Dursun Sivri’nin haberi:
Gazeteci Yazar Mustafa Özcan ve İlahiyatçı Kenan Demirtaş’la Mısır’daki son gelişmeleri konuştuk. Yazarımız Mustafa Özcan, İslâm Dünyasını yakından biliyor.
Kenan Demirtaş ise, üniversite tahsilini Medine’de yapmış. Gazeteci ve yayıncı olarak Mısır’da kalmış. Bölgeyi yakından biliyor. İhsan Kasım Salihi’nin Risale-i Nur’ların Arapçaya tercümesinin yayımı ve basımı çalışmalarını yürütmüş. İhvan-ı Müslümin cemaatinin yapısı ve çalışmalarını da yakından biliyor.
Dünya kamuoyunun merak ettiği konuları olayın iç yüzünü bilenlere sorma fırsatı bulduk. Soru-cevap şeklinde sürdürdüğümüz görüşmede ortak cevap diyebileceğimiz değerlendirmeler şöyle:
Mısır’da taraflar arası görüşmeler başladı. Nasıl değerlendirilmeli?
Mübarek tarafı zaman kazanmaya çalışıyor. Derin devletini tahkim etmeye çalışıyor. Yılların birikimi hantal bir yapı var bürokraside. “Bir günlük işi bir ayda yapıyorsunuz demiştim” bir zamanlar. Aldığım cevap, “Türkiye’den kopya almışız bu alışkanlıkları” dediler.
Derin devlet yapısı daha önce yoktu da şimdiden sonra mı oluşuyor?
Vardı da tahkim ediliyor, tedbir alınıyor.
Ordunun tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ordu tarafsız duruyor. Daha önce vatandaşla karşı karşıya gelmemiş. Genelkurmay başkanı, “Mevcut anayasaya bağlıyız” diyor. Aslında halk hareketi anayasanın üzerindedir ama yeni bir anayasa yapılıncaya kadar geçerli demek istiyor.
Polis teşkilatına karşı halkın tepkisini nasıl buluyorsunuz?
Polis vatandaşla her gün iç içe, karşı karşıya… Rejimin uygulayıcı uç noktaları. Rejim adına bütün zulümleri polis işlediği için çok tepkililer.
Yeni bir anayasa bu şartlarda yapılabilir mi?
Çok zor. Belki mevcut anayasanın bazı maddelerini değiştirme, yamalama şeklinde yapacaklar. Zaten Mübarek tarafı işi sulandırmaya çalışıyor.
Sulandırma ile Mübarek’in Mısır’da kalması sağlanabilir mi?
Bu hareketin ön şartı Mübarek’in gitmesi. Artık gitmesi mutlaktır. Dönüşü olmaz.
Anlaşmaya oturmak tepkinin tansiyonun düşürdü ama kan dökülmesini önlemiş oldu.
Hüsnü Mübarek’in karşısında hangi kesimler yer alıyor, ortak paydada buluşabilirler mi?
Liberaller, solcular var. Bilindiği gibi İhvan-ı Müslimin var. Ortak noktada bulaşabilirler. Buluştular denilebilir.
İhvan-ı Müslümin başta olayın içinde yer almadı. Neden?
Hüsnü Mübarek iki yüzlü bir politika izledi. Dışarıya karşı “ben gidersem İhvan gelir, İsrail’le ilişkiler sıkıntıya girer” dedi. İçeri’ye de “Amerika ve Batı bizi karıştırmak istiyor” diye iki yönlü şantaj yaparak bugüne kadar geldi. Bu olaylar Amerika’yı da aştı. Onun yönlendirmesi falan değil. İhvan geride durarak Hüsnü Mübarek’in dünya kamuoyunu aldatmasını boşa çıkarmış oldu.
Washington merkezli Dış İlişkiler Konseyi'nden Steven Cook’un, BBC’ye verdiği beyannatta “Mısır'daki Müslüman Kardeşler'in, AKP'den daha çok Türkiye'deki Nurcu hareketle benzerlikler içeriyor” sözünü nasıl yorumlamak lazım?
İhvan-ı Müslümin de kendi arasında tartışıyor. “Cemaat olarak mı kalalım? Siyasetle ilişkilerimiz olsun mu?” diye. İki görüşe de sahip olanlar var.
İhvanın geçmişte siyasi olarak görünmesi kendilerini çok yıprattı. İktidar hep bahane olarak İhvanı ileri sürdü. Türkiye’de resmi ideolojinin “irtica geliyor!” yaygarasına benziyor. İhvan bugünkü olayların ilk zamanlarında geri durması akıllı bir stratejiydi. “Ne içindeyiz ne dışında, ne öndeyiz ne arkada, ortada” bir pozisyon aldılar.
Fakat şimdi anlaşma masasına oturmaları hareketin hızını kesebilir.
Bundan sonra gelişmeler nasıl bir seyir izler?
Derin yapının tasfiyesi kolay değil. Zaman alacak. Türkiye’nin bugün geldiği durum 2 binli yılların başında başladı. Süreç devam ediyor. Mısır’da da en az bu sürecin halkın taleplerini karşılayan demokratik bir yapıya kavuşması en az on yılı bulacaktır.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Bu süreç olumlu yönde gelişerek devam eder.
Bu rüzgâr başka hangi ülkeleri etkiler?
Cezayir’i, Yemen’i, Ürdün’ü etkileyebilir.