11 Nisan Perşembe günü saat 14.30 sularında sempozyuma tebliğ sunacak aziz dost ile birlikte Diyarbakır havaalanına indik. Geceyi Diyarbakırlı dostlarla geçirmekti niyetimiz ama, Fahrettin kardeşimiz “hayır ben gelip sizi mutlaka alacağım” deyince fazla itiraz edemedik. Ve havaalanında bizi karşıladı. Arabasına biner binmez ben çok acıktığımızı söyleyince kucağında tuttuğu ve her çeşit bisküvinin dolu olduğu bir poşeti bana uzattı. “Ağabey bununla idare edin, Mardin havaalanına yetişmemiz lazım” dedi ve gaza bastı. Açıkçası ben sıcak bir şeyler bekliyordum, fakat Said Özadalı "harika" diyerek özlediği bir yemekmiş gibi iştahla bisküvileri yemeye koyuldu.
Hiç durmamıştık Mardin havalimanına girdiğimizde uçak inmiş ve misafirler dışarı çıkmaya başlamıştı. Yabancı misafirler Artuklu Üniversitesi rektörlüğünün tahsis ettiği otobüse binerken biz de Mehmet Fırıncı ağabeyi yanımıza alarak Molla Mehmet Aydın’ın Kızıltepe'deki evinin yolunu tuttuk.
Başta Yahya ağabey olmak üzere bütün kardeşler ve damatlar sıraya dizilmiş Fırıncı ağabey riyasetindeki heyetimizi karşıladılar. Büyük yemeğin verildiği evin ve dersanenin bahçesindeyiz artık. İkindi namazını takib eden dersten sonra ben yemeği sordum yemeğin hazır olduğunu ancak bizim az kişi olduğumuzu söylediler. Bunun üzerine oteli arayıp misafirlere mihmandarlık eden Hakan kardeşimize, bütün hocaları toplayıp Kızıltepe'ye getirmesini istedik. Bir saat sonra başta Prof. Dr. Thomas Michel, Prof. Dr. Colin Turner olmak üzere Mısır Ezher üniversitesinden, Hindistan'dan, Nijerya'dan ve Türkiye'den bir grub profesör heyeti Molla Mehmet Aydın'ın evine geldi. Sofrada 40 kişi vardı. Yemekten sonra Kızıltepe'nin umumi dersi olduğunu dersaneye gitmek isteyeni götüreceğimizi söyledik. Herkes memnuniyetle katılacağını bildirdi. Fakat benim içimde bir tedirginlik vardı zira bende eskiden kalma bir itikad vardıki bizim doğu ve güney doğudaki özelliklede küçük yerlerde dersanelerimizin imkanı zayıf olduğu için dünyanın bu dört bir yanından gelmiş bu insanları oraya nasıl götüreceğiz? Endişesi içimde bir yerlerde beni rahatsız ediyordu. O endişe ve tedirginlikle arabalara bindik ve dersaneye gittik.
Anlaşılan şarktaki dersanelere uzun zamandır gitmiyormuşum. Önce kanaatimi düzelttim, sonra da gurur duydum. Maşallah barekallah harika bir bina yapılmış. Üç katlı binanın alt katı ders salonu üst katı kalan vakıf kardeşler ve mutfak katı en üstte de misafirler için odalar hazırlanmış. Dersanenin içine adımınızı attığınız an çok iyi döşenmiş temiz ve şık bir alana girdiğiniz hissi her tarafınızı kaplıyor. Zevkle döşenmiş geniş salonun içini dolduran insanlar orada boş durulmadığını sadece binaya değil insana yatırım yapıldığını anlatıyor. Yabancı misafirleri gören Kızıltepeliler, yaşlı genç hepsi yerlere ve geriye doğru çekilip yüksek oturma alanını misafirlere bırakarak, şarkın eşsiz misafirperverliğini gösterdiler.
Yatsı namazı vaktiydi önce cemaatle namaz kılındı tesbihattan sonrada Ezher hocalarından birine aşir okutuldu.
Risale-i Nurdan nasiplenmiş herkes mütevazi olur. Her nur talebesi Üstadından ve risalelerden aldığı ders ile tevazuyu hayatının en önemli bir rüknü addeder. Fakat öyle biri var ki... Ben hayatımda ondan daha mütevazi kimseyi görmedim. Tevazu onda fıtrat olmuş, onun için o herkese genç-yaşlı, küçük-büyük herkese kalkar kendi yerini ikram eder. Ve asla baş köşeye geçmez. Sungur ağabey (rahmetullah aleyh) sağ iken bedii’de gelir kalabalığı görünce bulunduğu yere çöker kimseyi rahatsız etmezdi. Ancak Sungur ağabey görünce ısrarla yanına çağırır o da kalkar giderdi. Fırıncı ağabeyden bahsediyorum. Yine bir yerlere ilişmeye çalışınca onu tuttum ve ders kürsüsüne oturttum. Fırıncı ağabeyin dersinden sonra yabancı misafirlerin hepsine söz hakkı verdik ve duygularını aldık.
Amerika'dan gelen Prof. Dr Thomas Michel, Kaşmir üniversitesinden Hintli Prof. Dr Hamidullah Marazi, Nijeryadan Prof. Dr. Vaffi Sherrif, Ezher üniversitesi islami bilimler fakültesi dekanı Prof. Dr. Muhyiddin Afifi Ahmed, yine Ezher üniversitesinden Dr. Eşref Abrurrafa’ed-derfili ve son olarak İngiltere Durham üniversitesinden Prof. Dr. Colin Turner hepsi sırayla konuştular. Daha ilk gündü ve 2-3 saattir beraberdik hem Molla Mehmet Aydın'ın evindeki yemek, namaz ve dersten hem de dersanedeki cemaatten öyle etkilenmişler ki adeta susmak istemiyorlar konuştukça konuşmak istiyorlardı. Hatta Ezherin dekanı “eğer sözlerimi kesmeseniz ben sabaha kadar konuşmak istiyorum” dedi konuşması içinde. Açıkçası bütün misafirlerin sözlerini kesmek mecburiyetinde kaldık. Dersten sonra benim yanıma gelen Ezherli dekan ile Hintli hocalar, “çok teşekkür ederiz. Bizi çok mutlu ettiniz. Biz dünyanın dört bir yanında sempozyumlara gidiyor, her yerde konuşuyoruz ama ilk defa bir cemaatin mutfağına giriyor, cemaatiyle birlikte ders dinliyoruz Allah sizden razı olsun. Bizi unutamıyacağımız hatıralarla memleketimize gönderiyorsunuz, çocuklarımıza anlatacağımız hatıralarımız oldu tekrar teşekkür ederiz” dediler. Dersaneden çıkıp otele gittiğimizde herkesin yüzü gülüyordu öyleki otelin lobisinde hocalar yine toplanıp gecenin kritiğini yapıyorlardı. (Önümüzdeki yazıda inşallah devam edelim)
SAADET VE MUHABBETLE KALINIZ.