Modernleşme tarihimiz

İbrahim KAYGUSUZ

Osmanlı/Türkiye siyasi hayatı, 19. ve 20.  yüzyıllarda fikri anlamda çok çalkantılar yaşadı.

Batı rasyonalizminden edebi sembolizme, materyalizmden pozitivizme, Türkçülükten Batıcılığa kadar uzanan birçok fikir hareketi bu yüzyıllarda Osmanlı kamuoyunda tartışıldı.

Osmanlıdaki modernite sürecinin başlangıcı için kesin bir tarih koymak doğru olmamakla birlikte, II. Selim’e kadar geriye götürmek mümkün.

II. Mahmut’la birlikte Osmanlı’daki değişme,  ıslah hareketlerinin ötesinde “mevcut düzeni değiştirici” bir niteliğe bürünmüştür. (Şener, Sami, Sosyoloji, Sosyal Bilimlere Alternatif Yaklaşım, 2009, 142)

Tanzimat Fermanının bu süreçte önemli bir dönüm noktası olduğu muhakkaktır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Tanzimatla birlikte gelen “Osmanlıdaki modernleşme ve değişim sürecini”, “Bir medeniyet dairesinden başka bir medeniyet dairesine geçiş olarak” görür. (Tanpınar, Ahmet Hamdi, 19. Asır Türk Edebiyat Tarihi, 1982, 249)

Şerif Mardin Tanzimat Fermanı’nın “siyasi tefekkür tarihimizde” çok büyük bir merhale teşkil ettiğini söyler. Mardin’e göre Mustafa Reşit Paşa’nın tutumu, Avrupa’da 18. ve 19.  asırlarda yayılan liberalizm cereyanının arkasında yatan ideoloji ve dünya görüşüne tamamıyla uymak anlamındadır.

Fakat Yazar Ali Bulaç, Türk modernleşme tarihinde Islahat Fermanı sürecini Tanzimattan baskın bir süreç olarak görür. Sebebini ise şöyle açıklar: “Tarihçiler arasında 1839 Tanzimat Fermanı ile 1856 Islahat Fermanı arasında bir mahiyet ve amaç birliği görme
eğilimi varsa bile, doğurdukları sonuçlar itibarı ile farklı etkilere yol açtıklarından ikisini ayrı olgular şeklinde ele almakta fayda var. Tanzimat Fermanı metnin yazılışında kullanılan dini dil ve yerli retoriğe rağmen devletin bir tercihi olarak dinden ve devletin köklü idari geleneklerinden kopuşunun ilk adımıdır. Tanzimat Fermanının doğurduğu sonuçlar 1856 fermanı ile ortaya çıktı. Bu tarihten sonra iki ana düşünce çizgisinin (Tanzimat ricali ve aydını ile Yeni Osmanlılar) belirgin bir şekilde birbirinden ayrışmaya başlamasının belirgin anlamları var. (Bulaç, Ali, İslamın Üç Siyaset Tarzı veya İslamcıların Üç Nesli, İslamcılık Cilt 6, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, 2004, 51)

Dolayısıyla, “Tanzimat” ve devamındaki “Islahat” asırlardan beri inanılan ve uğrunda mücadele edilen değerler dünyasından ayrılma anlamına gelmekte idi. Çünkü yeni bir zihniyet ve dünya görüşü ortaya çıkıyordu. Değişim sadece idari ve askeri anlamda değil hayatın bütün safhalarını içeren bir genişlikte meydana geliyordu.

Osmanlı/Türkiye Modernite sürecinin Tanzimat ve Meşrutiyet dönemlerindeki adı  “Garpçılık” tır. Garpçılar Hilmi Ziya Ülken’in deyimi ile ”Bu devlet nasıl kurtulabilir?” sorusuna “Ancak Avrupa’da bulunan ve oradan getirilerek uygulanacak çarelerle çözülebileceği” şeklinde cevap veren kimselerdi.

