İnsanın her iki dünya hayatı, maddi ve manevi hayatta dengeli yaşaması, istikametli ve sağlıklı düşünmesiyle mümkündür. Aksi taktirde dünya ve ahiret sağlığını kaybedecektir.
Sağlığını korumak için öncelikle insan olduğunu unutmamalı ve insanlığa yaraşır/yakışır bir hayat tarzı olmalıdır.
İnsan olarak fıtrat ve yaratılış gayemiz başta ibadettir. Ve toplumsal hayat içindeki varlık ve düzen de ancak ibadet şuuruyla mümkün olacaktır. Her bir insan itikadını yaşamakla ancak dengede kalabilir. Öncelikle kendimizle başlayıp çevremizde örnek insan olarak gösterilme gayretinde olmalıyız. Bunu riya olarak düşünmemek gerekiyor. Çünkü bu şekilde bir insan Salih bir kuldur.
Buna dair Hadis-i Şeriflerden birkaç nakil şu şekilde;
1. “Allah’ın kullarından en hayırlı olanları görüldükleri zaman Allah hatıra gelir. Allah’ın kullarından en kötüleri ise, fitnecilik için söz gezdiren, birbirini seven kimselerin arasını açan ve masum insanları günaha ve sıkıntıya sokmak isteyen kimselerdir." [1]
2. "Hangi kimselerle beraber olmak daha hayırlıdır?" diye sordular. Peygamberimiz buyurdular ki: "Görülmesi Allah'ı hatırlatan kimselerle." [2]
3. "Ümmetimin en hayırlıları, görüldüklerinde Allah hatırlanan kimselerdir. En şerlileri ise, söz götürüp getiren, birbirini seven insanların arasını açan, suçsuz ve masumlara sıkıntı vermeyi meslek edinen kimselerdir." [3]
4. "Allah’ın veli kulları kimlerdir?" diye sorulduğunda Peygamberimiz (asm) şu cevabı vermişlerdir: "Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah Celle Celaluhü Hazretleri hatıra gelir." [4]
5. "Kendileriyle oturduklarımızın hangisi daha hayırlıdır, ya Rasulallah?" diye soruldu. Rasulullah da buyurdu ki "Görüldüklerinde size Allah'ı hatırlatan, konuştuğunda ilminizi arttıran ve ameli size ahireti hatırlatan kimselerdir" dedi. [5]
Hadis-i şerifte belirtilen özellik, İslamiyeti hayatın her safhasında/sayfasında ilk sırasına almış demektir. Kişi her işini Allah'ın rızasına uygun olarak yapmaya çalıştığında, onu görenler o kimsenin bu halinden Allah'ı hatırlarlar. Tebliğin en kuvvetli vasıtalarından birisi de lisan-ı haldir; yani hal diliyle tebliğ yapmaktır. Temsil, zaten en büyük tebliğ aracıdır. İslamiyeti yaşantıya aksettirmek, sosyal yaşantıda İslamiyet’i göstermek lisan ile anlatmaktan daha üstündür desek abartmış olmayız. Lisandan ziyade hal daha etkilidir. Sadece lisanla tebliğ edip yaşantısında anlattıklarını gösteremezsek sadece iddia olarak karşımıza çıkıyor.
“Kavl ve amel ortasında uzun bir mesafe açıldı..." [6] ikazı da aklımıza geliyor.
İşte iman ve amellerden ibaret olan İslamiyetin emir ve yasakları Allah’ı hatırlattığı gibi, o kimseler Allah’ın emir ve yasaklarına öyle riayet ederler ki, söz ve davranışlarıyla öyle bir kulluk timsali/abiddesi olurlar ki, onları gördüğünüz zaman Allah’ı hatırlamamanız mümkün değildir. İşte bu insanlar muhlis kul olmuşlardır.
Kulluğun iki tarafı vardır: Bir yönü Allah’a bakar, bir yönü kullara bakar. O halde, en hayırlı kullar, bulundukları her yerde öyle bir kulluğun gereğini sergilerler ki, hemen Allah akla gelir. Hadiste, mana olarak “Allah’ın kulları” ifadesinin yer alması, bu söylediklerimize işaret etmektedir.
“İman, insanı ebediyete, Cennet'e lâyık bir cevhere kalbeder. Küfür ise ruhu, kalbi söndürür, zulmetler içinde bırakır. Çünkü iman, kabuğunun içerisindeki lübbü gösterir.
Küfür ise, lüb ile kabuğu tefrik etmez. Kabuğu aynen lübb bilir ve insanı cevherlik derecesinden kömür derecesine indirir.” [7]
Rabbim Mulis ve Muhsinlerden eylesin.
Selam ve dua ile.
[1] Mecmau’z-Zevaid, h. no: (13140)
[2] Mecmeuz Zavaid, (1/226)
[3] Müsned, (4/277)
[4] Taberi, (4/2731)
[5] Abd b. Humeyd, İbn-i Hacer el-Askalani, Metalibu Aliye, Tevhid Yayınları: (3/123)
[6] Muhakemat (96)
[7] Mesnevi-i Nuriye (69)