Mukaddes Emanetler sergileniyor

Hırka-i Saadet'ten Sancak-ı Şerif'e, Nalın-ı Saadet'ten Sakal-ı Şeriflere Peygamber asrının kokusunu ve bereketini günümüze taşıyan yüzlerce emanet, Ramazan ayı boyunca da Topkapı Sarayı Kutsal Emanetler Dairesi'nde ziyaretçilerini ağırlayacak

Musa İğrek'in haberi

Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethinin ardından İstanbul'a getirilen, ileriki dönemlerde sayısı sürekli artarak paha biçilmez bir hazine haline gelen 'Mukaddes Emanetler', asırlar boyu Topkapı Sarayı'nda özel ihtimamla korundu. Bu tarihî mekân, 2007'nin Aralık ayında 40 yılın en kapsamlı restorasyon ve vitrin sistemi çalışmasının ardından modern müzecilik anlayışıyla düzenlenmişti. Bu dönemde Kutsal Emanetler Dairesi'nde düzenlemenin ardından hazırlanan geçici sergi bölümü ise sürekli sandıklarda saklı kalmış eserlere ev sahipliği yapıyor.

Has Oda'da Kutsal Emanetler'e eşlik eden eşyalar, geçtiğimiz günlerde bu mekânda sessiz sedasız ilk kez vitrine çıktı. Has Odalıların emanetlerin muhafazasında kullandığı daha pek çok eser, Ramazan münasebetiyle sergilenmeye başladı. II. Mahmud dönemine ait gümüş şamdan, gümüş faraş ve süpürge, 15. yy'dan kalma gümüş kutu, 19. yy. başlarından kalma gümüş Has Oda şamdanları, bir adam boyunda gümüş işlemeli Hırka-i Saadet şebeke perdesi, I. Ahmed döneminden altın yaldızlı gümüş kutu, 18. yy. başlarına ait mahfaza kutularının gümüş anahtarları, gümüş askı kandil ve altın yaldızlı gümüş buhur kutusu, Osmanlı sanatının en nadide ve anlamlı örneklerini oluşturan bu eserlerden bazıları.

Hırka-i Saadet'ten Sancak-ı Şerif'e, Nalın-ı Saadet'ten Sakal-ı Şeriflere, Peygamber asrının kokusunu ve bereketini günümüze taşıyan emanetlere eşlik eden bu eserler, muhafaza edildikleri yerden ilk kez çıkarılıyor. Topkapı Sarayı, her Ramazan'da olduğu gibi Hz. Muhammed'in Mısır hükümdarı Mukavkıs'a gönderdiği mektup ile Hz. Osman'ın Mushaf'ını bu sene de sergileyecek.

Dairenin her bölümünde farklı bir tema

Hırka-i Saadet Dairesi'nin her bölümünde farklı temalar işleniyor. Dairenin haşmetli kapısından girince Şadırvanlı Sofa'daki sırlı mercan kırmızısı çinilerin, ince kalem işlerinin gölgesinde Hacerü'l Esved'in altın mahfazası, Kâbe-i Muazzama'nın kapısı, olukları ve kilitleri ziyaretçileri karşılıyor. Anahtarlar ve kilitler Kâbe kapısının fotoğrafları üzerinde, gerçek yerlerindeymiş gibi duruyor. Küçük Kâbe maketi ise özel olarak Hicaz'dan getirilen kumun üzerine yerleştirilmiş. Şadırvanlı Sofa'nın girişindeki vitrinlerde bir nevi muhafız gibi duran üçer tane sahabe kılıcı yer alıyor. Sofanın sol tarafındaki Destimal Odası ise peygamberlere ayrılmış.

Odanın ortasında sedef işlemeli Kudüs Maketi'nin yanında Hz. Muhammed'in ayak izi, Hz. Yahya'nın kol ve kafatası parçası, Hz. İbrahim'in tenceresi, Hz. Yusuf'un sarığı, Hz. Musa'nın asası ile Hz. Davut'un kılıcı var. Hz. Musa'nın asası Sina Dağı'nın, Hz. Davud'un kılıcı ise Davud Kulesi'nin fotoğrafıyla sergileniyor. Eskiden padişah huzuruna çıkacak görevlilerin beklediği Arzhane bölümünde, Hz. Muhammed (sas) ile ilgili hatıralar var. Kılıçlar, Sakal-ı Şerifler, hilyeler ve dört halifenin kılıçları sağlı sollu vitrinlerde sergileniyor. Daireye adını veren Hırka-i Saadet ile Sancak-ı Şerif'in sandukaları da yine Arzhane'den Has Oda'ya açılan camekândan ziyaret ediliyor.

