Sosyolog Müfit Yükselin sözlerini okuyunca, İşte kaç gündür dile getirmek istediğim konu bu deyiverdim.
Şöyle diyor Yüksel:
Eskinin radikal İslâmcıları bütün ilkelerinden vazgeçmiş bir yapı içindeler. Artık devletin bütün kurumlarında bunlar var. Her bakımdan seküler hale gelmiş durumdalar. Bir zamanlar cihad hareketi deyip para toplanan kanallar tamamen seküler hale gelmiş durumda. Bunlar için artık bir ses sanatçısı, bir âlimden daha değerli. (Yeni Asya Gazetesi)
Röportajı yapan dostum Hasan Hüseyin Kemali kutluyorum.
Yüksel diyor ki, Hülya Avşarın annesi öldüğünda taziye bildirenler değerli bir din alimi öldüğünde aynı hassasiyeti gösteriyor mu, şüpheliyim.
Kim bu İslamcılar?.
Yüksel şöyle anlatıyor:
-1980li yıllarda Müslüman Kardeşler literatüründen beslenenler. Zamanında slogan ve heyecan olarak İranı referans alanlar. Radikal İslamcı hareket, Vahhabiliğin ideolojik süzgeçten geçmiş Selefi yönünü yansıtan bir hareketti. Uhrevilikten soyutlanmış devlet talepliydi. Seyyid Kutubun, Mevdudinin eserlerine yoğunlaşıyorlardı. Şirk ve tevhit sınırını çok daraltan ideolojik kılıf giymiş, üçüncü dünyacı, anti Amerikancı bir yapıydı. Çok ideolojikti. Öğrenci evlerinde devlet kuran, devlet yıkan bu insanlar 90lı yıllarda gerçek hayatla tanıştılar. Soğuk savaş döneminin protest ideolojileri son bulunca ezberleri bozuldu. Körfez Savaşında Amerikan saldırısı bütün hayallerini yıktı. Bu aşamada 1980li yılları radikal bir şekilde sorguladılar. Seksenli yıllarda geleneksel İslamı sorgularken 1400 senelik müthiş birikimi ve geleneği sorgulayıp şirk ve cahiliye içine sokuyorlardı. Geleneksel İslamla barışmadılar. Libarelleşen Marksistlere benzediler. (a.g.g.)
Altını çizdiğim satırları aktarmak isterim:
-Bunlar artık kendilerini sınıf atlamış görüyorlar.
-İslami söylemleri temsil etmek, bizim gibi köylülere kaldı. Köylülerde ise kompleksler, doymamışlıklar var. İslâmi kesim doymamış hidrokarbonlardan oluşuyor. Doymaya giderken de çok çarpık doydular.
-Sekülerleşmek dini tasfiye etmenin bir görüntüsü. Dindarlık İslamcılar eliyle tasfiye ediliyor. Cumhuriyetin ve Batılılaşmanın bütün etkisine rağmen hayatiyetini sürdüren dinin unsurları, İslamcılar eliyle tasfiye ediliyor.
Yüksel işte burada Bediüzzamandan bahsediyor:
-Bediüzzaman insanları dünyaya, sekülarizme değil ahirete çağırıyor. Bediüzzaman Protestanlığı savunmuyordu. Diğer din mensuplarıyla ilgili görüşleri ortak bir din bahçesi oluşturup dini etkisizleştirmek değildi. O, insani çerçeveler ve sünnet ışığında diğer din mensuplarıyla toplum hayatı içinde sağlıklı bir ilişki kurulmasını öneriyordu. Yoksa İslâmın sekülerleştirilip, diğer dinlerle harmanlanmasını değil.
*
Hülasa-i kelam:
Bütün bu anlatılanlar ışığında günümüze baktığımızda, Vatan, millet, Sakarya diyenler şimdi lüks otellerde, şık masalarda, zengin menü ile birlikte çakırkeyif yapıyor.
Vergi kaçakçılığı suçlamasıyla gündeme gelen medya imparatoruyla omuz omuza Samime Sanay eşliğinde kürdili-hicazkar terennüm ediyorlar.
Velhasıl; fasıl gecelerinde geçmişe nazire yaparcasına beraber yürüyorlar.