Tanzimat dönemindeki fikir hareketleri muayyen bazı muhitlerde şekillendiği halde zamanla toplumun tamamına yayıldı. Mesela bir dönem sadece Mustafa Reşit Paşa’nın konağı yeni fikir hareketlerinin merkezi konumunda iken zamanla bütün Osmanlı’ya hatta Avrupa’nın başkentlerine kadar taşındı.

Özellikle bilimsel gelişmeler dönemin fikir hareketlerini çok etkiliyordu. Bilimin endüstri yolu ile milleti kuvvetlendireceği fikri,  1850’li yıllarda Osmanlı bürokrasisinde ve kamuoyunda büyük kabul görüyordu. 1880’lerde Osmanlı devlet adamı Saffet Paşa’nın şu ifadeleri bu durumu gayet iyi açıklamaktaydı: “Osmanlı devletinin medeni bir devlet haline gelmesi için Avrupa medeniyetini bütünü ile benimsemesi gerekmektedir.”

Bunun için devlet erkânı eğitime büyük ehemmiyet veriyordu. Rüşdiye ve İdadiye gibi Batı modeline göre kurulan okullar ile aynı paralelde kurulan Mülkiye ve Harbiye gibi yüksekokullar, ulemanın Osmanlı’daki tekelini kırmıştı.

Tanzimatla birlikte yeni bir idare hukuku ve mantığı gizli olarak (değişim aralıkları ile) uygulamaya konuldu.

“Bu değişim, temelini medresede yetişmiş kadıların fonksiyonlarının, yeni bir tip ücretli memura aktarılması oluşturuyordu. Bu kadroların eğitilmesi için 1859’da Mülkiye Mektebi açıldı. Laik Hukuk Mektebi ise 1880’de faaliyete başladı.” (Mardin, Şerif, Türkiye’de Din ve Siyaset, 1993, 47)

Bu büyük dönüşüm idari yapı ve bürokrasi ile beraber eğitim sistemi üzerinde de büyük etki bırakmıştı.

Eğitimdeki bu büyük dönüşüm, kısa zamanda Osmanlı kamuoyuna “fikir akımları” Osmanlı bürokrasisine ise “tatbik edilmesi gereken kabuller” olarak geri döndü.

Bu fikir akımlarından beslenen “Laik bürokrası, 19. yüzyılın başlarında, artık değişimi başlatabilecek bir güce ulaştı ve Avrupa aydınlanma despotizminin bir süre kullanmış olduğu idari kurumları ve iktisadi saikleri Türkiye’ye getirmeyi hedef alan bir program başlattı.” (Mardin, A.g.e, 44)

Bürokrasinin uygulamaya koyduğu eğitimdeki pedagoji, program ve örgütlenme değişikliği öğrencileri eski birikimlerle (medrese) karşı karşıya getirdi: 
“Tanzimat’la beraber, devlet düzeninde ve kamu alanında fevkalade büyük değişim, tebdil ve tahvil girişimlerinin yaşandığı yeni bir dönem başladı. Avrupa örneğinde yeni okulların açılması ile birlikte eğitim sahasında geleneksel ve dini eğitimi temsil eden ile yeni okulların sunmayı amaçladığı dünyevileştirilmiş eğitimi temsil eden mektepliler arasında zıtlaşma başladı. Mektepliler medreselileri cahil, bağnaz, uyuşuk ve yenilik düşmanı olarak nitelendirirken bir grup ulema da, Avrupa örneğinde yeni açılan okulları, dini esaslara ve değerlere uymayan bilgiler öğretmekle ve bu şekilde yeni yetişen öğrencileri İslam’a yabancılaştırmakla suçladı” (Sarıkaya, Dr. Yaşar, Medreseler ve Modernleşme, 1997, 17)
Batılı anlamdaki bu uygulamalar, batıyı anlayan önemli bir okur-yazar potansiyelini ortaya çıkardı. Batı kaynaklarını okuyan bu kuşak, dönemin Batı dünyasında egemen olan felsefi ve fikri akımları Osmanlıya taşıyorlardı.

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.