Muhammed Emin Er Hocaefendi, son yüzyılda yetişen çok önemli İslam âlimlerinden birisidir. 1900’lü yılların başında Diyarbakır’ın Çermik ilçesinin Külüyan (Kalaç) köyünde dünyaya gelen M. Emin Er, çok büyük bir okuma ve öğrenme aşkı ve heyecanı ile hayata başladı. İlme ve âlimlere büyük değer veren babasının teşviki ile başladığı ilim yolculuğuna, babasının kısa bir süre sonra vefat etmesi üzerine yalnız olarak ve büyük zorluklarla devam etti.
Çevresinde temayüz etmiş bütün müderris ve hocalara ulaşmaya ve onlardan dersler almaya gayret gösterdi. Özellikle belirli konularda adından söz ettiren ve bu konularda ihtisas sahibi olmuş hocalardan dersler almak için, maddi ve manevi çok büyük meşakkatlere katlanmaktan çekinmedi.
Öğrenme isteği ve aşkı ile köyünden ve evinden çok uzun yıllar uzaklarda yaşamaya çalıştı. MGV Yayınları arasında neşredilen ve oğlu İbrahim Halil Er tarafından yayına hazırlanan "Hatıralarım" isimli kitap ile bu uzun ilim ve irfan yolculuğu detaylı olarak anlatılıyor. (Muhammed Emin Er, Hatıralarım, MGV Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2016)
Allah demenin yasak olduğu, Elifba bulundurmanın bile suç sayıldığı, ilim öğreten medreselerin kapatıldığı zulüm ve ceberut yıllarında, köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşarak, bin bir zorluk ve meşakkate katlanarak ilmim ve tasavvufun peşindeki yolculuğuna hiçbir fasıla vermeden devam etti.
Doğu ve güneydoğu bölgesi başta olmak üzere, Türkiye’nin dört bir yanında adı duyulmuş âlim ve medrese hocalarına ulaşmaya ve onlardan ders almaya gayret gösterdi. Ders aldığı âlimler arasında Bediüzzaman Hazretlerinin Van’daki talebelerinden Molla Resul de bulunmaktaydı.
Tek partinin zulüm ve baskısının devam ettiği yıllarda Suriye’ye geçti. Burada Şeyh Ahmed Haznevi’nin ders ve sohbet halkalarına iştirak etti ve bunun ardından burada kendisine icazet verildi. Ayrıca Şeyh Mahmud Sami Ramazanoğlu’ndan da icazet aldı. Ameli-Halkı irşad icazetini ise Şeyh Seyda Hazretlerinden (Muhammed Said El Cezeri) aldı.
Muhammed Emin Er Hoca’nın hayatında İslam’a ve imana çok büyük bir hizmet aşkı ve cehdini müşahhas bir şekilde görmemek mümkün değil. İslam’a hizmeti bütün hayatının en büyük ve vazgeçilmez maksadı olarak gördü ve bunu son nefesine kadar aralıksız olarak devam ettirdi.
Pakistan’da yapılan "Müslüman Âlimler" Toplantısında, "Yaşayan İlk On Müslüman Âlimden" birisi olarak kabul edildi. Yüzden fala eser kaleme aldı ve bütün eserlerini Arapça olarak yazdı. Eserlerinden on tanesi yayınlandı. Bazı eserleri Türkçe’ye tercüme edildi.
Muhammed Emin Er Hocaefendi ile iki sefer görüşme şerefine nail olduk. Birincisinde, Ankara’da ikamet ettiği Demetevler’deki evinde kendisini ziyaret ettik ve feyizli sohbetinden istifade eyledik. İkinci görüşmemiz Gaziantep’te gerçekleşti. Bir vesile ile bulunduğumuz bu sohbette, kendisine Isparta’ya, Bediüzzaman Hazretlerine yapmış olduğu ziyareti sormuş, kendileri de büyük bir nezaket ile yapmış olduğu bu ziyareti detaylı bir şekilde anlatmıştı.
Büyük âlimlerden Sadreddin Yüksel ile yaptığı bir görüşmede, kendisinden istifade etmek talebini iletmiş, ancak kendisinin Risale-i Nur okutmaya çok hevesli olduğunu, Üstad’ın sözüne çok itimat ettiğini, Nahiv kitaplarından ders vermediğini, isterse Üstad Bediüzzaman’ın kitapların beraber okuyabileceklerini cevabını verdiğini ve bunun üzerine, İşarat-ül İ’caz, Zülfikar ve Felekiyat ilmini konu alan Veciz adlı kitaplardan beraberce birer ders okuduklarını ifade etmektedir. (age. sayfa:111)
Manevi âlemden almış olduğu bir ikaz üzerine Şeyh Seyda Hazretlerine intisap etmesi gerektiğini anlar ve Cizre’ye giderek bir müddet dergâhında misafir olarak kalır. Burada Şeyh Seyda Hazretlerinden bazı dersler alır ve önemli konularda bazı irşad ve ikazlarına muhatap olur.
