- “Risale-i Nur başta otuz üç adet Sözler'dir ve Sözler namıyla yâd edilir. Fakat Otuz Üçüncü Söz müstakil değil, belki otuz üç adet Mektubat'tan ibarettir ve Mektubat namıyla zikredilir. Sonra Otuz Birinci Mektup dahi müstakil değil, belki otuz bir adet Lem'alardan mürekkeptir ve Lem'alar adı ile müştehirdir. Sonra Otuz Birinci Lem'a dahi müstakil olmamış, o da inşâallah otuz bir adet Şualardan mürekkep olacak.”[1]
- “iman yalnız ilim ile değil.. imanda çok letaifin hisseleri var.”[2]
- “Milletin her tabakası; muvafıkı ve muhalifi, memuru ve âmisinin o hakikatlarda hisseleri var ve onlara muhtaçtırlar.”[3]
- “Risale-i Nur, sair kitaplara muhalif olarak başta perdeli gidiyor; gittikçe inkişaf eder.”[4]
Risale-i Nur Külliyatı, Furkan-ı Hakim’in yüzde 10 olan muamelat kısmına değil; yüzde 90 olan “Tevhid, Nübüvvet, Haşir, Adalet ile İbadet”[5]meseleleri üzerinde durmaktadır esasen. “Vazifemiz ise, istihrac-ı esrar olduğundan, mevcut mesaili nakil değildir.”[6] Bu sebepler neticesinde ilmihal ve fıkıh gibi mesaille değil temel meselelerle ders vererek iman hakikatlerinin ruh, kalp ve akıl gibi bir insanın bütün varlığına sirayet etmesi ve muhkemleşmesini sağlamaktadır.
Tabikî Risale-i Nur gibi ulum-u a’liye sınıfından olan bir eseri alelade bir eser gibi bir çırpıda okuyup anlamak mevzubahis değildir ve olamazda.
Ciddi hakaikle meşguliyet de kalp, ruh ve hissiyatla müteveccih olmakla mümkünüdür. Biri eksik olursa netice de çokta istenen gibi olmamakta. Okurken, kesretten sıyrılmak ve mücerret hakikate teveccühün elzemiyeti aşikardır.
Okurken,
- Bedeni sıhhat bir gerekliliktir. Bir uzvumuz arızalıyken akıl ve kalbimiz o uzvumuzla meşgul olacaktır.
- Hissi olarak teveccühün şartıysa hakikatlere taaşşuk derecesinde alakadar olmaktır.
- Aklen istifade edebilmekse, neticeleri ispatlanmış olan metotlarla okumalar ve istifade için çaba sarf etmekle mümkündür.
Burada Zübeyir Gündüzalp Ağabeye sözü havale etmek istiyorum:
“Nefsin desiselerini açıklayan eserleri sık sık kendinize hitap ederek okumak bu hastalığın yegâne deva ve dermanıdır. Başkalarını ıslah için evvelâ kendimizi ıslah etmek icap eder.”[7]
“En mühim iki şey:
- Okumak;
- Uhuvvet ve ihlâs, yani samimiyet dairesinde hizmet.
- İstidatları inkişaf ettirmek için çok okumak.
- Daima okumak.
- Dem ve damarlarımıza karışacak derecede okumak.
- Az da olsa devamlı okumak.
- Okumak, yazmak, dinlemek, susmak. Satır satır, kelime kelime okumak.
- “Hizmet, hizmet” derken şahsî dersini unutanın, hizmeti muvakkat olur.
- Şimdi oku, kabirde okuyamazsın.
- Hususî okumanı terk etme.
- Büyük zatların sözünde bazen yetmiş mana bulunur.
- Her şey, her mesele okumakla halledilir. Zira eserlerde hepsi var. Fakat insan görmüyor.”[8]
- Oku, oku, her gün oku. Okudukça oku ki, ruhun nur-u İlâhî ile parlasın. Kalbin nur-u Kur’an’la temizlensin. Aklın nur-u İslâmla işlesin ve yükselsin.
“Herkesin mutlaka bir gaye-i hayatı, bir gaye-i hayali ve karakteristik davranışları vardır. Gayesini tahakkuk ettirebilmesi ve hayallerini istikametli şekilde gerçekleştirebilmesi, davranışlarını kontrol altında tutmasına ve hedeflerinden ayrılmamasına bağlıdır. Bir insan, dâhi olsa veya çok güçlü bir insan bile olsa, tek başına sınırlı işler yapabilir.”[9]
“Okumak, okumak, okumak, yine okumak...
Okumaktan yorulunca ne okuduğunu okumak veya kitâb-ı kebîr-i kâinatı okumak...”[10]
Selam ve dua ile
[1] Şualar (730)
[2] Sözler (764)
[3] Şualar (362)
[4] Şualar (60)
[5] İşarat-ül İ'caz (12)
[6] Barla Lahikası (347)
[7] Bir Dava Adamından Notlar (23)
[8] Bir Dava Adamından Notlar (43)
[9] Bir Dava Adamından Notlar (3)
[10] Bir Dava Adamından Notlar (47)