Risale Haber-Haber Merkezi
Tarihçi Murat Bardakçı, Ayasofya’nın müze kalmasına karşı olduğunu ve beş asır boyunca cami olarak kullanılan “fetih sembolü” mâbedin eskisi gibi yine cami haline getirilmesi gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceki gün Ayasofya Camii’nde yaptığı konuşmada hayli heyecanlandığını ve heyecanını da açıkça ifade ettiğini hatırlatan Bardakçı, HaberTürk'teki yazısında "Heyecan hissetmeden konuşması aslında zaten pek mümkün değildi, zira Cumhuriyet tarihinde ilk defa Ayasofya’da bir Cumhurbaşkanı’nın huzurunda Kur’an okunuyor ve Cumhurbaşkanı mâbedin içerisinde bir topluluğa hitap ediyordu... Ayasofya’nın müze kalmasına karşı olduğumu ve beş asır boyunca cami olarak kullanılan “fetih sembolü” mâbedin eskisi gibi yine cami haline getirilmesi gerektiğini senelerce yazdım ve söyledim" dedi.
Yunanistan “savaş sebebi” bile sayılabilir ama...
Ayasofya'nın camiye çevrilmesi durumunda Yunanistan'ın savaş sebebi sayacağını ileri süren Bardakçı, "Böyle bir kararın siyasî bakımdan nasıl büyük zorluklar taşıdığının, bugün için imkânsız gibi olduğunun, hattâ Yunanistan tarafından “savaş sebebi” bile sayılabileceğinin de farkındayım ama gönül fethin sembolü olan mâbedin kapalı kalmasına razı gelmiyor" şeklinde yazdı.
"Atatürk’ün mâlûmatı dışında yapıldı” demek ucuz bir abukluk
Daha sonra sözü Ayasofya'yı müzeye çeviren kararnamedeki Atatürk imzasına getiren Bardakçı, imzanın ve resmi antetli kağıtla ilgili şüphelerini dile getirdi.
Bardakçı yazısını şöyle sürdürdü:
"Ayasofya’nın Atatürk’e haber verilmeden sahte bir kararname ile müzeye çevrildiği gibi komik bir iddiada bulunacak değilim. Asırlardır cami olarak kullanılan mâbedin 1934’te müze yapılması öncesindeki bütün gelişmeler ayrıntıları ile bilinmektedir ve “Bu iş, Atatürk’ün mâlûmatı dışında yapıldı” demek ucuz bir abukluk olur.
Ama ortada kararnamenin altındaki imza meselesinin haricinde sözünü ettiğim diğer tuhaflık da mevcut: Metnin, antetleri farklı iki sayfaya yazılmış olması...
Akla binbir türlü ihtimaller getiren bu muammanın hallinin yolu tektir: Başbakanlık Cumhuriyet Arşivleri’nde 49-79-6 numarada muhafaza edilen Ayasofya Kararnamesi’nin devlete ait bir kriminal laboratuvarında titiz şekilde incelettirilmesi, öncelikle de Atatürk’e atfedilen imzanın sahte olup olmadığının ortaya çıkartılması!