Risale-i Nur Külliyatı ve müellifi Bediüzzaman Said Nursi’ye üstünkörü bakmak, önemsiz görmek ve sıradan görmeye/göstermeye çalışmanın altında gurur, kibir, enaniyet, kıskançlık gibi hislerin ve kökü dışarıda gövde, dal budakları bu topraklarda olan komitelerin borazanlığını yapmaktan başka bir şey değildir.
Bu vatan bize piyangodan çıkmadı veya ortada ehemmiyetsiz olduğu için duruyordu da biz gelip imaret edip vatan yapmadık. Nice bedeller ödendi, canlar şehit oldu yanarak, donarak, parçalanarak. İşte Bediüzzaman talebeleriyle Kafkas cephesinde Albay rütbesiyle beraber savaşa katıldı Rus ve Ermenilere karşı savaştı, esir düştü.
Rusya’dan esaretten gelince mücadelesine kalemle devam etti. Fikirleri, tefekkürleri, eserleri bugün vatan sathını da açıp altmıştan fazla dile tercüme edilerek İslamiyet’in fikrî cephesinde mücadeleye devam etmektedir.
Bediüzzaman ve eserlerine laf atmaya çalışanlar, eserleri tenkid etmeye yeltenenler önce nerede durduklarına kimin dolduruşuna geldiklerine bakmalı. Tabi bu söylediğimi anlayacak bir kapasitede olmadıkları için anlayamayacak ve görse de “hıh” deyip geçecektir. Çünkü menfaatleri ve başka hesap ajandaları olduğu bellidir. İster yazar, ister vaiz, ister bilmem ne etiketi olursa olsun. Boş lakırdılarını burada yazmak bile zaman ve nefes israfı olduğu için yazmayacağım. Geneline baktığımızda hep basma kalıp birbirinden nakiller ve iftiralar şeklinde kendini göstermektedir. Ya Vehhabi/Selefi ya Şia ya muhtelif Bid’a fırkalarından kimseler olduğunu görüyoruz.
İman ve Kur'an düşmanlarından veya Mütekebbir ve Müteşeyyihlerden kendilerini dev aynasında görenlerden bazı sataşmalar, laf atmalar görüyoruz, okuyoruz. Ya gündeme gelmek ya da kendini bir yerlere göstermek, rüştünü ispat etmek için yapılan bu çalışmalar, sataşmalar, laf atmaya çalışmalar ancak sataşanın kendi itibarına gölge düşürecektir.
Risale-i Nur Külliyatı, okka divitte değil; kelle koltukta ruhlardan gelen feveranla yazıldığı için tesiri azimdir. Bu tesiri kırmak ve yerine sahte kahramanlar türetmek isteyenler kimdir diye merak edip görmek isteyenler Risale-i Nur’a sataşanlara baksın.
"لَوْ كُلُّ كَلْبٍ عَوَى اَلْقَمْتَهُ حَجَرًا ٭ لَمْ يَبْقَ فِى هذِهِ الْكُرَةِ اَحْجَارُ her üren kelbin ağzına bir taş atacak olsan dünyada taş kalmaz." [1]
Nurcular arasında içi boşaltılan ve sloganik bir hale gelen şu cümlenin bu zamanda artık geçerli olmadığını ve her şeye teşmil etmenin yanlış olduğunu belirtmemiz gerekir. Artık, her şeye cevap verip taşı ağzının ortasına oturtmak gerekmektedir teknoloji asrında.
Selam ve dua ile..
[1] İşarat-ül İ'caz (123)