Mısır için: “Mısır, İslâmın zeki bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor” demişti Bediüzzaman Hazretleri.
Ve genel ibir ifade ile, “…Şehadetnamesini aldıktan sonra..bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüc ettirmekle, kader-i Ezelînin nazarında, feleğin inadına, nev-i beşerdeki hikmet-i ezeliyenin sırrını ilân edecektir." (Sünuhat sh. 84)
Bunu yüz küsur yıl önce Hürriyet’ten (1908) evvel söylemişti.
Aradan bunca zaman geçmesine rağmen hala tahakkuk etmeyen istikbale ait bir ümit gibi gözükmüyor.
Oysa Mısır’daki gelişmelerde bu ümidi amale çevirmeye gayet müsait bir zemin oluştuğunun işaretleri var.
Üstadın “Nerde görsem sille vuracağım” dediği istibdadın pençesine üç yıl gibi kısa bir süre sonra tekrar giren Mısır; halkın direnişi sayesinde görülüyor ki, bu diktatörlere eski haşmet ve şevketlerine uygun hareket imkanı tanımayacaktır.
Zekiliğini, mülkiyeli oluşunu bütün âleme ilan edecektir.
Afrika bu dirilişi bekliyor. Haritaya bakıldığında manaya da uygun bir görüntüsü var. Kıtanın tam da başında duruyor. Açılacak bir kapı gibi haşmetiyle, sabırla oynayacağı aktif rolün zamanını bekliyor.
Üç gün önce gelen bu istibdada sevinenler elbet İslam düşmanlarıdır. Zira darbe Siyasal İslam görüntüsü veren iktidara yapılmıştır. Genel anlamda İslam’ın siyasete karıştırılmasını kabul etmiyorum. Siyasal İslamcıların siyasetle dine hizmet anlayışının zarar vereceği kanaatindeyim. Ancak burada farklı bir durum var. Bir defakto durum sözkonusu…
İngilizlerin İstanbul’u işgali esnasında halk arasında fısıltı gazetesi ile yayılan bazı menfi fikirlere karşı yayınladığı Hutuvat-ı Sitte eserinde Müslümanların düştüğü tuzaklardan birisini şöyle izah ediyor Bediüzzaman hazretleri bu da ona benziyor. Soruyorlar;
"Siz kendiniz de dersiniz ki: Musibete müstehak oldunuz. Kader zalim değil, adalet eder. Öyleyse, size karşı muameleme razı olunuz."
“Şu vesveseye karşı demeliyiz: Kader-i İlâhi isyanımız için musibet verir. Ona rızâdâde olmak, o günahtan tevbe demektir. Sen ey mel’un! günahımız için değil, İslâmiyetimiz için zulmettin ve ediyorsun. Ona rıza veya ihtiyarla inkıyad etmek-neûzü billâh-İslâmiyetten nedamet ve yüz çevirmek demektir.
Evet aynı şeyi-hem musibettir-Allah verir, adalet eder. Çünkü günahımıza, şerrimize zecren ondan vazgeçirmek için verir. O şeyi aynı zamanda beşer verir, zulmeder. Çünkü, başka sebebe binaen ceza verir.” Sünuhat
Bu ifadelerden hareketle sonuç olarak diyebiliriz ki, Mısır, bu olaydan gereken dersi alacaktır. Buna müstehak olmasaydı bu belayı Cenab-ı Hak onların başına sarmazdı. Bu kader açısından olaya bakmaktır.
Ama asıl darbe yapan ve yaptıranların gayesine baktığımızda durum farklılık arz ediyor.
Obama ile yapılan bir röportajı dinlemiştim bir ay kadar önce şöyle diyordu, “Suriye’deki direnişçiler direnişten önce bize muhalif guruplardır. O nedenle ülke çıkarlarımız için onlara destek olamazdık.”
Bu güne kadar 100 bin insan öldü hiç önemli değil, önemli olan ABD’nin çıkarlarıdır.
Ortadoğu’da ve kuzey Afrika’da yıkılan diktatörlüklerin yerine gelen iktidarların büyük ekseriyetini Siyasal İslamcılar oluşturuyor. Yani ABD’ye muhalif guruplar. Haliyle bu da onları korkutuyor. Zira bunlar her türlü yanlışlarına rağmen vatan haini olamayacak insanlardır. Ülke çıkarlarını kimseye kaptırmamak hususunda elbette direnecek insanlardır.
Hem seçimle geldikleri için güçlü bir halk desteği var arkalarında bu gücü doğru kullanmaları halinde eski haşmet ve şevkete kavuşmamaları için hiçbir neden yoktur. O durumda da İslam coğrafyasındaki petrol gibi zengin kaynakları kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaklardır.
İşte bu durum onların yüksek çıkarlarına uygun değil o nedenle darbe ile gelen diktatör bir idareci seçimle gelenden iyidir. Parlamentosu yoktur, hesap verecek halk da yoktur. Çünkü silahla gelmiştir. Ve en önemlisi onu yönetmek çok kolaydır. Zaafını bilmek yeter. O noktadan hareketle her iş yaptırılabilir.
Ve sonuç olarak bütün bunlar bu tezgâhın batılılar tarafından yapıldığının açık alametleridir. Ama Mısır halkı direniyor, İnşallah bu imtihandan başarı ile çıkar ve bizim 12 Eylül’de olduğu gibi teslim olmaz.