Bazen durup soruyorum kendime; nereye gidiyorsun? Nereye doğru koşuyorsun?
Hangi hızla gidersen git; ister yavaş ister hızlı
Hangi yöne gidersen git; ister şevkle ister ağır
Hangi iş için gidersen git; ister iyi ister daha az iyi
Hangi insanlarla beraber yürürsen yürü
Aslında hep aynı yöne doğru gidiyorsun, her geçen gün bir gün daha yakınlaşıyorsun kabre; yapılan her iş Cennet veya Cehennemde meyveler veriyor. İstikbalim olan ahiretimi dokuyor bu günüm.
Eğer diyorum kendime her adımım kabre doğru ise neden telaş ediyorum ki? Nereye yetişmeye çalışıyorum ki? Ama gayret gitmeden iyi işler yapmak için ise anlaşılabilir belki.
Ama hep koşmak mı olmalı? Arada durup, yavaşlayıp düşünmeli değil mi?
Ne için işliyorum ve gayem nerede ve ben neredeyim gittiğim yön gayeme yaklaştıran mı yoksa uzaklaştıran mı? Yaptığım işler ‘evet bunları ben yaptım’ diye seve isteye koynumda saklayacağım işler mi yoksa ahirette kendisini asla yapmamış olmayı arzu edeceğim işler mi?
İşlerin zahirine bakarak kolayca cevaplayabilirim belki bu soruları. Ama ya canım pahasına yaptığım işler istiğfar etmem gereken işler ise? En çok sevinip ‘işte bunlar benim hayır hasenatım’ diye bağrıma bastığım işler ahirette beni mahcup edecek işler ise?
Yollar karıştığında ve iyi ile kötüyü ayırt edemediğimde hemen bir ölçü almalıyım elime. Bir bir ölçmeliyim yapıp ettiklerimi. Herkesin kendine göre ölçüsü olabilir elbet ama mü’minlerin ölçüsü Kur’an ve sünnettir. Bediüzzaman Hazretleri kıblenameli pusulaya benzetir sünneti. Kendisi ile yol bulunan, nereye doğru gidilmesi gerektiği bilinen.
Mü’minlerin arasının ıslah edilmesi Efendimiz Aleyhissalatü Vesselam’ın çok teşvik ettiği ve azim mükafatı olduğunu söylediği işlerden biridir mesela. İşte bu ölçüyü elime alıp bakabilirim yapıp ettiklerime. Acaba yapageldiklerim mü’minlerin arasını ıslah mı ediyor yoksa korkunç bir uçurum açılmasına mı sebep oluyor? Mü’minlerin ayrı ayrı gruplara bölünüp aralarında adavet olmasını mı körüklüyor?
Yapageldiğim işler mü’minlere daha çok muhabbet beslememi mi netice veriyor yoksa bazı mü’minlere karşı adavet beslememi mi netice veriyor? Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli düsturu hayatımın neresinde kalmış?
Yine bakabilirim; yaptıklarım iyi işler dahi olsa sürekli kendimi beğenip övünmeme ve ‘bunları ben yaptım’ hissine kapılmama mı sebep oluyor yoksa Allah’a karşı acz ve fakrımı hissedip bunları ihsan ettiği için şükretmeme mi sebep oluyor?
Yaptığım işlerin bir zahiri var bir de batını, bir evveli var bir de ahiri. Evvelindekiler genelde iyi niyetler ve saf düşünceler ama ahiri öyle mi acaba? Niyetimin halis olması yaptığım işlerin neticesinin de müsbet olmasına yetiyor mu? Yoksa sadece saf ve temiz hislerimle ve muhakeme etmeye gerek duymadan yürüyüp gidiyor muyum?
İşlerimin zahirine bakınca onlar da pek masumlar hepsi de hayırlı hizmet görüntüsünde ama batını öyle mi? Mesela gün olup bir mü’min kardeşime diyor muyum:” sen sırf kendi nefsini düşünüyorsun bense dünyayı kurtarmaya koşuyorum.” Başkasını tenkis ile mi kemalimi ilan etmeye çalışıyorum acaba?
Evet sonu gelmez bir sorular silsilesi ve bu soruları soruyorum kendime. Daha evvel yaptığım işler için hüküm vermek daha kolay zira işin ahiri (yani bu dünyadaki ahiri) tebarüz etmiş az çok. Ama elbette esas olan ahiretteki neticesi ve o gayb halen bana. Bilmiyorum kabul olundu mu olunmadı mı? Ama şu an içinde bulunduğum hal ve yaptığım işler daha belirsiz gibi. Geçmişi aklımla değerlendirebiliyorum ama şu anıma aklım mı yoksa hislerim mi daha çok hükmediyor?
Hayatımın geneline de bakabilirim nefsim mi yoksa ruhum ve kalbim mi bana hâkim? Kararları kim veriyor benim memleketimde? Bir karar verileceği zaman gözler nereye dönüyor? Nefsime mi kalb ve ruhuma mı?
Tahmin edebileceğiniz gibi sonu yok bu soruların. Kendime sormalıyım bu ve benzeri soruları. Hesaba çekilmeden evvel hesaba çekmeliyim kendimi. Hatalarımın acı faturalarını yüzüme şamar gibi yememek için ölçü ve tartı aletlerimi bırakmamalıyım elimden. Nefsimin meyillerini, zaaflarını, hangi noktalarda şeytanın ardına düşebileceğini bilmeliyim. Hangi konularda hissî davranıp aklımı bir kenara bırakıveriyorum fark etmeliyim. Nelere Allah’ın taktir ettiğinden daha fazla kıymet veriyorum ve nelerin Allah tarafından taktir edilen kıymetlerini bilmiyorum?
Soruları sıralayıp durmak kolay elbet. Maharet mertçe cevaplarını kendime verebilmekte. Dua ediyorum hepimiz namına; Allah’ım hakkı hak bilip ittiba etmek ile ve batılı batıl bilip içtinap etmekle rızıklandır…amin