M. Emin Er Hoca; uzun, maceralı ve meşakkatli bir yolculuğun ardından Isparta’da Üstad Bediüzzaman Hazretleri ile görüşür ve bu görüşme kırk beş dakika kadar devam eder. Tam samimi bir sohbet olarak cereyan eden bu görüşmenin ardından Bediüzzaman kendisine "ben seni has talebelerimden kabul ettim" demiş ve tam bir memnuniyet ve rıza ile yolcu etmişti. M. Emin Er Hoca, bütün hayatı boyunca Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkında hep sitayişle ve muhabbetle bahsetmiştir.
Burada önemli bir hususu da ifade etmek gerekir. Üstad’ın "ben seni has talebelerimden kabul ettim’’ sözü tam anlamıyla tecelli etmiş ve M. Emin Er Hoca, vefatı esnasında sürekli Üstad Bediüzzaman’ın ruhaniyati ile beraber bulunmuş ve sürekli onu rüyasında gördüğünü söylemiştir. (age. Sayfa:140)
Isparta dönüşü Cizre’ye gelerek Üstad’ın selamını ve Üstad’ın "benim Şeyh Seyda ile iki cihette alakam var" dediğini aktaran M. Emin Er Hoca, Risale-i Nur’ları okumanın faydalı olup olmadığını ve bu konu ile ilgili olarak bazı soruları Şeyh Seyda’ya tevcih ettiğini ve şu cevapları aldığını ifade eder:"Elbette faydalıdır, hakikattirler. Mania olmazsa ben de toplantılarına, medreselerine gider, oturur, dinlerim. Mânia olmazsa ben de Üstad’ı ziyaret eder ve dua talep ederdim. Said Nursi, selefi salihin ulemalar gibi bir âlimdir. Cenab-ı Hak, asrımızda onu göndermiştir. Bazı Firavunların Musa’sıdır… Bizim vazifemiz böyledir. Onun vazifesi ise öyledir. Herkes vazifesini yapmış oluyor." (age. Sayfa: 141-142)
Üstad’ın selam ve mesajını alan Şeyh Seyda Hazretleri, daha sonraları M Emin Er Hoca’ya bir mektup yazarak bu konudaki duygu ve düşüncelerini ifade eder:
‘’…Ayrıca, bize Üstazın selam ve tebrikini ve ihsanını belirten mektubunuz ulaştı. O Üstaz ki; fazileti meşhur, kadru kıymeti büyük, ilmi derin, yüce imam-ı hümâm ve şeyh olan, vasıfları belirtilen zat-ı kerimin selamı bizim için bayram olur. Allah, izzetini, şerefini, yükseklik ve derecesini artırsın. Ziyadesi olmayan bağışlayıcılığını her iki dünyada da versin. Selamına karşılık "Aleyna ve aleyke ve aleyhi's selam (bize, sana ve ona selam olsun) deriz. ‘’
‘’Tebrike gelince, bu onun faziletidir ve ondan kaynaklanmaktadır. Her iki halde de fazilet onundur. "Benim onunla her iki cihetten alakam var" sözüne gelince, bu hayırlı bir kelimedir. Hoş bir sözdür. Hoş kelime ise sadıktır. Onun için ikram etti. Çok değişik manaları ve ihtimalleri vardır ki duyan kişi dilediği manaya ve ihtimale yorsun. Lakin muvafık ve makbul olan, muhalifi olmayan mana budur vesselam. Allah geniş rahmetiyle rahmet eylesin ve uçsuz bucaksız Cennetine koysun.’’
"Benim onunla her iki cihetten alakam var" sözünden şu miskinin ümidi şudur ki, o son derece faziletli zatın, bu miskinin hem dünyasına, hem de ahiretine dua etmesi, aynı zahir ve batında nazargâhı olması, gözünün bu miskinin üzerinde bulunmasıdır. İnşallah Allah ona bol mükâfat versin…’’ (age sayfa:143)
M. Emin Er Hoca, Şeyh Seyda Hazretlerinin isteği üzerine Gaziantep’e geldi ve Kertişe-Kıratlı köyüne imam olarak atandı. Burada çok önemli hizmetlerde bulundu. Bütün mesaisini halkı tenvir ve irşad ile geçirdi. Daha sonraları Gaziantep Merkez’e taşındı ve hizmetlerine burada devam etti. Gelen yoğun talepler üzerine Ankara’ya taşındı. Burada ilim tahsil etmek isteyen gençlere bir plan ve program dâhilinde dersler verdi.
