Allah, her insanın fıtrat ve mizacını farklı yaratmıştır. Bu sebepten bir kalıp ve tek bir tarz belirleyip, herkesin bu kalıp ve tarza girmesini istemek fıtrata aykırı bir durumdur. Buna riayet etmeyenler adetullah kanunlarına muvafık hareket etmediği için muvaffak olamayıp kısır döngü içerisine gireceği muhakkaktır. Bu yüzden cemaatin genel kaideleri, her mizaç ve fıtratı çatısı altına alacak mahiyette ve ihatada olmalıdır. Şayet insan, bu cemaat içinde kendini veya fıtratını tatmin edemiyor ve bir sıkışmışlık hissediyor ise, tatmin olacağı veya kendi mizacına münasip başka bir meşrebi seçebilir. Böyle yapması kendi inkişafı için daha selametli olacaktır.
Risale-i Nurların mesleği geniş ve ihatalıdır, her mizaçta ve her fıtrattaki insanları çatısı altına alıp tatmin edebilir. Burada önemli olan Risale-i Nurlar dairesinde, kendi mizaç ve fıtratına uygun olan cemaati ya da meşrebi bulmaktır. Tabi bu ilk başta zordur ve biraz zaman alacaktır. Veya insan takip ettiği yerin derslerine devam edecek fakat farklı meşreplerdeki güzellikleri alıp kendine veya meşrebine tatbik ederek daha da keyfiyetli bir ortam teşekkül ettirebilir.
Lakin bazı insanlar bu ihata ve genişliği göremediği veya tatbik edemediği veya mizacını asıl ve esas zannettiği için, meşrebini ve tarzını Risale-i Nurlar ile aynı görüyor, buna uyulması gerektiğini, aksi takdirde Nur dairesinden çıkacağını söyleyerek, taassubane hareket edebiliyorlar. Bu da cemaat içinde ihtilaf ve sıkıntılara sebebiyet vermekle taklidin kapısını açarak keyfiyeti bozmaya sebep oluyor. Hâlbuki geniş ve ihata ile bakılabilse, her insan aynı çatı altında gayet güzel tatmin olup, hizmetini devam ettirebilir.
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de talebelerini istidat ve mizaçlarına göre istihdam etmiş asla tek tip bir anlayış otaya koymamıştır.
Risale-i Nurları anlamanın ve güzelce talim etmenin en önemli metotlarından birisi; "mütalaalı ve müzakereli dersler"dir. Böyle dersler, hakikatlerin dimağlara ve kalplere nakşetmesinde önemli bir metottur. Bu sebeple mütalaalı ve müzakereli derslere çokça iştirak etmek, ilim noktasından çok önemlidir. Kısa zaman içerisinde büyük mesafeler kat edilebilir.
Müzakere; bir meseleyi başkası ile paylaşmaktır. Aynı meseleyi birden fazla kişi arasındaki fikir teatisidir.
Müzakere, tıpkı şu misal gibidir. Ağır bir yükü kaldıramadığımız zaman başkasının bize destek verip yükümüze el atması gibidir.
Müzakerede anlamak istediğimiz ve tek başımıza anlamaktan aciz kaldığımız mesele/meseleleri başka akıllarla beraber olup efkar-ı muhtelifenin kuvvetiyle meselemizin etrafını sarmaya başlamak gayretidir. Yani usul ve füru meselelerini tatbik etmektir.
Müzakere, başkalarının zaman teksif ettiği meselelerde iştirak-ı mesai ederek zamandan tasarruf ederek başkasının ilminden, emeğinden istifade ederek tasarrufta bulunmaktır.
Risalelerden herhangi birini elimize alarak okuyup ne anladığımızı ifade ederek, meselenin âlemimizde, dimağımızda muhkemlemiş oluruz.
Kendi başımıza okuyup idrak etmeye gayretine mütalaa denir, bu faaliyeti başkası ile okuyup anlamaya çalışmaya ise müzakere veya müdavele-i efkâr olarak tabir edilir.
Mütaalaya tesir eden sebepler ise, eğitim, öğretim, okuma oranı, kafa yorma, dertlenmek, mantık, muhakeme, tefekkür, müzakere ve mütalaadaki muhatapların keyfiyetidir. Bunlar idraki inkişaf ettirerek insanın tekemmülü geliştirir.
Ademe müncer bir surette, yani tembelce otururken veya okuduğunun idrakinde olmadan yapılan kalitesiz okumalarla manalar idrak edilemez, anlaşılamaz. Mananın idraki için emek, çaba, gayret ve mücadele gerekiyor.
Risale-i Nur'un anlaşılmasında da böyledir. Risale-i Nur'a vakit ayırıp okumaz, üzerinde mütalaa ve müzakere yapmazsak Risale-i Nur'un manaları bize açılmaz.
Risale-i Nur, Kur'an-ı Kerim'in harika bir dirayet tefsiridir. Böyle kıymetli eser külliyatından istifade etmek büyük bir nimettir, bir ayrıcalıktır, bahtiyarlıktır.
• Başkalarına anlatmak için değil, kendi nefsimize hitap ederek okumak.
• Az da olsa her gün okumak.
• Bilinmeyen kelimelerle ilgili lügat çalışması yapmak. Bir insan her ay bir risalenin kelimelerini çıkararak okusa, bir yıl gibi bir sürede çok mesafe alabilir.
• Çevremizde Nur dersleri yapılıyorsa düzenli olarak takip etmek, yapılmıyorsa da ve ihtisasımız varsa başlatmak.
• Mütaala ve müzakereye gitmeden önce belirli olan mevzu üzerine atıflarını bularak hazırlık yapmak.
• "Ya Rabbi, bu eserleri anlamayı ve yaşamayı nasip eyle." şeklinde dualar etmek.
• Günlük okumalar yaparken sesli okumak, bu hem okuyuşu düzgünleştirir, hem telaffuzu güzelleştirir.
• Ayrıca sessiz olarak da yoğun bir şekilde okumak gerekir.
• Okuduğumuzu başkalarıyla paylaşmak önemlidir. Çünkü insan, anlatırken başkasına aktarırken daha fazla istifade eder. İlim, paylaşıldıkça artar ve bereketlenir.
• Başlangıçta anlamasak da çok okumak, sonraki okuyuşlarda ise anlama ağırlıklı okumak daha faydalı olacaktır. Başta perdeli gittikçe inkişaf ettiği bir hakikattir.
• Cevşen, Hizb-ül Kur’an ve Tesbihat gibi evradları okumanın Risale-i Nur'dan istifadeye ve feyz almaya büyük faydası vardır. Bunlar insanın ulvi latifelerini geliştirir.
Kitap sıralaması olarak da tavsiye edilen;
Önce imani bir bahis, ardından bir lahika şeklinde olabilir. Sözler, Tarihçe-i Hayat; Mektubat, Kastamonu Lâhikası; Lem'alar, Emirdağ Lâhikası; Şualar, Barla Lâhikası; Mesnevi-i Nuriye, Sikke-i Tasdik-i Gaybi; Asa-yı Musa, İşarâtü'l-İ'caz, Muhâkemat şeklinde sıralanabilir.
Bunların dışında da farklı okuma metodları şüphesiz ki vardır. Artık herkes kendi istidadı ve fıtratına muvafık olan metotlara göre Risale-i Nur eserlerine müteveccih olmalı.
Evimizde, işyerimizde, arkadaş ortamlarında istifade ettiğimiz mebhasları tekrar etmeliyiz.
Selam ve dua ile