Batıda çoktan insanlık güneşi batmış. Batı demokrasi diyerek, özgürlük diyerek, içindeki canavarlığı yeri geldiğinde ayağa kalkması için diri tutmuş. Kendi menfaati olan yerde zulüm olmuş, canlar yanmış umurunda değil. Başkaları için pışpışladığı demokrasi, insan hakları hikâyesini her daim yutturmuş.
Bugüne kadarki icatlarınız, teknolojiniz batsın. En iyi sanatı, en iyi romanı, resmi, filmi ve değişik sanatları yapsanız bile ne yazar. Sizdeki zalimlik, başkalarına adaletsizlik ve insan olmaktan uzak oluşunuz var ya, işte bu medeniyetiniz batsın. Ne kadar iğrençsiniz, vahşilik var ruhlarınızda. Zulme sessiz kalışınıza, mazlumun ahı, öyle bir tokat olacak ki inşallah.
Suriye’yi mahvettiler, Mısır haşlanıyor, ama kader dairesinde planlanmış büyük tokat zalimin tepesine öyle inecek ki… Müslüman’ın sabrı, uğradığı bunca zülüm, elbette bizim acıma, şefkat duygumuzu yaratan gerçek acıma şefkat sahibi yüce Allah’ın vuracağı tokadın büyümesine vesile olacak. Tokat inecek elbet, imdat edecek elbet. Allah, hiç samimi kulunu, mazlum kulunu yalnız bırakır mı?
Düşmana gerek yok ki. İçerinin arızalı, dışarıya maşa olan Müslüman’ı düşmanlıkta yetiyor. Batı zaten Müslüman’a tahammül etmiyor, ikinci sınıf görüyor. Asıl içerdeki alçak tehlike. Bizi yakan bizden görünenler. Bizi bu mübarek ayda efkârın, hüzünlerin içine bırakan bizim ayarsız, arızalı insanımız. Allahın emrinden uzaklaştıkça, Allaha itaat edene kan davalı oluyor. Kendi arızalı olduğu için, samimi Müslüman istemiyor. Allaha gerçek manada kul olmuşa tahammül edemiyor.
Şiddet ve öfke derinlerden gelir. Derinlerde var olan suçluluk psikolojisinden gelir. Yapılmamış, ya da terk edilmiş vazifelerin derin sorumluluğundan gelir. Birikmiş faturalar varsa birikmiş suçluluk öfkesi vardır. Birikmiş sevgisizlik varsa birikmiş düşmanlık vardır.
Allahtan uzaklaşmak, ibadetten uzaklaşmak varsa, düşmana ne hacet darbe kendi kardeşinden gelir. Peygamber yolundan uzaklaşmak, insan ruhunu, duygularını, fokur, fokur kaynatıyor. Adını koyamıyor, kaynağını umursamıyor, ama Kur'an’dan uzaklaşmak, sünnetten uzaklaşmak içerinin iklimini bozuyor, ruh kasırgalarda kalıyor. Ne zaman kafa dank ediyor, ne zaman: “ Eyvah, ben değerlerden uzaklaşmışım” diyor. Kul olduğunu, ölümün en büyük hakikat olduğunu hatırlıyor, içerisi huzur doluyor, dışarıya huzur veriyor.
Ah ben! Beni benden alan ben, beni benliğin zindanlarına hapseden ben. Ben demeseydin, biz deseydin, bir vücudun azaları olduğumuzu kabullenseydin, Müslüman, gözü dönmüş şiddetin kurbanı olmayacak, dilim, dilim doğranmayacaktı. Biz diyebilseydik, bir halatın iplikleri olabilseydik zındığın kurşunları seccadedeki Müslüman’ın kafasına sıkılamayacaktı.
Sahabe 124 bin, hak davası için kocaman bizdi. Kimsenin haddi olmadı yıkıp devirmeye. Onlardaki biz olma asilliği, günahlarla, inkârla irileşmiş sürüyle ben olanları yok ettiler. Biz, topyekûn biz olmasak, elin alçak ruhlusu demokrasiyi bize çok görür. Biz, biz olamasak ihtiraslımız yüzünden bir lokma ekmeği zıkkım ederler. Biz, aynı havayı solumaz, bir vücut gibi hareket edip, komple ibadette olmazsak, elin zındığı hürriyeti ağzımızdan burnumuzdan getirir. Biz, kur-an için çarpan tek yürek olmazsak onlar bize hep efendi olur, geçmişin köleliğini unutturan kölelik yaşatırlar…
Biliyorum Allah’ım senden istemeye yüzümüz yok. Yüzünü senden ömür boyu çevirmemiş olanlar var ya, onların hatırına merhamet elini uzat. Zerre kadar sitem etmemiş, kulluk için can atanlar var ya, onların hatırına, zalimi kendi zulmünde boğ. Milletinin imanını selamette görmek için, cehenneme razı olanların hatırına, mazlum Müslüman’a sahip çık. Meydanlarda oruçlu ağızlarıyla gerçeği haykıran, demokrasi dersi veren, Mısır mazlumuna sevdiklerinin aşkına sahip çık. Senin için temmuz sıcağında oruç tutup, uçarcasına secdeye gidenlerin hatırına yardım et. Sahuru kafasına gelen kurşunla yapanların hatırına, acımasız zalimi perişan et. Senin emrinle fezada koşturan yıldızların içindeki ruhanilerin, meleklerin hatırına imdat et. Senin Cemalini, miraç vasıtasıyla görüp de, insanlar arasına dönme tenezzülünü gösteren Habibinin hürmetine, Kerbela'da katledilen peygamber torunlarının hatırına, dünyanın her tarafına, iman hakikatlerini susayan gönüllere ulaştıranların hatırına Mısırdaki, Suriye’de ki, dünyanın her tarafındaki Müslüman’ı kâfirin oyuncağı olmuş, zalimin pençesinden kurtar Allah’ım
Son söz, yüreklerimize su serpen, müjde veren Bediüzzaman’dan
"Dedi: "İslam parça parça olmuş."
"Dedim: "Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslamın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadisinde çalışıyor. Mısır, İslamın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan, İslamın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim alıyor. İla ahir..."
"Yahu, şu asılzade evlat, şehadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt'a başına geçecek, muhteşem adil pederleri olan İslamiyetin bayrağını afak-ı kemalatta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelinin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilan edecektir."