Allahı sevmeyi anlamıyormuş/anlamakta zorlanıyormuş. Kendi ifadesiyle tanrı sevilemezmiş, korkulur ama sevilemezmiş.
Bu insan korkunun veya sevginin ne demek olduğunu biliyor mu acaba?
Veya şöyle ifade edelim bir insan hem korkar hem sevebilir mi? Korkarken sever mi? Korkarken veya severken lezzet alabilir mi?
Veya insan karşılıksız, ivazsız, riyasız sevebilir mi? Menfaat beklemeden, çıkar gözetmeden, sevdiği kişinin kendisini sevmesini beklemeden sevebilir mi?
Sevmek Allahın insana hadsiz hediyelerinden biridir. Yani, bir nimeti İlahiyedir. Sevmeyen veya sevemeyen bir insan hayatından lezzet alamaz. Korkuda/korkmak da Allahın insanlara bir lütfu ve bir ihsanıdır.
İnsan bir şeyi menfaat için veya hayır için veya kemal için yahut ta kan bağı olduğu için sever. Sevmenin nedenleri bunlar olduğuna göre: Allahı sevmemek düşünülebilir mi? Menfaat desen her türlü nimet Ondan gelmiş, hayır desen her türlü hayır Onu sevmekte yerleştirilmiş, kemal desen zaten Onun zatında var. Bütün bunlar yaratıcıyı sevmek için yetmez mi?
Kemal zatında sevilir veciz ifadesini ele alırsak: Bir güzel ses, bir güzel yüz, bir güzel sanat, bir güzel sanatkâr, bir güzel marifet sevilmez mi? Bir şey zatında güzelse, yani kendisi bizzat güzelse o zaten sevilir. Başka bir nedene gerek kalmaz
Güzel bir çiçek veya güzel bir çocuk, güzel bir kadın, güzel bir deniz, güzel bir manzara sevilmez mi? Güzeli sevmemek, ona âşık olmamak mümkün mü?
Kemal zatında sevilir dedik. Peki Rabbi zülcelal kadar zatında güzel olan başka biri var mı? O bütün esma ve sıfatıyla zaten güzeldir, yani zatında güzeldir. Kemal sahibidir. Bütün esması kemal mertebededir. Bütün güzellikler, kemaller, faydalar, menfaatler Ondan, Onun zatından gelmektedir. O bizatihi güzeldir, paktır, temizdir.
O halde böyle bir güzel, böyle bir kemal, böyle bir cemal sevilmez mi? Onu severken lezzet almamak mümkün mü?
O zat hem sever hem sevilir bir mertebededir. İnsanın içine hadsiz bir sevgi yerleştirilmiştir. Nihayet kemaldeki bir zatı sevmesi için nihayeti olmayan bir sevgi ihsan edilmiştir. Bu sevgi Onu sevmek, Ona muhabbet etmek için ikram edilmiş, ihsan edilmiştir. Ama, o bu sevgiyi yanlış olarak başka şeylere yöneltmekte, sevilmesi gerekmeyen veya ikinci derecede sevilmesi gereken şeylere sarf etmektedir. O nedenle yanlış yönde kullandığı bu sevgisinden dolayı da çile ve ızdırap çekmekte, acı duymakta ve zaman zaman incinmektedir.
Sevgisini hakiki bir sevgiliye, hakiki bir güzele, gerçek bir güzellik sahibine yöneltirse mutlu olur, haz duyar, zevk alır. Ve en önemlisi bu sevgisi boşa gitmez, heder olmaz ayrıca karşılığını da bulur. Haram sevmek, haramı sevmek layık olmadığı için lezzet yerine acı verir, elem verir, bir üzüm yedirse on tokat vurur kabilinden bir sonuç doğurur.
İşte, korkuda böyledir. Evet, korku insana bu vücudu korumak için ihsan edilmiştir. Ama, yaratan yaratıcı o kadar güzel ki, her şeyde olduğu gibi korku içinde korkmak duygusu içinde de bir lezzet yerleştirmiş, onda da hadsiz bir lezzet vardır.
Küçük bir yavrunun annesinden korkmasında tarifi imkânsız bir lezzet vardır. Anne şefkati altında aşk edilen tokattan tekrar anne şefkatine/kucağına sığınmak kadar güzel bir duygu var mıdır? Hepimiz böyle bir duyguyu yaşamışızdır. Annenin şefkatli tokadından sonra onun kucağına atlamak ve tekrar şefkatli kollarına sığınmak ne kadar güzeldir.
İşte, Allahtan korkmak da bu neviden bir korkudur. Izdırap veren çile bahşeden değil, mutluluk veren, lezzet içeren bir duygudur. Yaptığın hatalardan ve günahlardan sonra Onun şefkatli ve merhametli dergâhına sığınmak, Ona koşmak, Ona affı için yalvarmak kadar güzel bir duygu gösterilebilir mi?
Demek korku ve sevgi her ikisi de Rahmanın hadsiz nimetlerinden en önemlileridir. Bu nimet birine verilmemişse, bir insan hadsiz kemal sahibi, güzellik sahibi bir Zatı sevemiyorsa veya sevmeyi bilmiyorsa o insanın hayatı sönmüş, ruhu kaçmış, bir zaman sonra cismi de dağılacaktır.
Bu dünyaya kin ve nefretle gelmiş, kin ve nefretle yaşamış ve aynı duygularla da bu dünyadan göçüp gidecektir. O insanın kaybı çok büyük, zararı pek azim, menfaati ise hiç yok. Boş gelmiş eli boş gidecek