve risalelerin basımını gerçekleştirdi ve gazeteci vasfıyla yazılar yazdı. Daha sonra, Arap dünyasında gerçekleştirilen Risale-i Nur ile ilgili sempozyumları organize etti. Aynı zamanda Moralfm'de yirmi iki yıl tefsir programı hazırlayıp sundu. Bununla birlikte, Risale-i Nur Külliyatının ilk kez internet ortamına aktarımı ve e-Risalenin şu anki haline getirilmesi; külliyatın 2 cilt halinde basımında kaynak ve fihristlerin oluşturulması; yine külliyatın sözlük, kavram ve terim alanlarındaki çalışmalarında koordinatörlük ve yazarlık yaptı. Daha sonra, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı'nın çıkardığı ve Risale-i Nur ile ilgili, Türkiye'nin ilk ve tek akademik Arapça dergisi olan En-Nur Dergisinin müdürlüğünü ve editörlüğünü yaptı.