Milletimizin istikbalini belirleyecek doğru eğitim yaklaşımlarıdır. Bu yaklaşımlara yön verecek ise, fikrî alt yapı niteliğindeki temel kabullerinizdir. Bunlarda sorun varsa, sağlıklı yaklaşımlar üretmeniz mümkün olmaz.
Geçtiğimiz gün yayınlanan bir haberde Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk Bey’in “Çocuklarımızı çift kanatlı yetiştireceğiz.” başlığı altında takdim edilen haberi görünce önce sevinmiş ve merak etmiştik. Fakat sonra bu sözle kastedilen manayı öğrenince ciddi hayal kırıklığına uğradık ve üzüldük.
Meğer Ziya Selçuk Bey şunları söylemiş: “Deneyimli öğretmenler, sınıfa ilk gelince gözüne gözü değmeden derslerine başlamazlar. Çocuklarımızı çift kanatlı yetiştireceğiz. Bunlardan biri bilim, öbürü erdem, ahlak.”
Daha öncelerde yapmış olduğu şöyle bir açıklama da var: "Ben dindar olmayı bu ülkenin ortak paydası olarak görmüyorum. ‘Dindar değilim’ diyor bazıları. Bunun yerine insanların ortak paydasıyla ilgili bir arayışa girmek lazım ki bu ahlak anlayışıdır. Ateistin de Budist’in de Hristiyan’ın da Müslümanın da herkesin bir ahlak telakkisi vardır ve bu evrensel bir temel oluşturur."
Toplumun önemli bir kesiminde eğitim adına ciddi bir ümit ışığı olan Milli Eğitim Bakanımız ve “Hocamız”,
(Siz bizim içimizden gelen bir öğretmen olduğunuz için bu tabiri kullandık)
Bu parlayan ışığı erken vakitte söndürüp ümitlerimizi kırmayınız!
Siz tarafsızlık ve herkese hitap edebilirlik gerekçesi ile dinin yerine “erdem ve ahlak”ı değer olarak yerleştirmek istiyorsunuz.
Fakat bu konuda çok yanlışsınız! Çünkü erdem ve ahlak dediğiniz değerlerin kökü, kaynağı ve dayanağı dindedir. Yaratıcıya ve ebedi hayata çok sağlam bir inanç eğitimi vermeden, ahlakı hiçbir şekilde yerleştiremezsiniz.
Köksüz bir ağaç ayakta ne kadar ve nasıl durursa ve onu ayakta durdurmaya çalışmak ne kadar anlamlı bir çaba ise, sağlam bir dini inanç inşa etmeden ahlak, erdem gibi değerleri ayağa ondan daha anlamsız ve sonuçsuz bir çabadır. Peygamberler eliyle insanlığa getirilen o değerleri köksüz bir şekilde ayağa kaldıramazsınız. Kaldırsanız da ayakta durmaz, düşer!
Esas itibarıyla ahlak, insanî değerler ve medeniyet adına ne varsa, ilk önce peygamberler eliyle insanlığa getirilmiştir. Daha sonra bu kıymetli manevî hazineler, insanlığın ortak malı, mirası ve müşterek değerleri olarak kabul görmüş, diğer insan toplulukları tarafından sahip çıkılmış ve bu değerler evrenselleştirilmiştir.
Bu noktadan hareketle, insanlığın gelişiminin ve medeniyetinin ilkokul seviyesinden lise seviyesine yükseldiği ve tüm insanlığın tek bir dersle talim edilebilir seviyeye eriştiği kıyamet öncesi son dönemde yani âhir zamanda, en son ve en büyük peygamber olan, dini ve daveti tüm insanlığı kapsayan, yaşadığı hayat ve elindeki mukaddes kitapla insanlık için en gelişmiş ve mükemmel bir dersi veren Hz. Muhammed’i (A.S.M.) reddeden ve kabul etmeyen bir insan, eğer bu davasında samimî ise ve önceden de ciddî Müslüman idiyse, artık bu çizgiyi geçtikten sonra, tüm insanî ve ahlakî değerleri en mükemmel şekilde yaşayıp yükseltmiş bu peygamberi geride bırakıp da, sinesinde gerçek manada koruyabileceği hiçbir insanî değer ve ahlak olamaz ve bulunamaz. Topluma tam bir zehir olacak mahiyeti kazanır. Bu gerçeği ıskalamak, bu müslüman toplumun gerçeğini ıskalamaktır.