Yurt dışından gelen davetlere birçok kez icabet etti. Danimarka, İsveç, Almanya, İngiltere, Fransa, Belçika, Japonya, Çin, Kanada ve ABD’ye yaptığı gezilerde çok sayıda konferans verdi ve toplantılara iştirak etti. Özellikle, yurt dışında hizmet yapan bütün cemaat ve tarikatların davetlerine hiçbir ayrım yapmadan icabet etmeye çalıştı. Sorularına cevap verdi ve bilhassa fıkhi konularda kendisine iletilen önemli müşküllere en makul şekilde çözüm yolları önerdi. Bu ülkelerde bütün Müslümanları hiçbir ayrım yapmadan kucakladı.
İran’da yapılan devrimin ardından Tahran’a bir ziyarette bulundu. Burada bazı Şia âlimleri ile görüştü ve birçok münazaralarda bulundu. Daha sonraki dönemlerde yaptığı konuşmalarda ve verdiği röportajlarda Ehl-i Sünnet akidesinin önemi, hakkaniyeti ve istikameti üzerinde çok önemli tespitlerde bulundu ve kafası karışık olan bazı Ehl-i Sünnet mensuplarını ikaz etti.
Pakistan’a yaptığı ziyarette, bu ülkede yapılan İslami hizmetleri yerinde görme ve inceleme fırsatı buldu. Pakistan’da Tebliğ cemaatinin hizmetlerine iştirak etti. Yapılan bir program dâhilinde iki ay süre ile bu cemaat ile birlikte Tebliğ çalışmalarında bulundu. Bangladeş ve Hindistan’daki Müslümanları ziyaret etti.
Bu sıralarda Afganistan’da devam eden Rus işgaline karşı büyük bir cihadı deruhte eden Afgan Mücahitlerinin bu büyük cihadına iştirak etmek, onlara manevi destek vermek maksadıyla bu ülkeye gitti. Mücahitler ile birlikte bir müddet cephede bulundu ve bu büyük cihad şerefinden hissedar oldu. Afgan Mücahitlerinin çok zor şartlar altında ve büyük bir kahramanlık ve cesaretle yapmış oldukları bu büyük cihat ile birlikte dini hassasiyetlerine ve takvalarına yakından şahit oldu. Rusların yenilgiyi kabul ederek Afganistan’dan çekilmelerinin ardından, maalesef bu fakir İslam ülkesi, ABD kaynaklı başka tertip ve fitnelerin zemini haline getirildi. Ve halen istikrar ve huzura hasret bir şekilde ferec ve kurtuluş günlerini bekliyor.
Suudi Arabistan ve Mısır’a yaptığı seyahatlerde buralarda temayüz etmiş birçok İslam alimi ile önemli görüşmeler yaptı. İslam aleminin içine yuvarlandığı çok önemli meseleler hakkında görüş alışverişinde bulunuldu. Özellikle Osmanlının İslam aleminin bir ve beraber kalması için ne kadar önemli bir fonksiyon icra ettiği ve İslam düşmanlarının da Müslümanları parçalamak ve mağlup etmek için Osmanlıyı yıkmaya dönük çok büyük gayret gösterdikleri ve Müslümanların da gafletinden istifade ederek bunu başardıkları konusu, birçok İslam alimi tarafından ikrar ve ifade edildi.
Muhammed Emin Er Hocaefendi, yüz yılı aşan bereketli ve hizmet dolu bir hayatın ardından 28 Haziran 2013 tarihinde Ankara’da Hakkın rahmetine kavuştu. Cenaze namazı Hacı Bayram Camisinde, Cuma Namazının ardından Diyanet İşleri Başkanı ve talebesi Mehmet Görmez’in imamlığında kılındı. Daha sonra uçakla cenazesi uzun yıllar yaşadığı ve büyük hizmetlerde bulunduğu Gaziantep’e getirildi ve Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan bir izin ile Nuri Mehmet Paşa camisinin avlusuna binlerce seveni ve talebesinin katıldığı bir cenaze merasimi ile defnedildi.
Ardından binlerce talebe ve yüzden fazla eser bıraktı. Uzun ve bereketli ömrünü, bütün dünyayı adeta adım adım dolaşarak ve Müslümanların yaşadığı her yere ulaşmaya çalışarak dolu dolu bir şekilde, hakkı tebliğ ve İ’la-yı Kelimetullah ile geçirdi.
Allah mekanını cennet eylesin.