Bismillahirrahmanirrahim
İ'lem eyyühe'l-aziz!
Mü'minler ibadetlerinde, dualarında birbirine dayanarak cemaatle kıldıkları namaz ve sair ibadetlerinde büyük bir sır vardır ki, herbir fert, kendi ibadetinden kazandığı miktardan pek fazla bir sevap cemaatten kazanıyor.
Ve herbir fert ötekilere duacı olur, şefaatçi olur, tezkiyeci olur-bilhassa Peygamber Aleyhissalatü Vesselama...
Ve keza, herbir fert, arkadaşlarının saadetinden zevk alır ve Hallak-ı Kainata ubudiyet etmeye ve saadet-i ebediyeye namzet olur.
İşte mü'minler arasında, cemaatler sayesinde husule gelen şu ulvi, manevi teavün ve birbirine yardımlaşmakla hilafete haml, emanete mazhar olmakla beraber mahlükat içerisinde mükerrem ünvanını almıştır. (Mesnevi-i Nuriye, Şûle)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
İ'LEM EYYÜHE'L-AZÎZ [i’lem eyyühe’l-aziz] : Ey azîz kardeşim, bil ki.
TEZKİYE : Doğruluğuna şehâdet etmek, temize çıkarmak.
HÁLLÂK-I KÂİNAT : Kâinatı yoktan var eden Allah.
UBÛDİYET : Kulluk, kölelik, kul olduğunu bilip Allah'a itaat etme.
SAADET-İ EBEDİYE : Dâimî saadet; Cennet hayatı, ebedî mutluluk.
TEÂVÜN : Yardım etme, yardımlaşma.
HİLÂFET : Halîfelik, Peygamberimizin vekili olarak din ve dünya işlerinde umûmi reislik; Allah adına ve yine Onun izniyle yaratılmışlar üzerinde bir takım tasarruflarda bulunma.
HAML : Yük; yüklenme; isnad.
MÜKERREM : Hürmet ve tazim olunan. İkrâm olunmuş.