Motivasyon enerjinin işe dönüşümüdür. Barajlarda suyun toplanmış hali potansiyel hali, yüksekten yüksek bir debi ile akıp türbinde hareket enerjisine dönüşür. Jeneratörle elektrik enerjisine dönüşür.
Elektrik enerjisi diğer enerji türlerine kolay dönüştüğü için çok geniş alanda kullanılma imkânı sağlar.
Risale-i Nur da motivasyonla ilgili çok bahis, cümle, kelime ve söz çıkarmak mümkün. Yazı sayfalar hacim tutar. Birkaç cümleyi hatırlatarak bu motivasyon konusu üzerinde durmak istiyoruz.
Ülkelerin en büyük meselesi enerji olduğu gibi bireylerin de en önemli meselesi enerji meselesidir.
“Hayat faaliyet ve harekettir şevk ise matiyyesidir.” (Münazarat)
“Sivrisinek tantanasını bal arısı dem demesini bozsa sizin şevkiniz kırılmasın.” (Münazarat)
İhlas risaleleri, Lahika mektuplarının kısmı azami moral motivasyon üzerindedir.
Motivasyon yoksa hayat da yoktur
Motivasyon enerjidir. Mobil araçların benzinle veya başka yakıtlarla çalışanlar ne kadar modern olursa olsun yakıt yoksa yerinden kımıldamaz. Yakıt aracın ruhudur, canıdır. Aksi halde demir yığınından ibarettir.
Elektrikle çalışan her türlü cihaz için elektrik enerjisi aynı şeydir.
Motivasyonun başlangıcı istemektir. İstemek için ihtiyaç hissetmektir.
İhtiyaç tanımı hayat paradigması ile ilgili bir kavramdır. Her insanın hayat paradigması neye inanıyorsa odur.
Her insanın hayati önem ve öncelikleri inandığı önem verdiği şeye göre farklıdır.
Meyvenin Risalesinin Dördüncü Meselesinde, iç içe daireler misali önem ve öncelikleri belirlemede muazzam bir ölçüdür. En küçük dairede en büyük ve daimi vazife, en büyük dairede ara sıra yapılması gereken vazifeler misali…
İnsanların değeri de önem verdiği şeye göre değişir. “İnsanın kıymeti hedef ittihaz ettiği şeylerin kıymeti nispetindedir.”(İşarat’ül İ’caz)
İman ile İslâm arasındaki tarif farkı; inanmak ile amel etmek arasındaki farktır.
İman statik durağan, akıl ve kalbin kabulüdür.
İslâm ise inkıyat etmek, kayıt altına girmek. Yani gereken fiili davranışı ortaya koymaktır.
Her inanan neden imanın gereklerini yerine getirmiyor?
Yeterli motivasyon enerjine sahip olmadığındandır. Akıl, fikir, zihin, duygu, ruh, kalp imanın gerekleri noktasında yererli imtizaç edememiş.
Zihin olarak marifette yeterli yakine sahip olmamıştır. Nasıl bir Allah’ın kulu olduğunu, O’na minnetini, nimetlerinin önemini, isimlerinin tecellisini, Nübüvvet hakikatinin ne anlam geldiğinin yeterince farkında değildir.
Eğer iman amele dönüşmüyorsa marifette mertebe yeterli irtifada değildir.
İman hayata hayat olmasının iman hakikatlerinin ne demek olduğunu akıl, ruh, kalp ve bütün lâtifeleriyle hissetmesi lazım.
“İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi İslâmiyetsiz iman dahi medar-ı necat olmaz.” (Mektubat)
Şimdi başa dönüp motivasyon konusunda gelelim. İslâmiyet motivasyondur.
Kişisel gelişimciler hedef ittihaz ettikleri her ne ise onlar için insanları motive ediyorlar harekete geçiriyorlar. Burada yön belirleyici olan gaye ve niyettir.
İnsanı harekete geçirebilmek menfi bir maksad için olmadıkça neticesi hayırdır. Olumlu değerlendirilir. Faaliyet ve hareket içinde olan insan genellikle olumlu neticelere vesile olacaktır.
Amelin ruhu niyettir. Niyetin ruhu da ihlastır.
Uhrevi maksat için de motivasyona ihtiyaç var. Dünyevi maksat için de.
Faaliyet içindeki lezzeti idrak etmek. Faaliyet münhasıran lezzet olduğunu bilmek, fark etmek motivasyon aracıdır.
Hedef makul ve meşru olmak kaydıyla insanları her ne şekilde olursa olsun motive edebilmek olumlu değerlendirilmeli. Bu itibarla kişisel gelişim meselesine genelde pozitif ön yargı ile bakıyorum
Hedefi ve gayesi olmayan insan özne değil nesnedir
Bir hedefi gayesi olmayan insanlar zaten özne olmuyorlar nesne oluyorlar. Etken değil edilgendirler.
Bir hedefi olan insan öznedir. Müteharrik-i bizzattır. Edilgen değil etkendir.
Beden kasları geliştiği gibi iradesiyle hareket ettiğinden karar kasları da gelişir.
Sağlıklı hayatın sırrı eksersiz. Hareket ve faaliyettir.
Kişisel gelişimciler insanları harekete geçirerek hiç olmazsa biyolojik hayatına katkıda bulunuyorlar
Kişisel gelişim meselesine ilgi duymaktan dolayı birkaç deneyim ve kazanımı paylaşmak isterim.
