Minyatür sanatının esası antik Mısır’a dayanmakla birlikte, Arapça ilk minyatürler Abbasiler devrinde gelişerek çoğaldı. En önemli örnekleri Timurlu döneminde verilen İslam minyatür sanatının Doğu- Batı üslupları ise Osmanlı’da geliştirildi.
Biz minyatürü genelde küçük anlamında kullanırız. Halbuki ortaçağda batıda elyazmalarının büyük yapılan ilk harfinin kenarlarına sürülen minium (kırmızı kurşun tozu) kelimesinden geliyor. Bizde minyatür yerine eskiden tasvir kelimesi kullanılır, sanatçısına da musavvir veya nakkaş denirdi. Minyatür sanatının esası, ilk örneklerine antik Mısır’da rastlanan kitaplardaki açıklayıcı resimlerdir. Manihaizm’in kurucusu Mani, bir ressamdı ve öğretisini yaymak için yazdığı kitaplara resimler koyuyordu. Daha sonra Manihaizm’in Uygurlar arasında yayılmasıyla bu sanat Uygurlara geçmiş oldu.
Emevi döneminde bazı resimli Bizans yazmalarının (özellikle tıpla ilgili) Arapça çevirilerinde kullanılan ilk minyatürler Abbasiler devrinde Hariri’nin Makamat’ı örneğinde olduğu gibi gelişerek çoğaldı. Arapça edebi eserleri resimleme, bir âdet olarak Mağrib’e yayıldı. Moğol istilası ile kesintiye uğrayan Bağdat minyatürcülüğü, Suriye ve Mısır’da devam etti. Öte yandan Moğol istilası, minyatüre Çin etkisini getirdi.
İran coğrafyası minyatür için uygun bir yurt oldu, Samani vezirlerinden birinin Kelile ve Dimne’nin resimli bir nüshasını yaptırdığı söylenir. Selçuklu ve Gazneli saraylarında duvar resimleri bulunuyordu. Tasvir özellikle Moğol sonrası saray çevresinde vazgeçilmez bir revaca ulaştı. İki aşığın maceralarının anlatıldığı 13. yüzyıla ait Varaka ve Gülşah mesnevisinde görüldüğü gibi minyatürlü eserler sonraki Anadolu Selçuklu döneminde de artarak devam etti.
Hazırlanan iki önemli eser
Osmanlıya gelmeden önce diğer İslam devletlerine de değinelim. İslam minyatür sanatının en önemli örneklerinden birçoğu Timurlu dönemine aittir. Timur’un torunu Şahruh (ö. 1447) Herat’ta her biri nefis minyatürlerle dolu birçok kitap hazırlattı. O dönemde Herat kültür bakımından İstanbul’la yarışıyordu. 1447’de Herat nakışhanesinde hazırlanan iki önemli eser, Nizami’nin Hamse’si ve Firdevsi’nin Şehname’sidir.Safevilerin bu sanata ayrı bir ilgisi oldu. Şah İsmail oğlu Şah Tahmasb (ö. 1576) resim yapmayı öğrendi. Devrinin en güzel eseri 1527’de Tebriz’de hazırlanmış, şimdi New York Metropolitan Müzesi’nde bulunan Şehname nüshasıdır. Dönemin en önemli nakkaşlarından biri, Herat doğumlu Kemaleddin Bihzad’dır. (ö. 1525) Önce Sultan Baykara sarayında bulunmuş, sonraları Safevilere hizmet etmiş ve Tebriz’de ölmüştür. Şah Abbas Isfahan’ı başkent yaptıktan sonra (1598), bu şehir Safevi kültürünün olgunluk merkezi olmuştur. Isfahan okuluna mensup en önemli nakkaş ise Rıza Abbasi’dir. İran sanatının son büyük nakkaşı olarak değerlendirilir ve enfes genç portreleri ile ünlüdür. Isfahan’da II. Şah Abbas (ö. 1666) tarafından yaptırılan Çihil Sutun sarayının duvarında Çaldıran savaşı resmedilmiştir.
Fatih’in portresi ile verilen eser
İran minyatür geleneğini Hint etkisiyle bütünleştirerek yeni bir tarz ortaya koyan Babür İmparatorluğu’nu (1526-1858) da analım. Bu tarz, günümüzde Jaypur’da az bir miktar sanatkar tarafından sürdürülmektedir.
Selçuklu mirası ile zaman zaman Batı etkisini birleştiren Osmanlı sanatkarları da farklı bir mecrada eserler verdiler. Fatih’in portresini yapan İtalyan Bellini gibi Osmanlı portre ressamlığının ilk ürününü Sinan Bey, Fatih’in portresi ile vermiştir. Elinde bir gülü koklarken resmedilen padişahın gerek yüzdeki hafif gölgelendirme gerek kaftanın yakasının işlenişi, Doğu ve Batı üsluplarının Türk sanatçıların elinde nasıl yeni bir senteze ulaştığını ortaya koymaktadır.
Minyatürün sahneden çekilmesi
Kanuni Sultan Süleyman dönemi, Osmanlı minyatür sanatında pek çok yeniliğin denendiği bir dönemdir. Matrakçı Nasuh tarafından yazılan ve resimlenen Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adlı kitapta Kanuni’nin Irak seferi sırasında Osmanlı ordusunun konakladığı yerler anlatılır. Nasuh’un bu minyatürleri figürsüz, topografik birer manzara niteliği taşır. Arifî’nin Süleymannâme’si devrin diğer bir önemli çalışmasıdır. Süleymannâme’de yer alan bir minyatürde Zigetvar kalesinin havadan görünüşü başarılı bir “harita resim” üslubuyla sunulur.
Klasik üslup III. Murad zamanında en yüksek düzeye ulaşmıştır. Bu dönemin minyatür sanatı bakımından en önemli ve en zengin eseri III. Murad’ın oğlu şehzade Mehmed’in 52 gün 52 gece süren sünnet düğünü eğlencelerini konu alan Nakkaş Osman’a ait Surnâme’dir.
18. yüzyılın en ünlü minyatür ustası nakkaş Levnî’dir. Levnî (ö.1732) çeşitli milletten, meslekten kadın ve erkek figürünü resimlediği çok sayıda örnek bırakmıştır. Minyatür sanatına derinliği ve perspektifi getirmiş, yapay, yaldızlı ve canlı renkler yerine daha doğal renkler kullanmıştır. Sanatçı, yaptığı tek figürlerde konuya uygun bir çizgi ritmi yaratmayı başarmıştır. III. Ahmed’in şehzadelerinin 1720’deki sünnet düğününü anlatan Surname’deki minyatürleri Levni’nin en ünlü eserleri arasındadır.
19. yüzyıl boyunca minyatür sanatı yavaş yavaş yerini Batı resim tekniğiyle yapılmış yağlıboya tablolara bırakmıştır. Son olarak minyatür sanatımızı -birçok geleneksel sanatımızda olduğu gibi- kişisel gayretleriyle unutulmaktan kurtaran Süheyl Ünver’i (ö. 1986) rahmetle analım.
Star