Mûcizât-ı Kur’âniye mütalaası Ramazan’a damgasını vuruyor

Her cumartesi Fatih’teki Divan Derneği merkezinde yapılıyor ve canlı yayınla tüm dünyadan izlenebiliyor

Risale Haber-Haber Merkezi

Divan Akademi’nin her Ramazan gerçekleştirdiği faaliyetlerden birisi olan Mucizat-ı Kur’aniye Okumaları bu yıl da her cumartesi Fatih’teki Divan Derneği merkezinde yapılıyor ve canlı yayınla tüm dünyadan izlenebiliyor. 

KUR’ÂN NASIL BİR MÛ’CİZE? FARKINA VARMAK…

“Sizleri de bu lezzetli cennet bahçesine bekliyoruz” diyen ve programın idareciliğini yapan Husrev İşbilir Risale Haber’e mütalaanın amacını ve içeriğini şöyle açıkladı:

“Nâzil olduğu günden beri akılları hayrette bırakan, kalpleri titreten, gönülleri ferahlatan ve insanlara yaratıcıları cânibinden her dem haberler getiren Yüce Kur’ânın hayatımızda nasıl bir yeri var? Kur’ânla ilişkimiz nasıl? O’na olan/olması gereken saygımızın gereği gibi davranıyor muyuz? O bizim hakkımızda yarın rûz-i mahşerde nasıl bir şahitlik edecek? Bu soruların ardı arkası gelmez ve çok sarsıcı sorular sorulabilir…

Her asırda kendine has bir topluluk bulan, kendi tilmizleriyle rahlelerde kucaklaşan, kendi âşıklarıyla gece-gündüz söyleşen, yolda kalmışlara rehber, yola revân olanlara pişdâr, yolculara azık olan Kur’ân-ı Azîm’üş-Şân, bu asırda da kendine layık bir dava adamı, savunucu, muhafız ve âşığını bulmuş ve söyletmiştir.”
 
BEDİÜZZAMAN KUR’AN MUHAFIZIDIR

“Bediüzzaman Saîd Nursî ondördüncü asr-ı Muhammedî'de (as) yaşamış gerçek bir Kur’ân muhafızıdır.” diyen İşbilir, Bediüzzaman Hazretleri’nin bu dava şuurunun tarihi kökenlerine şöyle işaret ediyor: 
“Evet, Kur’âna gerçek mânâda adanmış bir ömür, Kur’ân hesabına yazılmış ve onun malı olarak yine Kur’âna sunulmuş onlarca kitap, yüzlerce risâle ve binlerce reçeteleriyle Bediüzzaman Saîd Nursî ondördüncü asr-ı Muhammedî (as) de yaşamış gerçek bir Kur’ân muhafızıdır.

Gençlik yıllarında gördüğü bir rüya-yı sâdıkada bu vazifeyle tavzif edildiğini anlamış ve işte ondan sonra bu Kur’ân muhafızlığı ve dellallığı hizmeti başlamıştır. Kendi ifadeleriyle şöyle aktaralım: “Eski harb-i umûmîden evvel ve evâilinde bir vakıa-yı sadıkada görüyorum ki; Ararat dağı denilen meşhur Ağrı dağı altındayım. Birden o dağ müthiş infilak etti. Dağ gibi parçalarını dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki merhum validem yanımdadır. Dedim: Ana korkma! Cenab-ı Hakkın emridir. O Rahîm ve Hakîm’dir. Birden o halette iken, baktım ki mühim bir zât bana âmirâne diyok ki: “İ’câz-ı Kur’ânı beyân et!” Uyandım; anladım ki, bir büyük infilak olacak. O infilak ve inkılâptan sonra, Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’âna hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nevini şu zamanda izharına; haddimin fevkinde olarak, benim bibi bir adam namzed olacak ve olduğunu anladım"           

Daha sonralar ise yine buna benzer olarak; Van’da Tahir Paşanın konağında ikamet ederken, Tahir Paşanın getirdiği bir haberde İngiliz Müstemleke Nazırının; “Kur’ân bu Müslümanların elinde olduğu sürece onlara hâkim olamayız, ya bu Kur’ânı onların elinden almalı yada onları Kur’ân’dan uzaklaştırmalıyız” şeklindeki o bahtsız beyânatıyla Bediüzzaman Hazretleri tüm celâliyle, haşmetiyle, şecaat ve himmetiyle diyecektir ki; “ Kur’ânın sönmez ve söndürülemez manevi bir güneş hükmünde olduğunu, ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim.” 

İşte Cenab-ı Hakkın O mühim zât vasıtasıyla Bediüzzaman’ı tavzif etmesinden sonra yanında sadece Kur’ânıyla geçen bir ömür ve sürgünler, esaretler, hapisler, zehirlenmeler ve gözaltında yazılan koca Nûr Risaleleri…

Bediüzzaman Hazretleri bu hizmetler sürecinde memleketimizdeki sıkıntılı ve karanlıklı o günlere rağmen etrafındaki bir avuç denecek kadar az dava adamıyla; bu Kur’ânın nasıl bir mucize olduğunu, İslamiyyetin bu zamanda da gayet güzel yaşanabileceğini, insanların en mühim varlıkları olan imanlarını nasıl kurtaracaklarını ve muhafaza edeceklerini işte o Kur’ândan teraşşuh eden, sızan âb-ı hayat damlalarını bu asrın susuz kalmış insanlarına, çoraklaşmış gönüllerine, kurumuş dimağlara cömertçe serpmiş ve serpmeye devam ediyor.”


 
DİVAN AKADEMİ

Programa olan ilgiden memnuniyetini ifade eden Husrev İşbilir, mütalaa çalışmasının faydalarını da şu şekilde ifade ediyor: “Bu eşsiz eserlerden 25. söz yani Mûcizât-ı Kur’âniye (Kur’ân Mûcizeleri) bölümünde bizler de Divan akademi programıyla, Fatih Divan Derneğinde geçen sene de icra ettiğimiz teravihden sahura kadar olan o bereketli vakitte 40’tan fazla açıdan Kur’ânın harika yönlerini, günümüze ve bizlere yeniden hitap etmesini, bu asırda en çok muhtaç olduğumuz güzelliklerini bir kez daha anlama ve istifade etme fırsatı buluyoruz elhamdülillah.

Evet, Bediüzzaman’ın ifadeleriyle Kur’ân “Binler defa tekrar edilse de usandırmıyor, belki lezzet veriyor. Küçük basit bir çocuğun hafızasına ağır gelmiyor, hıfz edebilir. En hastalıklı, az bir sözden müteezzi (rahatsız) olan bir kulağa nahoş gelmiyor, hoş geliyor. Sekeratta (ölüm döşeğinde) olanın damağına şerbet gibi oluyor.”

“Her sahada ve her ölçekte Kur’an’a sarılmaktan başka çaremiz yok. Kur’an’ın harfleriyle, lisanıyla ve hakikatleriyle irtibatta ifrat edeceğiz” diyen Divan Akademi Koordinatörü Emre Karahan da programın gelecek sene genişleyerek devam edeceğini ve Ramazan’dan sonra yoğun bir çalışmayla bu mütalaayı devam ettireceklerini ifade etti.

Divan Akademi kur sistemiyle Risale-i Nur eğitimi verilen ilk program olma özelliğini de taşıyor. Program www.divanakademi.org adresinden canlı izlenebiliyor.

Özel Haberleri