Bu konu ile ilk defa görevim görevi büyük bir sanayi kuruluşunda hizmet içi eğitim bağlamında çalışanlara teknik konularda eğitim veriyorduk. Yöneticiler dediler ki, “ekip çalışmaları içinde yer alan ekip başları, ustalar ve benzeri nezaret edenler birbiri ile konuşmasını bilmiyor. Telefonda konuşamıyorlar. İletişim konusunda bir şeyler verebilir misiniz?” O zamanlar kişisel gelişim henüz gündemde değildi. Yaklaşık otuz yıl önceleri. Literatür taramasında doküman yoktu. Kendi hayat deneyimlerimizden çıkarımlarla ders notları hazırladık. Sonraları kişisel gelişim konuları gündeme geldi. Her şeyin ilk çıkışında fırsattan istifade ile bir furya fırtınası esiyor. Yalan yanlış kabul edilemez şeyler de yazıldı basıldı.
Zamanla işe yarayan gerçekten istifade edilebilecek kitaplar da yayınlandı.
Kişisel gelişim iklimindeki hava bizi de sardı. Hızlı öğrenme ve hafıza tekinleri konusunda merak saikiyle araştırmalar yaptık, seminerlerine katılarak, günlük hayatta işe yarayacak çok şeyler öğrenme fırsatımız oldu.
Yüz kelimelik bir listeyi bir seferde hafızaya kaydedip geri sayabilmenin mümkün olduğunu hem öğrendik hem öğretme becerisi kazandık elhamdülillah. Bu konuda uygulamalı eğitimler seminerler yaptık. Yahu bunun neresinde zarar? Bu işlerle Cenab-ı Hakkın verdiği beyin kapasitesinin farkına vardık. İmanımız gitmedi kuvvet buldu. Elhamdülillah el’an müslümanız. İmanımızdan şüphemiz yok.
Öğrenmenin yarısı istek yarısı tekniktir.
İstek motivasyondur. Teknik, öğrenmenin yöntemidir. İkisi de kişisel gelişimin konusudur. Bunlar olmazsa hayatta geriye ne kalıyor ki?
Bu kişisel gelişim konusuna muhalif duan arkadaşlar öyle değerlendiriyorlar ki, kişisel gelişimle ilgilenen arkadaşlar neredeyse enaniyet kabarır sonra İslâmiyetten çıkar demeye getiriyorlar… Allah muhafaza…
Hızlı okuma teknikleri ile ilgili kitap eğitim seminerlerine katılarak işimiz gereği taradığımız kitapları kısa sürede tetkik etme fırsatımız oldu. Üniversiteye hazırlanan öğrencilerin zorlandığı metinleri okuyamama sorunlarına çözüm bağlamında bir çok seminerler verdik.
Aslında hızlı okumak, yavaş okumak diye bir kavram yoktur. Okumayı sökmek ilköğretimde başlıyor. Öğrenmeden üniversiteden mezun oluyor çok insan.
Evet, Yaratıcı, insan kapasitesi olarak dakikada 700 kelimeyi atlamadan okuyabilecek kapasite vermiş. Bunu kullanmak suç mu?
Ömür boyu dakikada yüz kelime okuyarak hayatı ıskalamışlar, eline kitap almış iki sayfa sonra uyumuş. Uyanınca da “kişisel gelişim enaniyeti kabartıyor” diye nutuk atıyor. Buna söyleyecek söz yok… O gibilere Tv. ekranından aldığı yeter… Bazı hastalıklar vardır ki, doktorlar “ne yersen ye” deme noktasına gelmiştir.
Risale-i Nur külliyatını daha kısa sürede okuma tarama ve hatmetme imkânımız oldu. Çok şükür normal bir seyirle bir yılda külliyatı okuma imkânımız oldu.
Risaleleri anlama meselesi de ayrı konudur. Anlamak için gerek şart illaki okumaktır. Sonra yoğunlaşmak, merak etmek, öğrenme isteğini, ,iştiyakını canlı tutmaktır.
Günde 200 sayfa okuyamayanların kişisel gelişime karşı olanların her sözü tahribat cümlesindendir.
Bediüzzaman Said Nursi, hıfzettiği 90 cild kitabı 3 ayda bir tekrar ediyor. Bizim kişisel gelişim muhaliflerine göre çok yanlış bir iş. Günde 200 sahife okuduğunda, “Said’i tebrik ederim” demiş. Övünmek için yapmadığı açık. Teşvik etmiş.
Adına ister kişisel gelişim demeyin de başka bir şey deyin… Günde 200 sahife okuyabiliyorsanız mesele tamamdır. Size laf yok… Bir sayfalık metni bir seferde okuyup ezberleyebiliyorsanız, haftada hiç olmazsa mesleğiniz veya ilgi alanınıza giren bir kitap tarayabiliyorsanız kişisel gelişime karşı olmakta sonuna kadar haklısınız.
Meramınızı en etkili şekilde anlatacak teknikleri uygulayıp ikna kabiliyetinizi tebliği işinde kullanabiliyorsanız, diksiyonunuza güveniyorsanız kişisel gelişimle ilgilenmek size haramdır.
Kişisel gelişimin muhatabı muhalifler değil. Belki öğrenme iştiyakı olan, bir şeyler yapma heyecanı duyanlara… Sözümüz arayanlara…
Bir de desteksiz mesnetsiz, gerekçeleri yetersiz muhaliflere…