“Ehl-i dalalet… her vasıtayı istimal ederek ehl-i iman taburunun kuvve-i maneviyesini bozmak ve efradının tesanüdünü kırmak için her vesileyi kullanır. Ehemmiyetli bir istinadgâhını kendine temayül ettirerek ihtiyat kuvvetini dağıtır. Müslüman taburunun herbir neferine karşı, cem'iyet ve komitecilik ruhuyla mütesanid bir cemaat gönderir.” (Kastamonu Lahikası, 55)
Kastamonu Lahikasını okurken burası hemen herkesin olduğu gibi benim de dikkatimi celb etti. İslam ümmetine yönelik tehditlerin nasıl işlendiğini ve bu tehditlere karşı nasıl dikkatli olunması gerektiğini okuyoruz.
"Her vasıtayı istimal ederek ehl-i iman taburunun kuvve-i maneviyesini bozmak ve efradının tesanüdünü kırmak için her vesileyi kullanır."
İslam ümmetine ve iman ehline yönelik çok ciddi bir saldırının olduğunu anlıyoruz. İslam düşmanlarının her türlü araç ve yöntemi kullanarak Müslümanların manevi kuvvetlerini zayıflatmaya çalıştığını buradan anlıyoruz.
Bu saldırı, zayıflatma ve yıkma operasyonlarına Şualar’da da dikkat çekiliyor.
“Efendiler! Otuz-kırk seneden beri ecnebi hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur'an hakikatına ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes'elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz memurlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zahiren sizin ile birkaç söz konuşacağıma müsaade ediniz." (Şualar, 288)
- Kuvve-i maneviyeyi bozmak: İslam toplumunun inanç, moral ve dayanıklılığını yani salabetini hedef almaktadır. Bununla birlikte, toplumun inanç temelinde birleşmesini engellemeye yönelik hareketler kastedilir.
- Tesanüdü kırmak: Tesanüd, İslam toplumunun birlik içinde hareket etmesini sağlayan önemli bir unsurdur. Düşman, bu dayanışmayı bozarak Müslümanları parçalamayı ve bölmeyi amaçlamaktadır. Bazı hizmet hareketlerinin farksiyonlara, meşreplere, guruplara ayrılıp gücünü birbirine sarf etmesi bu operasyonların etkili olduğunu göstermektedir.
"Ehemmiyetli bir istinadgâhını kendine temayül ettirerek ihtiyat kuvvetini dağıtır."
Bu ifadede, Müslümanların dayandığı, maddi ve manevi olarak beslendiği önemli kurumların veya şahısların, çeşitli aldatma ve manipülasyonlarla İslam düşmanlarının lehine hareket etmeye ikna edildiği belirtilir. Bu da Müslümanların moralini bozup kuvve-i maneviyesini dağıttığını anlıyoruz.
- Ehemmiyetli bir istinadgâh: Burada, bir lider, âlim, toplumun güvendiği bir kurum dayanak noktası olduğunu anlıyoruz. Eğer bu dayanak noktası zaafa uğratılırsa veya yanlış bir tarafa çekilirse, toplumun savunma hattı zayıflar. Bu konuda nice tarihi misaller görülebilir. Toplumun bir şekilde desteğini alıp sonra toplum aleyhine hareketlere, kalkışmalara yeltenen stk’ler, şahısları tarihten okuyabiliriz.
İslamiyet düşmanları Bediüzzaman’ın şu sözünü çok iyi anlamışlar.
“Din âlimleri İslâmiyetin direkleridirler." (Asar-ı Bediiyye, 397) Bu sebeple insanlara manen kuvvet veren manevi lider olabilecek kimselerin itibarsızlaştırılması, devşirilmesi için çok ciddi çalışmaktadır.
- İhtiyat kuvvetini dağıtmak: Müslümanların ortak hareket etmesini sağlayan gücü dağıtmak ve toplumu etkisiz hale getirmek için bu yöntemi tatbik etmektedir.
“Mukavemetlerini ve kuvve-i maneviyelerini zîr ü zeber ederek gözleriyle beraber ruh, kalb, akıl gibi bütün letaifini dahi öyle ağlattıracak, ya mahvolup veya divane bir bedbaht hayvan olacaktı." (Sözler, 96)
"Müslüman taburunun herbir neferine karşı, cem'iyet ve komitecilik ruhuyla mütesanid bir cemaat gönderir."
Burada, düşmanın organize bir şekilde hareket ettiği vurgulanmaktadır. Her bir Müslüman karşısına, organize olmuş bir grup çıkarılır. Müslümanlar az, zayıf, ferdi bireysel hareket etmesi de mağlubiyeti peşinen getirmektedir.
- Cemiyet ve komitecilik ruhu: Düşman, organize yapılar kurarak stratejik hareket eder. Bu, bireysel Müslümanların karşısında daha güçlü bir görünüm sergiler.
- Mütesanid bir cemaat: Düşmanın, birlik içinde hareket eden bir topluluk oluşturduğu ve Müslümanların fert fert direnişini kırmaya çalıştığı ifade ediliyor.
Ehl-i dalaletin komite halinde saldırısı karşısında çözümün Risale-i Nur’da şöyle okumaktayız.
“Şu zaman, cemaat zamanıdır; şahıs zamanı değil! Şahıs ne kadar dâhî ve hattâ yüz dâhî derecesinde olsa, bir cemaatın mümessili olmazsa, bir cemaatın şahs-ı manevîsini temsil etmezse; muhalif bir cemaatın şahs-ı manevîsine karşı mağlubdur." (Mektubat, 439)
Mektubun geneline baktığımızda:
İman ehline yönelik tehditlerin sadece fiziksel saldırılar olmadığını, manevi, fikri ve sosyal saldırılarla da Müslümanların zayıflatılmaya çalışıldığını anlıyoruz.
Burada şunların da altını da çizmek isterim.
- Birlik ve Tesanüdün Önemi: İslam ümmeti, sadece bireysel ibadetlerle değil, aynı zamanda dayanışma ve birlik içinde olarak da güçlenir. Yani cemaat halinde hareket etmelidir.
- Dayanak Noktalarına Dikkat: Müslüman toplumun önderlerine ve kurumlarına yönelik tehditlerin farkında olunmalı ve bunların düşman tarafından kullanılması engellenmelidir. Yani kendi kaynaklarımıza sahip çıkmalıyız. Ötekileştirip yalnızlaştırmamalı birlik ve beraberlik içinde hareket edilmelidir.
- Organizasyon ve Stratejik Hareket: İslam düşmanları organize bir şekilde hareket ederken, Müslümanların da kendi aralarında daha sağlam organizasyonlar kurması ve stratejik düşünmesi gerekir.
“İşte bu esaslara binaen
ehl-i İslâm, dünyaya ve hırsa sevk olunmaya ve teşvik edilmeye muhtaç değildirler.
Terakkiyat ve asayişler, bununla temin edilmez.
Belki mesaîlerin tanzimine ve mabeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar.
Bu ihtiyaç da, dinin evamir-i kudsiyesiyle ve takva ve salabet-i diniye ile olur." (Mesnevi-i Nuriye, 161)
Bu mektubu okuyunca İslam ümmetine yönelik stratejik bir uyarı niteliğinde olduğunu ve manevi bir teyakkuz çağrısını işitiyoruz gözümüzle.
Her daim müteyakkız olabilmek duasıyla
Selam ve dua ile.