İnsanların içinde, kıymeti en yüksek olanlar, “hakikî ve büyük insaniyet demek olan İslâmiyet”i kabul eden ve yaşayan gerçek Müslümanlardır. İşte, gerçek bir Müslüman da bozulduğunda, bozuk bir dinsizden ve bozuk bir gayr-ı müslimden daha ziyade bozuk olur. Fakat günümüzde Müslüman bir ülkede doğmuş olduğu için adı Müslüman olan, fakat hakikatte Müslümanlıkla kuvvetli bir bağı bulunmayan, yaşantı ve inanışça gayr-ı müslimlerden pek farkı bulunmayan çok sayıda insan bulunmaktadır. O nedenle zaten İslamî değerleri içine sindirip benimsemeyen ve tam kabul etmeyen ve yaşamayan, âdeta yarı gayr-ı müslim tarzındaki insanların, İslamiyet’i bırakıp evrensel değerleri benimsemeleri ile insaniyeten çok bozulmamaları, tezimizi çürütmez.
Biz öyle bir medeniyetten geliyoruz ki, din, ahlak, bir arada yaşama kültürü, bilim aşkı... Herşey var. Hepsi birarada ve beraber. Böyle bir medeniyeti ve altın çağı tekrar insanlığa kazandırmak yerine böyle içi boş, ciddi bir dayanağı olmayan söylemlerle insanlarımızı meşgul etmemek ve oyalamamak lazımdır.
Din olmadan, herhangi bir yaratıcı ve ebedî hayat düşüncesi olmadan güzel ahlakı ve manevî değerleri nasıl temellendirebilirsiniz, hangi gerekçeye dayandırabilirsiniz? Mantıklı ve herkese hitap edebilecek bir gerekçe bulursanız lütfen bizi de haberdar edin! Birçok kişi ahlak dedikleri zaman neye karşılık geldiğini ve bununla neyi kast ettiklerini ve ahlakın kaynağının ne olduğunun farkında bile değiller. İçlerinden gelen iyi bir şey yapmak, güzel ahlaklı bir davranış sergilemek ve bunların insana iyi hissettirmesi ve toplum nazarında beğeni kazandırması gibi gerekçelerle uygulanmasından ibaret bir şey. Daha ötesi yok. Biz de diyoruz ki: Böyle bozuk bir zamanda bu kadar küçük ve basit şeyler bizi kurtaramaz. Daha büyük ve anlamlı bir değere ihtiyacımız var!
Ahlak ve erdeme vurgu yapmak, bilerek veya bilmeden devam eden bir projenin parçası olmaktır. (Biz sizin samimiyetinize inanıyoruz fakat sizi bilgilendirmek ve düşüncenizi hatalı bulduğumuzu size bildirmek istiyoruz)
Çok açık bir soru soruyoruz: Ahlak öyle altın tepside ve havada desteksiz asılı sunulan bir şey değil. Nasıl servis etmeyi tasavvur ediyorsunuz, ahlakı neye dayandıracaksınız ve ahlak öğütlerini böyle bir zamanda nasıl etkili kılacaksınız? Dine ihtiyacını reddeden hatta dinden yardım almayı bile akıl etmekten uzak bir eğitim yaklaşımını biz kabul etmiyoruz.
Burada bir oyun ve kandırmaca var. İşin çözümü ahlaktaymış gibi. Din işe yaramıyormuş ve ahlak bizi kurtaracakmış gibi. Bu millet için doğru bir İslamî ortam ve eğitim verilmiş midir ki, birileri tarafından ısrarla "dindarlar da böyle" deniliyor? Yok, böyle bir rejimin tornasında yoğrulan insanların neden ahlakî açıdan bozuk olduklarını fark etmek lazım. "Bu rejim ve ortam yüzünden" diyebilmek gerek. "Dine rağmen böyleler, bize daha işe yarar ve ortak bir değer lazım" demek ise tam bir aldanıştır. Hangi din? Lozanda öldürülen din mi? İnsanları irşad edecek alimleri katledilen din mi? Veya "Hâlâ gerçek manada eğitiminin verilmediği din mi?" Hâlâ bakın millet olarak mesafe almamız ve bir şeylerin değişmesi istenilmiyor. Bunu fark etmek lazım. Ve lütfen en azından siz bu projeye alet olmayın. Bu çok ağır bir manevî mesuliyettir.
