Mevlid’in en eski nüshası Amerika’dan çıktı

Hz. Peygamber’e (asm) olan muhabbetin Türk kültüründeki emsalsiz eseri Süleyman Çelebi “Mevlid”inin en eski nüshası Amerika’daki Michigan Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulundu

Süleyman Çelebi’nin Peygamber sevgisini mısralarına adeta zerk ettiği “Vesilet’ün-Necat” adlı mevlidi, yüzyıllardır sadece Anadolu’da değil dünyanın hemen her yerinde çeşitli vesilelerle okunuyor: Hz. Muhammed’in (sav) doğum günü başta olmak üzere mübarek gün ve geceler ile sünnet, askere uğurlama, vefat ya da evlenme gibi pek çok törende gönüllere dokunuyor.

EN FAZLA ÇOĞALTILAN ESER

Süleyman Çelebi’den önce ve sonra bu türde onlarca eser yazılmış olmasına rağmen mevlid denildiğinde akla onun eseri geliyor. Ayrıca hiçbiri onun “Mevlid”inin eriştiği şöhrete ve etki alanına ulaşamamıştır. Kaleme alındığı 1409 yılından itibaren halk arasında o kadar beğenilip sevilmiştir ki, Türk edebiyatının en fazla istinsah edilen, yani çoğaltılan eseri olmuştur. Kütüphanelerde ve özel koleksiyonlarda bulunan “Mevlid” yazmalarının sayısı, başka hiçbir eserle karşılaştırılamayacak kadar fazladır.

Yüzyıllardır sadece Anadolu’da değil dünyanın hemen her yerinde çeşitli vesilelerle okunan Süleyman Çelebi’nin “Mevlid”inin en eski nüshası Amerika’daki Michigan Üniversitesi Kütüphanesi’nde bulundu. Prof. Dr. M. Fatih Köksal ile Prof. Dr. Rıfat Kütük’ün bir makaleyle bilim dünyasına duyurduğu el yazmasında Süleyman Çelebi’nin bugüne kadar bilinmeyen altı şiiri de yer alıyor.

MEVLİD’İN EN ESKİ EL YAZMASI

Elimizde “Mevlid”in müellif nüshası, yani doğrudan Süleyman Çelebi’nin kaleminden çıkmış bir versiyonu yok. Bugüne kadar bilinen en eski nüsha eserin yazıldığı tarihten bir asır sonra, 1510-11’de kopyalanan ve “Ayasofya nüshası” olarak tanınan el yazmasıydı. Ama yakın zamanda mevlid metinleri ve etrafında oluşan kültür üzerine önemli çalışmalar yapan Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. M. Fatih Köksal ile Atatürk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Rıfat Kütük, Süleyman Çelebi’nin mevlidinin en eski nüshasını tespit etti ve “Divan Edebiyatı Araştırmaları” dergisinin son sayısında yayınlanan makaleyle bilim dünyasına duyurdu.

Michigan’daki en eski yazma sayesinde eserin asıl ve tam adını ilk defa öğreniyoruz. Süleyman Çelebi eserinin adını “Vesiletü’n-Necat” olarak ansa da bu yazmaya göre asıl ve tam adı “Kitabu Vesileti’n-Necat fî Mevlidi Eşrefi’l-Mevcudat”tır.

15. YÜZYILIN BAŞINA AİT

Amerika’daki Michigan Üniversitesi’nde bulunan 61 yapraklık el yazması, yazarlara göre mevcut “Mevlid” nüshalarının en eskisi. Siyah mürekkeple ve Selçuklu karakterinde harekeli, güzel nesih hatlı yazmanın çoğaltılma tarihi ve kâtibi belli değil. Ancak yazı, kağıt, tezyinat ve imla özelliklerinden yola çıkan Köksal ve Kütük, Michigan’daki yazmanın Ayasofya nüshasından çok önce, eserin yazıldığı tarihe yakın bir zamanda, yani 15. yüzyılın başında kopyalandığını belirtiyor. Ayrıca bu işlemin Süleyman Çelebi hayattayken ve saray için yapılmış olabileceğini de ihtiyat kaydıyla belirtiyorlar.

