Bediüzzaman Hazretleri yüz yıl önce 1. Dünya savaşını kaybettiğimiz yıllarda istikbale yönelik gelişmeler ile ilgili olarak herkesi şaşırtacak seviyede izahlarda bulunmuştur. O gün söylenenlerin hakikati bugün bir bir tahakkuk ediyor. O nedenle o gün söylenen o sözler bugün siyasette kerametvari açıklamalar olarak tarihe geçmiş bulunuyor.
Ne demişti hatırlayalım isterseniz.
“Rus Polisi:
"İslâm parça parça olmuş?"
Bediüzzaman:
"Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslam’ın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır İslam’ın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan İslam’ın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar, ila ahir...
"Yahu, şu asilzade evlât, şahadetnamelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyet’in bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir." (Sünuhat sh. 83)
Elbette buradaki şehadetnameden (diploma) kasıt bağımsızlıktır. Mısır bağımsızlığını 1953’lerde tamamlamıştı ama o tarihten bugüne vesayet altında idi.
Nasıl ki, diplomasını alan bir gencin karşısında iki yol varsa ki, bunlardan biri devlete memur olup bir nevi aceze ve seele gibi davranıp hayatını el açarak geçirmektir.
Diğeri ise hür bir vatandaş olarak çarşı-pazar dolaşıp rızkını hür teşebbüs ortamında aramaya çalışmak ve fıtri olan bir yolu seçmektir. Yani kısacası Ticaret yapmaktır.
Birinci yolun zahiren garantisi ve rahatı vardır. Ama teşebbüs ruhunu öldürdüğünden daha fazla kazanma şansını elinden ebediyen almaktadır.
O nedenle zengin olmak ve hayat-ı içtimaiyede bir mevki elde etmek isteyen memur olma yolunu tercih etmemelidir.
Mısır bugüne kadar memur gibi idi vesayet altında idi, o nedenle fazla bir ilerleme kaydetmiyordu. Ama bugün hürriyeti ve hür teşebbüs fikrini kabul etmiş ve tercih etmiş bulunuyor. Bundan sonra hakiki anlamda yükselmek ve terakki etmek onun da hakkıdır.
O nedenle diyorum ki, Üstadın verdiği müjde bugün hakiki anlamda tahakkuk etmiş bulunuyor. Bundan sonra Mısır “İslam’ın zeki mahdumu” Afrika’da bir yıldız gibi parlayacaktır. Kendisi yükselip yüceleceği gibi komşu ülkeleri de hatta Afrika’nın tamamını etkisi altına alacak ve onları da medeniyet sofrasına oturmaya davet edecektir.
“Neden dünya herkese terakki dünyası olsun da, yalnız bizim için tedennî dünyası olsun? Öyle mi? İşte, ben de sizinle konuşmayacağım.” (Münazarat sh. 87) diyen Bediüzzaman Hazretleri İslam dünyasının mayasında bulunan terakki hakikatine inanmayan o günün insanından yüz çevirmiştir.
Bugün onun sözüne kulak vereceklere dönüp yani “1300 seneden sonraki” asırda gelecek Hamzalara, Ömerlere, Osmanlara vs. seslenmeyi tercih etmiştir.
“Ne yapayım acele ettim kışta geldim sizler cennetasa bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları zemininizde çiçek açacaktır.” Diyerek istikbalde meydana gelecek parlak bir dönemi müjdelemiştir.
Nitekim o müjdeler bugün bir bir tahakkuk ediyor. Türkiye Asya’da bir yıldız gibi parlarken Arkadaşları olacak olan Mısır, Pakistan, Türkistan gibi ülkeler geri kalmayacak ve yolda ona yetişecektir İşallah.