Siz inanıyor musunuz ki, iman hakikatlerini gerçek manada talim etmiş birinde güzel ahlak oluşturamayan bir hamuru bozuk mizaç, hiçbir manevi ve mantıklı gerekçesi ve dayanağı olmayan ahlak ve erdem öğütleri ile hizaya gelecek, yaşantısını değiştirecek ve bu öğütler ona tesir edecek! İnsafla, vicdanınızla ve aklınızla bu sorunun cevabını kendinize sorunuz.
“Tembel veya ders dinlemek istemeyen öğrenciler var” diyerek okullarda ders verilmesinden vaz geçilir mi? Buna benzer olarak; “ahlaksız müslümanlar veya gayr-ı müslimler ve dindar olmayanlar da var” diye gerçek İslam’ın anlatılmasından mı vazgeçelim? Ne münasebet. Sorun diye önümüze koyulan şeyler (tarafsızlık, herkese hitap edebilirlik) çok basit ve çözümleri de bir o kadar kolay şeyler. Seçmeli bir ders veya herkesin isteğe bağlı olarak katılabileceği yenilikçi bir din eğitimi programı bu konudaki ihtiyacı çok rahat bir şekilde bitirir muhterem ve kıymetli “hocam”. Yeter ki uygulamaya koyulmak istensin ve böyle şeyler bahane olarak önümüze sürülmesin.
Din ve ahlak ayrılmaz bir ikilidir. Sorun ahlak dersi verilmemesi değildir. “Çağımızın insanlarının akıl ve kalbine birlikte hitap edecek ve bu zamanın manevî hastalıklarına doğru reçetelerle oluşturulmuş” gerçek manada bir din eğitiminin bu ülkenin hiçbir kurumunda verilmemesidir. Problem nedir biliyor musunuz? Gerçek manada bir inancın, güzel ahlakla ve her şeyden evvel gerçek manada insan olmakla ilişkilendirilmiş bir İslam inancı ve yaşayışının öğretilmemesidir. Kimse demesin ilahiyatlar, diyanet, imam hatipler var diye. Bunlar zaten İslam’ı ortaya çıkarmak ve anlatmak için değil, İslam’ın ve imanın gerçek manada anlatılmaması için geçmişte özel olarak inşa edilmiş yapılardır. Zaman içinde düzelmeler olmuşsa da toplum üzerinde etkin olmayan hatta kısmen zararlı olan yapılarını korumuşlardır. Örneğin, yüzeysel ve kabuktan ibaret ve sadece ibadet ve ahlak anlatan Diyanet hutbeleri, vaazları hiçbir işe yaramıyor ve yaramayacak. Çünkü içinde ruh yok, öz yok, iman hakikatleri yok. Bunlar dinin anlatılması değil, bilakis dinin saklanmasıdır, gizlenmesidir.
Toplumun her kademede doğru, düzgün olması için itikadı düzgün insanlara ihtiyacı vardır. Kökü çürümüş bir ağacın yaprak ve dallarını ilaçlamak veya süslemeye çalışmak neticesiz kalır. Toplumda yaygın hale gelmiş olan ahlakî değerlerdeki bozukluğun kaynağı olan iman zayıflığının reçetesi ise ancak sağlam inançlı insanlar yetiştirmek ve insanların imanlarını takviye ederek toplumun kalıcı ve sağlıklı bir şekilde düzelmesine zemin hazırlamaktır. Bir toplumu şekillendirmek ve değiştirmenin yolu insan inşasından geçmektedir.
Bilim sevgisinin ve entellektüel düşünen, araştırmacı insanın arttırılmasına ve ayrıca ahlakî, manevî ve dinî değerlerin akademik olarak ele alınıp anlatılmasına yönelik toplumsal ihtiyacı karşılama ve toplum olarak muhtaç olduğumuz zihinsel dönüşüme ciddî katkılar sağlama kabiliyetinde olduğuna inandığımız bir eğitim projemiz var. Gelin bununla ilgilenin. Biz bu eğitim faaliyetlerinin en gerekli ve ihmal edilmiş bir alan bulunduğuna ve istikbale yönelik olarak aziz milletimize edilecek en önemli eğitim hizmeti olduğuna tüm akıl ve kalbimizle itikad ediyoruz.
