Meydanda gezen sürü sepet misal, gözlerimizi alınca kimi zaman- iç dünyama muvakkaten sığınmayı nedense- daha uygun buluyorum.
Bu belki de bir nefs hilesi- hile-yi nefsiye, belki de dun-himmetliliğe gidişin bir bahanesi. Böyle anlarımda hemen Şefkat Tokatlarını hatırlayarak kendine gelenlerin içinde olabilmek, şükrettiriyor beni.
Bilhassa Mukaddimeden sonra şefkat tokatları misallerinden ilkini Üstadın kendinden başlaması sizleri bilemem ama- beni her zaman tesirine alır.
Bu bîçare Said'dir. Her ne vakit hizmete fütur verir, "neme lâzım" deyip hususî nefsime ait işlerle meşgul olduğum zaman tokat yemişim. Hem de kanaatım geliyor ki; ihmalimden tokat yedim. Çünki hangi maksadım beni iğfale sevketmiş ise, onun aksi ile tokat yerdim. Sair hâlis arkadaşlarımın da yedikleri şefkat tokatları, dikkat ede ede, benim gibi hangi maksad için ihmal etmişse, onun aksiyle şefkat tokatlarını yediklerinden kanaatımız gelmiş ki: O hâdiseler, hizmet-i Kur'aniyenin kerametindendir. ( Lemalar, s.41)
Risaledeki bu manadaki pek çok ifade ve hatıranın mevcudiyetini bilmeme rağmen, iktibas ettiğim mezkur pasaj, bana çok yönden ibretlidir gibi gelir. Çünkü günümüzde kendini sadık bilen çok insan, böyle hadiselerde kendinden önce başkalarını misal verirken, Yasuf (As) gibi bir nebi dahi, Ben kötülükleri emreden nefsime güvenmem, Meğer ki Rabbim bana rahmet etsin manasındaki Ayet-i Kerimenin dersinin zıddına, şu ya da bu bahane ile nefsini kutsileştirdiği bir devirde o zamanda da insanımızın tıyneti hemen hemen aynıydı- ne yapmamız ya da nasıl düşünmemiz gerektiğini ayan beyan, bir savaş gongu şiddetiyle duyurmuyor mu bizlere?
Benim Ayetlerimi az bir şeyle değiştirmeyin Ayetindeki hüküm ne çarpıcıdır. Az bir şeyin, fani dünya menfaati olduğu bedihi zaten. Hele o Ayetlerin, bilvesile manalarının, ya da Ayat-ı Kuraniyenin manasını ders veren Müceddit zatların, yahud o zatlara izafe edilen (!) ders mekanlarının dünyevi bir meseleye, ticarete, siyasete basamak yapılması, mealen aklımda kalan şu Hadisin tehdidine girmiyor mu? Cehennemde bir dağ vardır; alevden ve lavlardan yapılmıştır. Bazı kimseler o dağın zirvesine kadar burunlarıyla adım adım tırmanırlar, oraya varınca Zebanilerce geri yuvarlanırlar, onlar tekrar başlarlar burunları üzerine tırmanmaya. Sahabe sorar : Bunlar da kimdir Ya Resulalah! diye. Cevap şudur. Dini ilmini ( bilvesile hizmetini, hizmet mekanını, rabıta kurduğunu mürşit ya da Üstadını, ya da onun büyük bir talebesini) dünyayı elde etmek için kullanan ulemai-sudur.