“Nefs, kendini serbest ve müstakil ve bizzât mevcud bilir.”[1]
Hayatın içerisinde insan, bazı kıyaslarla hayatına ve başka insanların hayatlarına şekil vermektedir. İnsanın bilgisi, tecrübesi bu cihetle çok ehemmiyetlidir. Çünkü doğru bilgi olmazsa insan kıyas yapabilecek bir konuma gelemez, sadece geldiğini zanneder. Şu anda toplumsal sıkıntıların, içtimai keşmekeşlerin birçok sebebi budur.
“Bu zamanda enâniyet çok ileri gitmiş. Herkes, kameti miktarında bir buz parçası olan enâniyetini eritmeyip, bozmuyor; kendini mazur biliyor, ondan niza çıkıyor. Ehl-i hak zarar eder, ehl-i dalâlet istifade ediyor.”[2]
Fakat, enâniyetin ifrâdıyla narsizme adım adım giden insan ve insanlık uçuruma da aynı adımlarla gitmektedir. Tabi, uçuruma giden yol bazen süslü bazen de helâketin habercisidir. Ama seküler dünyanın getirileri sebebiyle insan hadsiz, hudutsuz bir gaflet sarhoşluğuna ve iptâl-i hisin kollarına atılmıştır. Bu sebeple ibadetlerde ihmâller, noksanlar, terkler, şefkât, merhamet, adâlet, haram-helal mefhumlarını yok saymak gibi nice hâller karşımıza çıkmaktadır.
Okuduğumuz menâkib, asr-ı saadet ve zevât-ı muhteremenindir. Lâkin, insanın mânevi kişilik ve makamları da birbirinden ayrı değerlendirmesi gerekir. Yoksa hayâlindeki tasvirlerin esiri olursa hakikati görmek yerine hayâlleri dalâlet ve helâketine sebep olacaktır.
Bu sebeple insan her şeyden önce nefsini ıslah edecek ve nefs-i emmârenin elinden kurtarmaya çalışmalıdır. Nefs-i emmârenin yoluna giden insan akla hayâle zarar işlere imza atabilir. “Elinden gelse zulmeder. Elinde hüküm varsa, bir adamın hatâsıyla bir köye bomba atar.”[3] İnsanları diri diri toprağa koyar. Demek ki, nefis ıslah olmazsa “yandı gülüm keten helva..”
Nefislerin ıslahıyla, toplumsal sorunların önüne geçilmiş olacaktır. Ahlâk ve mâneviyatın ön plana çıkartılması, mânevi hizmetlerin çok sağlam bir şekilde yapılması ve bu hizmetlerin önünün açılmasıyla nefisler ıslah olacaktır. Yoksa insanın olduğu her ortamda açmazlar, sıkıntılar olacaktır.
- “Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir. Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn...”[4]
- “Cenab-ı Hak bizi ve sizi tarîk-ı Hak'ta hizmet-i Kur'aniyede sebat ve metaneti versin, âmîn.”[5]
- “Cenab-ı Hak bizi ve sizi, bu zamanın cazibedar fitnesinden kurtarsın ve muhafaza eylesin, âmîn...”[6]
- “Seksen sene ibadetli bir ömrü bahtiyarlara kazandıran Ramazan-ı mübarekte inşâallah Nur'un şirket-i manevîsi o kazanca mazhar olacak. Bayrama kadar elden geldiği kadar Nurcular ihlas ile birbirinin dualarına manevî âmîn demeli ki, birisi o sekseni kazansa herbiri derecesine göre hissedar olur. En zaîf ve en ağır yükü bulunan bu hasta kardeşinize elbette manevî yardım edersiniz.”[7]
طُوبَى لِمَنْ عَرَفَ حَدَّهُ وَلَمْ يَتَجَاوَزْ طَوْرَهُ Yani: "Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez.”[8]
Selam ve dua ile..
[1] Sözler (478)
[2] Tarihçe-i Hayat (309)
[3] Tarihçe-i Hayat (477)
[4] Sözler (147)
[5] Barla Lahikası (330)
[6] Kastamonu Lahikası (159)
[7] Hizmet Rehberi (150)
[8] Mesnevi-i Nuriye (172)