Risale Haber-Haber Merkezi
Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk, Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) FETÖ ile ilgili 20 yıl önceki raporunu açıkladı. Raporda FETÖ yapılanmasına dikkat çekiliyor. Ancak rapor diğer bir yönüyle geçmişte devlete hakim olan çarpık zihniyeti bir kez daha gösterdi.
Çünkü koskoca istihbarat kurumunun FETÖ ile Risale-i Nur hareketini, Nurculuğu birbirinden ayıramadığı görülüyor. Ayıramadı demek eksik kalır. Yıllarca kasıtlı olarak böyle gösterilmeye çalışıldı demek daha doğru. Zaten FETÖ'nün bu duruma gelmesinde öne çıkan sebeplerden biri de bu çarpık zihniyet.
Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur külliyatında yer alan hakikatlerle ilgisi olmayan bir yapılanmaya bürünen FETÖ'yü ısrarla Nurculuk dairesi içinde gösterme çabası geçmişte çok denendi ama tutmadı. Geldiğimiz noktada bu zihniyetin kurumlardan uzaklaştığını görmek ümit verici.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen de mahkeme tarafından sorgulandığı dönemlerde Nurcu olmadığını yazılı ve sözlü olarak her zaman vurgulamıştı. İşte bununla ilgili iki örnek.
YIL 1971: NURCU DEĞİLİM
"Gülen, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra “irtica propagandası” yaptığı gerekçesiyle 6 ay tutuklu kaldı. Yargılandığı davada 3 yıl hapse mahkûm oldu ve bu ceza Askeri Yargıtay’ca da 1973’te onandı. Ancak 1974’te çıkan Af Kanunu ile davanın düşürülmesine karar verildi. 54 sanıklı bu davada, kendisi ve kendisine bağlı bulunan birkaç kişi dışında yargılanan tüm sanıklar Nurcu olduklarını kabul ederken, Gülen bunu inkâr etti.
YIL 2000: NURCU OLMADIĞIMI DEFALARCA BELİRTTİM
"Dönemin DGM savcısı Nuh Mete Yüksel, 2000 yılında Gülen hakkında “laik devlet yapısını değiştirerek, dini kurallara dayalı bir devlet düzeni kurmak amacıyla örgüt kurmak suçundan” dava açtı. Dava Ankara 2 No’lu DGM’de görüldü. Gülen, avukatları aracılığıyla verdiği savunmada bir kez daha Nurcu olduğunu kabul etmedi: “Müslüman olmak dışında Nurculuk, vb. hiçbir akıma mensup değilim. Şimdiye kadar ‘ci, cu’ gibi değerlendirmelerin ayrımcılık manasına geldiğini, bu bakımdan Müslüman olmak dışında hiçbir akıma mensup bulunmadığımı ve dolayısıyla Nurcu olmadığımı defalarca belirttim.”
20 YIL ÖNCEKİ MİT RAPORU FETÖ İLE NURCULUĞU BİR GÖSTERMEYE ÇALIŞIYOR
Gelelim Saygı Öztürk'ün köşesine taşıdığı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Sönmez Köksal imzalı, 17 Aralık 1996 tarih ve 11.001.156/24746 sayılı “İnceleme” başlıklı Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'na gönderilen rapora.
İşte o raporda FETÖ ile Nurculuğu birbirine karıştırmak isteyen zihniyetin notları:
1971: Ocak'ta İzmir İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneği içinde Nurculuk faaliyetleri yürüttüğü gerekçesi ile dernek idare heyetinden çıkarıldı. Aynı yıl itibarıyla Nurculuk faaliyetlerinden dolayı İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı tarafından ifadesi alındıktan sonra hakkında dava açıldı. Vaaz etme yetkisi alındı.
(Yukarıdaki paragrafta F.Gülen'in 1971 mahkemesinde "nurcu değilim" ifadesi yer alıyor.)
1973: Edremit'e tayin edilmesine rağmen, İzmir'de ikamet ederek cuma günleri Edremit Alemzade Camii'nde vaaz verdi ve her gelişinde Nur toplantıları düzenledi. Aynı yıl itibarıyla Edremit Vaizi görevi sırasında yaz aylarında Edremit civarında açılmış olan kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize etti. (…)
(1970'lerin başından itibaren Nur talebelerinden ayrılan ve kendine özgü bir yapılanma oluşturan F.Gülen nasıl Nurculuk faaliyeti organize etmiş?)
1976: Ağustos ayı başında İzmir Bornova ilçesi vaizliğine atandı. İstihbarat notunda münfesih MSP yanlısı Nurculardan Gülen'in, İran'da gerçekleştirilen devrimin Türkiye'de de gerçekleştirilmesini arzuladığı, Türkiye'de İslami bir devrim için yurt sathında teşkilatlanmaya önem verdiği yer aldı. İzmir-Bornova Merkez Vaizi olduğu dönemde vaaz bantlarının yurt sathında dağıtılmasını sağlatarak Nurculuk propagandası yaptı.
