İnsanları etiketlemek artık zor
Günümüzde, elinde köpeği, kulağında, burnunda küpesi, parmağında yüzükleri, uzun saçları, cebinde müzik çaları olan genç görüntüler var. Artık bu tür görüntüler eskisi gibi çok da inançsızlık içermiyor.
İnsanları dış görüntülerine bakıp etiketleme yapmak cehalettendir. İmanı olan bir insana, giyim kuşam veya ilgi farklılığı sebebiyle gelişigüzel tanımlama yapmak iman ehline yakışmaz.
Dinin mensupları, dinin taşıdığı hoşgörüyü taşımalıdırlar.
Köy haline gelen dünyada, kültürel etkileşim normaldir. Burada önemli olan, etkileşimin, başkalaşıma dönüşmemesidir. Meşrû daire, birey ihtiyaçlarını karşılamada kâfidir. Harama lüzum yoktur.
Ama birilerinin helâl daireye müdahalesi de anlamsızdır. Helâli kısıtlama gayr-i meşrûya zemin hazırlar. İnsanları zahirine göre etiketlemek artık zordur. Zira imanın, hangi tipte, nasıl tecelli ettiği pek de bilinmemektedir.
Zaten dinin de, böyle bir tek düzeliği emrettiği söylenemez.
Caminin avlusuna köpeğini bağlayıp namaz kılan gençler var
Almanya gezimiz esnasında dostlar, namaz saatinde, köpeğini cami avlusuna bağlayıp, namaz kılan Müslüman gençlerden bahsetmişlerdi. Gerçi benzer manzaraları ülkemizde de görmek mümkündür.
Burada, ölçü önemlidir. İlgiler dine zıt değilse, müdahale anlamsızdır.
Gençlerin dine olan bağlarının kopmamasına özen gösterilmelidir.
Peygamberimizin, Evlerinizi kabirlere çevirmeyin. ikazı, evlerimizi birer mescit haline getirmemizi gerektirmektedir. Bunun da şartlarından biri, evlerin necasetten arındırılmasıdır.
Köpekle ilgilenmede ölçü nedir?
Batı ülkelerinde insanlar köpeğe çok zaman ayırıyor. Evine alıyor, oda kuruyor, aracına koltuk yaptırıyor. Köpek, tabiî hayatından koparılıyor.
Bizim gelenekte ise, genel olarak insanlar köpekle değil, köpekler insanla ilgilenir. Onun için, köpek çobanı yoktur, ama çoban köpeği vardır.
Ama insan, dinin müsaade ettiği alan içerisinde, isterse, köpeği sevebilir, onunla ilgilenebilir. Burada ölçüyü kaçırmamak önemlidir. Ölçü de, kişinin şartlarına, ülkelere, iklimlere, hayat şartlarına göre değişebilmektedir.
Bu, temelde (helâl-haram) değil, uygulamada oluşan bir değişkenliktir.
Şartları, ne ve nasıl olursa olsun, kul, köpeğini cami avlusuna bağlayıp namaza da gitse; bu, kulluğu idrakten başka bir şey değildir.
Neticede, kulluğunu idrak eden bir insanı da, -Huzurun adabı içerisinde- Yaratıcının huzuruna varmaktan hiç kimse ve hiçbir şey alıkoyamaz.
Yani insanın köpekle ilgilenmesi mi, namaz kılmaması mı daha vahimdir?
Yeni Asya