Nur külliyatında o kadar değişik konu işlenmiş ki! İnsan hayret ediyor çoğu zaman. Şu konu zenginliğine bakar mısınız?
Tabiat Risalesi, İhlas Risalesi, Hanımlar Risalesi, Hastalar Risalesi, Şükür Risalesi, Haşir Risalesi, Uhuvvet Risalesi, İhtiyarlar Risalesi (26. Lema), Mucizat-ı Kuraniye, Mucizat-ı Ahmediye, Gençlik rehberi, Telvihat-ı Tis’a (tasavvuf risalesi) iman-ı billah, mubabettullah, marifetullah, talim-i esma… Bu yönüyle camiiyet sırrı’yla Kuran-ı Kerime parlak bir ayine bütün risaleler.
Birde her bir risale kendi makamında derece-i kemalde. Mesela tarikat mensubu bir kutb-u azam Telvihat-ı Tis’a’yı okusa, eğer insaflı ise, hayretini izhar etmekten çekinmeyecek.
İslam tarihinde bu denli bir konu ve kapsam genişliğine sahip başka bir eser kaleme alınmış mıdır? Belki sübjektif bir kanaat olacak ama sanmıyorum.
İşte Muhabbetullah bahsi bunlardan sadece biri.
Muhabbetullah (Allah sevgisi) özellikle İslam irfanında çok merkezi bir öneme sahip olan anahtar bir kavram. Tasavvuf tarihi ve onun kopmaz bir parçası olan evliya menkıbeleri baştan sona bu kavram etrafında döner durur. Hatta irfan ekolüne mensup vedud ismine mazhar olan bazı mutasavvıflarca kainatın sebeb-i vücudu yani yokluktan varlık sahasına çıkmasının birincil nedeni muhabbettir.
Bu bahis belki evliyanın asarından daha ziyade Risale-i Nurlar da işlenmiştir. Risaleler aynı zamanda birer irfan hazinesi. Ama dikkatle ve ibretle bakmasını bilenler için. Müstağni durmayanlar için. İhtiyacını tam hissedenler için.
Biraz okuyalım isterseniz:
Muhabbet-i ilâhînin cezbesinden ve şarab-ı muhabbetten herkes ve her şey mesttir: Felek mest, melek mest, nücûm mest, semâvât mest, şems mest, kamer mest, zemin mest, anâsır mest, nebat mest, şecer mest, beşer mest ve baştan başa bütün canlılar mesttir." (32. Söz)
Aşk gözüyle ve vedud isminin penceresiyle kainata bakmanın neticesi böylesi bir saadettir. Tıpkı Hz. Pir-i Mevlana ve Tebrizli Şems gibi.
…Kalbin göz bebeğinde aks-i nurunu yerleştirmek, Onun muhabbetiyle kendinden geçmek, mest olmak, sermest olmak…(11. Söz)
Aslında bu akıcı ifadeler yüksek ehl-i aşka verilen derslerdir. Muhatap olmasını bilenler için bu ifadeler başka hiçbir merciye ihtiyaç bırakmayacak kadar müessir birer mürşittir.
Yani Yunus gibi aşk elinden avare, mecnun gibi aşk belası ile sarhoş olmak isteyenler için de risaleler hem kafidir, hem vafidir. Nasıl diyordu dertli Yunus?
…
Ben Yunusu biçareyim
Baştan ayağa yareyim
Aşk elinden avareyim
Gel, gör beni aşk neyledi
Bu makam, bu mertebe risalelerin satır aralarında vardır fakat nazlıdır, nazenindir, cilvegirdir, ilk gelene açmaz mahremini. Biraz ısrar edeceksin, duracaksın, layık olacaksın, bekleyeceksin. Ve hepsinden öte kanaat edeceksin.