(Karşı çıkan Nur talebeleri MSP yanlısı olarak gösterilirken, Risale-i Nur külliyatını, Bediüzzaman Said Nursi'yi ağzına bile almayan F.Gülen'in yine Nurculuk faaliyeti yaptığı belirtiliyor.)
1980: 19 Nisan'da İzmir'de gerçekleştirilen bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; birkaç gün içerisinde “Huruç Harekatı” (Atılım Harekatı) başlatılacağını, bu harekat için hemen hemen her ilde liderlerin tespit edildiğini, İran'da yapılan İslam harekatının Türkiye'de de böylece başlamış olacağını” belirtti. “Huruç harekatının başarıya ulaşması için bütün yurtta kendi binalarında ve kiralayacakları müsait yerlerde orta ve yüksek öğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, yurtlarda eğitilen öğrencilerin meyvelerini vermesi, kendi fikirleri doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi ile özellikle Türkiye'deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönlerinde faaliyet göstermeleri gerektiğini” ifade etti. (…) 13 Eylül'de Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nca kendisini yakalamaya yönelik yapılan operasyonu haber alması sonucu, İzmir'den Erzurum'a kaçtı. 16 Ekim'de müstafi addedilmek için Erzurum'dan 20 günlük daha sonra Kayseri Tıp Fakültesi'nden 45 günlük rapor alıp Bornova Müftülüğü'ne gönderdi. Aralık'ta Çanakkale'ye tayinini yaptırdı.
(Ne Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatında veya eserlerinde ne de talebelerinin hayatlarında huruç etmek, kadroları ele geçirmek gibi anlayış hiç bir zaman olmamıştır.)
1981: Ocak ayı itibarıyla Isparta ile Uluborlu'da bulunan Islah Sitesi'ndeki “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği” merkezinde gizlendi. 27 Şubat'ta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği'nden 20 günlük rapor aldı. 22 Mart'ta Çanakkale Müftülüğü merkez vaizliğinden istifa etti. Ankara'da Nurcu liderlerden diş kliniği sahibi H. Toprak'ın evinde saklandı. (…)
(Nurcu lider kim? Nurculukta liderlik yoktur. Bediüzzaman'ın talebeleri bellidir.)
1987: İstanbul'daki evinde, imamlarına eğitim vermeye başladı. Ağustos ayında öğrencilerine yaptığı konuşmada; “Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş'ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini” ifade etti. 6 Eylül günü yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda, Turgut Özal'ı desteklemek maksadı ile Nurcuların “hayır” oyu kullanmalarını sağladı.
1992: Azerbaycan'a giderek, TV kurma çalışmalarını başlattı. Aynı tarihte Risalei Nur Enstitüsü'nün çalışmalarını yönlendirmek maksadıyla gizli olarak ABD'ye gitti. Ardından Avustralya'ya geçerek, Türk öğrencilerin eğitim gördüğü okul ve yurtları ziyaret etti. Ayrıca, kuracağı üniversitelerde ders verdirmek amacıyla söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle de görüştü. MÇP'den ayrılarak yeni bir parti kurma çalışmaları içerisine giren Muhsin Yazıcıoğlu'na maddi manevi destek verdi.
(Risale-i Nur ismini ağzına almayan bir kişi nerede Risale-i Nur Enstitüsü kurmuş?)
NURCU KİMDİR, KİME DENİR, NURCULUK NEDİR?
NURCULUK: Bediüzzaman Hazretlerinin yazdığı Risale-i Nur eserleriyle İslam'a hizmet etmeyi gaye haline getiren bir cemaattir.
Nurcu, Bediüzzaman Said Nursi'nin, Kur'an tefsiri olan Risaleleri okuyup istifade eden ve başklarının da istifadesine çalışmak için gayret edendir.
Amacı, hem kendi imanını hem de başkalarının imanlarını kurtararak, saadet-i ebediyeyi kazanmaktır. Beklentisi ise yalnız ve yalnız Allah'ın rızasıdır.
Risale-i Nur cemaatinin hedef ve gayesini ifade eden bir kaç lahika mektubunda geçen pasajları buraya alıyoruz:
"Hedefimiz ve programımız, evvela kendimizi, sonra milletimizi îdam-ı ebedîden ve daimî berzahî haps-i münferitten kurtarmak ve vatandaşlarımızı anarşîlikten ve serserilikten muhafaza etmek ve iki hayatımızı imhaya vesîle olan zındıkaya karşı Risâle-i Nur'un çelik gibi hakîkatleriyle kendimizi muhafazadır." (Tarihçe-i Hayat, Afyon Hayatı)
"Ve husûsi vazifemiz de, Kur'ân'ın îmanî hakîkatlerini tahkîkî bir sûrette ehl-i îmâna bildirip, onları ve kendimizi îdam-ı ebedîden ve daimî ve berzahî haps-i münferitten kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve mânâsız gizli cemiyetle hiçbir münasebetimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz." (Tarihçe-i Hayat, Kastamonu Hayatı)
(Sorularla Risale)