Size bir proje kıymetinde olduğunu düşündüğümüz görsel destekli ve akademik nitelikli eğitim programımızı takdim etmek istiyoruz.
Eğitim programımızın üzerine bina edildiği kaynak kitabımız, bir boyutuyla popüler bilim kategorisinde akademik temelli bir araştırma/inceleme kitabıdır; diğer boyutuyla felsefe, din ve bilim alanında telif edilmiş ve her türden ve yaştan insan tabakalarına hitap edebilecek kadar anlaşılır ve şiir tadında edebî bir üsluba sahip bir kültür kitabıdır.
Okullarımızda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, seçmeli Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin mevcut olduğunu biliyoruz. Bu derslerde verilen içeriğin ise size sunduğumuz içerikle hiçbir benzerliği bulunmamaktadır.
Okullarımızda “iman hakikatlerinin tüm detaylarıyla ve sağlam bir mantık kurgusu içinde aklî, mantıkî olarak ders verilmesi ve anlatılması” içerikli müfredat mevcut değildir. Örneğin bir orta öğretim din dersi kitabında 5-6 sayfada Allah’a iman gibi en önemli bir meselenin olabilecek en yüzeysel ve basit bir biçimde anlatıldığını görüyoruz. Biz ise müfredatta neredeyse hiç yer ayrılmayan ama en gerekli ve önemli bir alanda nitelikli ve alanında dünyada bir ilk olan çalışmalar sunuyoruz. Örneğin Allah’a iman hakikatinin mantık ve bilim zemininde akademik olarak ispatı, 150 küsur sayfada yapılıyor.
Biz müfredatta olmayan ve fakat çok gerekli ve önemli yeni bir içerik teklif ediyoruz. Bu nedenle projemiz üzerinde ciddî bir inceleme yapılması ve kamu faydası ve niteliğinin ortaya koyulması gerekmektedir.
Kitap çalışmamızın üzerine bina edilen eğitim programımız, konu anlatımlı şemalarla, etkileyici resimlerle ve metin vurgularından oluşan 2000’e yakın görsel ile ders videolarından ve konu ile ilgili çarpıcı videolardan oluşan 170 video kullanılarak, izahlı ve görsel destekli olarak inşa edilmiştir. Programın ders videoları, internet sitemizin eğitim takip bölümünde kategorik ve sistematik olarak yayınlanmıştır. Daha sonra programda kullanılan görsel materyallerin, bir sanatçı hassasiyetiyle nakış nakış işlenerek görsel/interaktif kitaplara dönüştürülmesiyle çok boyutlu bir hizmet ve eğitim projesi olarak kullanıma sunulmuştur.
İlk andan itibaren çok fonksiyonlu bir toplumsal dönüşüm projesi olarak tasavvur ettiğimiz bu çalışmanın cidden önem verilmeye layık kıymette olduğuna ve kapsamlı ve sürekliliği olan, faydası yüksek bir eğitim projesi gözüyle bakılarak hassasiyetle değerlendirilmesi gerekliliğine itikad ediyoruz. Eğitim programımız ortadadır. İnandığımız gibi bir kabiliyet ve kıymete sahip olup olmadığını görmek için her şekilde tetkik edebilirsiniz.
Bu eğitim programının, insanlığa yeni bir ümit verecek bambaşka bir eğitim ve bilim yaklaşımıyla hazırlandığına, detaylı olarak incelendiğinde şahit olunacağına inanıyoruz. Kanaatimiz ahlakî, manevî ve dinî değerlerin ve iman hakikatlerinin şeref ve kıymetlerine layık nezih, kaliteli, modern, akademik ve entellektüel bir şekilde insanlarımıza takdim edilmesi gerektiğidir. Akademik kalitede olmakla birlikte kolay anlaşılır bir üslubla ve teknolojinin imkanlarını sonuna kadar kullanan hizmetler ortaya koyarak çalışmaktayız.