Arzhane'deki küçük kulübede Kur'an-ı Kerim okuyan hafızlar için de özel bir kürsü var. Bu sayede Kur'an-ı Kerim bütün bölümlerde duyulabiliyor. Bir dostu vasıtasıyla Topkapı Sarayı'nı gezen Yahya Kemal'in, Hırka-i Saadet Dairesi'nde o tarihe kadar 400 yıldır okunmakta olan Kur'an-ı Kerim'i işittiğinde duyduğu heyecan hemen sizi de sarmaya başlıyor. İç mekânı çinilerle kaplı olan dairede vitrinlerin arka camları turkuaz renkli filmlerle kaplı. Duvarları boydan boya süsleyen çinilerle birlikte farklı bir görüntü var. Girişte gösterilen videolarla ziyaret edilen mekân hakkında tarihsel bilgi veriliyor. Vitrin tasarımlarında semavî dinlerin doğduğu topraklardaki çölü ve kumu çağrıştırabilmek amacıyla cam ve mermer kullanılmış.

Geçici serginin düzenlendiği bölümdeki Türkiye'nin en büyük sergi vitrininde ışıl ışıl parlayan Hırka-i Saadet şebeke perdesi ise muazzam bir işçiliğin örneği. Hemen yanında Hırka-i Saadet mahfazası ve Has Oda'yı aydınlatan gümüş şamdanlar yer alıyor. Büyük vitrinin karşısındaki camekânda ise miskten, amberden, sandal ağacından yapılmış buhurların saklandığı gümüş kap ve odayı temizlemekte kullanılan faraş ve süpürge var. Bu on iki parçanın her biri, Hz. Muhammed'in hatırasına duyulan derin bir muhabbetin ince ve zarif bir örneği.

Bu emanetlerin en önemlilerinden Hazreti Muhammed'e ait (sas) Hırka-i Saadet, padişahların yanı başında bulunmakla şeref duydukları bir hatıraydı. Öyle ki gittikleri her yere Hırka-i Saadet'i de götüren padişahların varlığından bahsedilir. I. Ahmed, ara ara ikamet ettiği Beylerbeyi'ndeki Istavroz Sarayı'nda bir Hırka-i Saadet Dairesi inşa ettirmişti. Padişah, Istavroz Sarayı'na geçince Hırka-i Saadet de gümüş bir sandık içinde Beylerbeyi'ne nakledilir, bu daireye yerleştirilirdi. Boğaz'ın hemen kıyısındaki Beylerbeyi Camii de Istavroz Sarayı'nın yıkılmasından sonra hatırasına hürmeten bu dairenin yerine yaptırılmıştı. I. Ahmed'in beraberinde alıp götürdüğü bu gümüş Hırka-i Saadet mahfazası, Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler bölümündeki geçici sergi alanında ilk kez görücüye çıkan eserler arasında. Saklı kaldıkları sandıklardan vitrinlere çıkan bu eserleri görmek için yolunuzu Topkapı Sarayı'na düşürün, hem Ramazan'ın hem de serginin bereketi şüphesiz sizi kuşatacaktır. Topkapı Sarayı, salı günleri dışında her gün 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık.

***

Topkapı Sarayı Müzesi

Topkapı Sarayı, 380 sene devletin idare merkezi ve Osmanlı sultanlarının resmi îkametgâhı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık 700.000 m²'lik bir alanda yer alan Saray'ın bugünkü alanı 80.000 m²'dir. Topkapı Sarayı, Saray halkının Dolmabahçe, Yıldız ve diğer saraylarda yaşamaya başlamasına kadar Osmanlı'nın idare merkezi olmuştur. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı önemini hiç kaybetmemiştir. Ramazan ayında padişah ve protokole mensup kişiler tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi'nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir özen gösterilmiştir. Topkapı Sarayı'nın ilk defa, adeta bir müzeymiş gibi ziyarete açılması Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemine rastlar. O dönemin İngiliz elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi'ndeki eşyalar gösterilir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi'ndeki eski eserleri yabancılara göstermek gelenek haline gelir.
Zaman

Edebiyat Haberleri