MEVLİD’İN TAM ADI

Michigan’daki bu en eski yazma sayesinde eserin asıl ve tam adını ilk defa öğreniyoruz. Süleyman Çelebi eserinin adını “Vesiletü’n-Necat” olarak ansa da bu yazmaya göre asıl ve tam adı “Kitabu Vesileti’n-Necat fî Mevlidi Eşrefi’l-Mevcudat”tır. Ayrıca bu yazma, Süleyman Çelebi’nin eserinin aslında yer aldığı hâlde zamanla nüshalardan çıkarıldığı anlaşılan Arapça mensur-manzum bölümleri eksiksiz içeren tek nüshadır.

ASLI 800 BEYİT CİVARINDA

Kütüphanelerde Süleyman Çelebi’nin “Mevlid”inin asırlar içinde seksen-doksan beyitten bin-ikibin beyite kadar değişen hacimde nüshaları bulunuyor. Bu da metne Süleyman Çelebi’ye ait olmayan birçok parçanın eklenip ona ait birçok parçanın çıkarıldığını gösteriyor. Bu durumda asıl metni tespit etmek zorlaşıyor. Michigan’daki bu yazmadan hareketle ise Köksal ve Kütük’e göre, “Mevlid”in Süleyman Çelebi’nin elinden çıkan asıl halinin 800 beyit civarında olduğunu ortaya koyuyorlar.

Sadece din ve kültür tarihimiz bakımından değil dil tarihimiz açısından da önemli olan “Mevlid”in bu en eski tarihli Michigan nüshası esas alınarak -daha önce de pek çok bilinmeyen ya da kayıp metni ilk kez yayınlayan- Prof. Dr. M. Fatih Köksal tarafından tenkitli metin şeklinde yayınlanacak.Umarım kitap bu yıl içinde çıkar da Süleyman Çelebi’nin vefatının 600. yıldönümüne yetişmiş olur.
“Ola ki rahmet kıla ol padişah
Ol Kerim ü ol Rahim ü ol İlah”

İLK KEZ ORTAYA ÇIKAN ALTI ŞİİR

Bursa’da yaşayan ve Ulucamii’de imamlık yaptığı dışında hayatı hakkında fazla bilgi bulunmayan Süleyman Çelebi’nin “Mevlid” dışında herhangi bir eseri bilinmiyor. Ancak Michigan’daki yazmasının son sayfalarında Süleyman Çelebi’nin bazı şiirleri ilk defa bu araştırma ile ortaya çıktı. Bir kaside ve beş gazelden oluşan şiirler altı tanedir. Yazarlara göre, “Bu manzumeler Kuruluş Dönemi mensubu olmasına rağmen Süleyman Çelebi’nin ne denli başarılı bir şair olduğunu gösteren müstesna örneklerdir. Mevlid’in dili ve üslubuyla benzerlik arz eden şiirlerin ilki Hz. Peygamber için yazılmış bir medhiye (naat), sonraki dördü ise nasihat içeriklidir. Altıncı ve son şiir ise tasavvufi bir manzumedir.” İlk kez yayınlanan şiirlerden bir beyit ve günümüz

Türkçesine tercümesi şöyle:

“Mustafâ ışkı Süleymân’ı
kılupdur şöyle kim
Haşr olınca diyiserdür bu Süleymân Mustafâ

Mustafa’nın aşkı Süleyman’ı o hâle getirdi ki, [Süleyman’ın zannınca] mahşer günü Mustafa, [onca kalabalık arasında kendisini göstererek] ‘İşte Süleyman bu!’ diyecektir.”

NEDEN BU KADAR ÇOĞALTILDI?

Yazarlar, Süleyman Çelebi’nin “Mevlid”inin bu kadar fazla nüshasının bulunmasını eserin her asırda çok beğenilip rağbet görmesi dışında şöyle açıklıyor:

“Bizce bundan daha önemli ve temel gerekçesi eseri, cemiyetlerde makam ile okuyan “mevlidhân”ların istifadesine sunma ihtiyacıdır. Bunların kayda değer bir kısmı da bizzat mevlidhanlar veya imamlarca çoğaltılan nüshalar olmalıdır. Mevcut nüshaların büyük kısmının 150-200 beyitlik yahut 300 beyit civarında muhtasar kopyalar olduğu düşünülürse bu kısaltılmış nüshaların mevlid törenlerinde okunacak seçme bölümler hâlinde tertip edildiğine rahatlıkla hükmedilebilir. Öyle ki araştırmalarımız sırasında eksik, kopuk yaprağı olmadığı hâlde 80-90 beyit olarak istinsah edilmiş nüshalara dahi tesadüf ettik.”

Yeni Şafak

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Kültür Sanat Haberleri