Eğitim Programımızın Temel Hedefi: İslam’ı çağın anlayışına en uygun ve aklî şekilde takdim eden Risale-i Nur’u ve içindeki Kur'ânî hakikatleri ilan, takdim ve talim etmek ve toplumun her kademesine yaymak ve her çeşit tahsil seviyesindeki insanların kolay anlayabileceği, zevkli, rahat ve etkili bir şekilde eserlerle tanıştırmak ve Risale-i Nur eserlerinin içindeki Kur’ânî hakikatleri farklı, modern bir sunumla ve anlaşılabilir bir şekilde takdim etmek, tanıtmak ve okunmasını sağlamaktır.
Ayrıca akademik eğitim faaliyetlerimiz ve eğitim programımızla, Bediüzzaman Said Nursi’nin asrın başında yenilikçi bir eğitim projesi olarak takdim ettiği “aklî ve dinî ilimlerin bir arada okutulmasıyla beraber, birbirleriyle barıştırılması ve kaynaştırılması”nın özel ismi olan “Medresetüzzehra Eğitim Yaklaşımı”nın bilim felsefesini oluşturmaya ve yaratıcının varlığına dair diğer bilimsel yaklaşımlara alternatif olacak bilimsel model, yorum ve kabul görecek ilmî yaklaşımlar üretmeye katkıda bulunarak, yaratıcının varlığını kabul eden bir eğitim yaklaşımının bilim dünyasına ve insanlığa nasıl takdim edileceği hakkında ciddî çözümlemeler ve fikrî altyapı niteliğinde incelemeler ortaya koymaktır. Bu yenilikçi eğitim yaklaşımının ve modern ve akademik din eğitiminin prototip (fakat maksadı tam karşılayan ve eğitim kurumlarında okutulmaya layık) bir uygulaması olan eğitim programımız (tüm metin, video, sunum ve kitap dosyalarıyla) her türlü incelemeye ve kullanıma açık olarak karşınızda ve elinizin altındadır.
Çalışmalarımızın tümünü bir arada bulabileceğiniz ve inceleyebileceğiniz internet sitemiz: www.kesifyolculuklari.com ve www.risaleinuregitimprogrami.com
Bu proje, klasik din eğitimiyle sınırlı bir alandan çok daha fazlasını (örneğin bilim felsefesini) ilgilendirmektedir. Bu proje eğitim müfredatına eklenmesi talep edilen klasik bir din dersi müfredatı değildir. İngilizce kitapları ile birlikte uluslararası bir kültür/bilim/eğitim odaklı bir toplumsal dönüşüm projesi niteliğindedir.
Çok boyutlu eğitim projemiz şu şekillerde değerlendirilebilir:
1- Temel/kaynak kitabımız, zorunlu din dersi müfredatı içine entegre edilebilir veya tercihen seçmeli bir ders olarak ortaöğretim ve üniversite seviyesindeki okullarda ders kitabı olarak okutulabilir. Ayrıca akıllı tahtalarda eğitim programının Powerpoint formatındaki görsel sunumları ders kitabıyla birlikte görsel destekli bir eğitim programı olarak işlenebilir.
2- Temel/kaynak kitabımız, bir yardımcı din dersi kaynak/rehber ders kitabı ve yardımcı eğitim materyali olarak (görsel ve interaktif formatta, z-kitap) Milli Eğitim Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nca tavsiye edilebilir, okullara dağıtılabilir, kütüphanelere konulabilir ve eğitim programı içeriği görsel/interaktif kitap formatında EBA projesi bünyesinin içine entegre edilebilir.
3- Kapsamlı bir kitap projesi çalışması başlatılarak, temel/kaynak kitap çalışmasıyla birlikte 12 küçük kitap çalışmasının da yayınlanması suretiyle geniş kitlelere ulaşmak için gerekli girişimlerde bulunulabilir.
Eğitim projemizin, eğitim kitabı ve görsel materyalleri ile birlikte tetkik ve inceleme altına alınmasını ve toplumsal faydası yüksek bir eğitim/bilim/kültür projesi niteliğinde görülerek desteklenmesi, sahip çıkılması ve yaygınlaştırılmasının temin edilmesi maksadıyla gerekli girişimlerin başlatılmasını talep ediyoruz.
Böyle önemli ve kudsî bir eğitim projesi teşebbüsünün hayata geçirilmesi için şahsen de görüşme gerçekleştirmekten memnuniyet duyacağımızı ve çalışmamızı yazılı ve görsel ortamda da bizzat takdim etmekten mutlu olacağımızı belirterek talebimizi hürmet ve muhabbetle arz ederiz.