RisaleHaber-Haber Merkezi
Haber Türk yazarı Serdar Turgut Zaman gazetesine konuştu.
İşte Serdar Turgut'la yapılan röportajdan bazı bölümler:
Murat Tokay'ın röportajı
İnanç kavramının üzerinde bu yoğunlukta durmanızda orta yaşları da geride bırakmanızın etkisi olabilir mi?
Mutlaka vardır. Ama bu yaşıma gelmesem de inancın artık maddi ihtiyaç olduğunu görmemek için biraz aptal olmak lazım.
Maddi ihtiyaç derken...
İnanç da nesneler gibi para gibi elle tutulur bir ihtiyaç oldu. İnsanlar hayatın bu karmaşıklığını ve acımasızlığını kendilerini rahatlatan bir inanç olmadan atlatamıyorlar. Belli. Bu da din. Gerçi bunun yerine başka inançlar konulmaya uzun yıllar çalışıldı. Mesela Marksizm denendi. Ama hiçbir şey Allah inancının yerini tutamadı. Bunun nedenini anlamak gerekiyor.
Siz kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Ben kültürel solcuyum. Dindar olduğumu söylemem yalan olur. Ama Allah'a inanıyorum. Galiba tasavvufa oldukça eğilimim var. Tasavvuf büyüklerinin türbelerini ziyaret ediyorum.
Tasavvufla ilgili okuduğunuz metinler var mı?
Bektaşilikle ilgili yoğun okuma içindeyim. Hacı Bektaş'ın türbesini yakın zamanda ziyaret ettim. Çok etkilendim. Yine Mevlânâ'yı okuyorum. Yakın zamanda eşimle birlikte Konya'yı ziyaret edeceğiz.
Öğrenmek için mi okuyorsunuz?
Hem öğreniyorum hem de bu okumalar bana huzur veriyor. (Sağ kolunu gösteriyor.) Kolumdaki şu bileziği Hacıbektaş'tan aldım. Bunu kolumda taşımak bile bana güç veriyor. Rahatlatıyor.
Ölümü daha mı sık düşünüyorsunuz?
Kaçınılmaz olarak. Yaklaşınca öyle oluyor. Ama bu yeni yönelimimin ölüm korkusuyla alakası yok. Bu yaptıklarımın ölümden sonra cennete gitmeye yeteceğini tahmin etmiyorum. Dini gerekleri yerine getiren insanlar belki daha kesin konuşabilirler. Ama yine de cennete gireceğimi umuyorum. 8 yaşında oğlum var. Çocuk o yaşta olunca ölümü fazla düşünmemeye çalışıyorsunuz. Hem de sağlığınıza olabildiğince dikkat ediyorsunuz. Yılda dört kez check-up oluyorum. Beyin kanaması geçirince biraz bu mecburi oldu.
Uzun zamandır Fethullah Gülen ve hareket hakkında düşüncelerinizi dile getiriyorsunuz. Bu yönelim ne zaman başladı?
Son yıllarda beni rahatsız eden bir şey var. Belirli çevreler -bu çevreyi yakından tanırım- bir söylem geliştirdi. Türkiye'deki bazı gelişmelerin nedeni olarak Gülen cemaatini suçlamaya başladılar. Ben Gülen hakkında çok okumuş bir insanım. O söylemde bir yanlışlık olması gerektiğini düşündüm ve cemaatin içinde bazı insanlarla temas kurdum. Onlarla konuştum, ne yapıldığını öğrenmeye çalıştım. O da benim hayata bakışımı hayli etkiledi.
Nasıl etkiledi?
Başka çevrelerin dediği gibi cemaatçi olmadım ama cemaate karşı müthiş bir sempati besliyorum. Modern hayatımızda o tür cemaatlerin büyük bir yeri olduğunu düşünüyorum. Benim gibi seküler geçmişten gelen bir insanın bu şekilde cemaat algılama, anlama işinin bir aydın görevi olduğunu düşünüyorum. Bu, toplumsal bir aydın olmanın icabıdır. Türkiye için çok önemli.
Türkiye'de keskin bir kutuplaşma var. O aydın duruşu yerini körlüğe bırakıyor. İnsanlar kutuplaşmanın tarafı olarak bakıyorlar.
Benim kendime tanımladığım en önemli görev, Türkiye'yi kurtarmak filan değil. Ama kutuplaşmanın orta yerinde yer alan birisi olarak kutupları birbirine yaklaştırıcı rol alabilmektir. Bunu yapacağıma eminim. Çünkü benim cemaat hakkında olumlu bir şey söylememle cemaat içinden birinin söylemesi arasında topluma etkisi bakımından bin kat fark var. "Serdar Turgut bile cemaat kötü değil diyorsa burada bir şey vardır; kötü değildir." diyecek insanlar, diyorlar da. Ben bu gücümü olumlu yana kullanmak niyetindeyim ve yapıyorum.