ABD Temsilciler Meclisi dua ile açıldı. Hem de bir Türk imam tarafından…
Müslümanca dua edildi…
Meclis üyelerinin başarılı olmaları, insanlığa barış huzur ve mutluluk getirmeleri için Allah’ın (cc) yardımı istendi ve O’na yakarıldı.
İsterseniz duanın tamamını bir daha okuyalım, dua çok güzel hazırlanmış, hem zaten çok da uzun değil.
"Allah'ım, karar alıcıları, ilahi merhamet ve şefkatini dağıtmak için elçin yap. Onları açık yüreklilik ve insanlıkla kutsa. İnsanoğlunun yaşam kalitesini artırmaları için kalplerini ve zihinlerini tutku ve kararlılıkla doldur. Yoksulluk, cehalet, ırkçılık ve nefretin bu ülkeden ve tüm yeryüzünden silinmesi için gösterdikleri çabalarda onları muvaffak eyle. Allah'ım bu kadın ve erkekleri barış yapan, köprüler kuran ve şifa veren insanlar haline getir. Allah'ım biz seni unutsak da sen bizi unutma. En mübarek ve en güzel adlarınla dua ediyoruz. Amin."
Her gün her meclis her açılışında bu veya buna benzer dualar edilerek açılıyormuş. Orada herkes hürdür, inanıp inanmamakta da serbesttir. Ama bu hürriyet onların böyle davranmasına engel değil. İnsanlar böyle bir dua yüzünden hür iradelerini kaybetmiyor. Sadece “Abdullah” olduklarını hatırlıyorlar o kadar…
Modern olmaları da kaybolmuyor. Yine herkes onlara “medeni ve çağdaş” toplum gözüyle bakıyor.
Ne güzel, imrenmemek elde değil…
Acaba başarılı olmalarında bu duaların payı ne kadardır? İnanan bir toplumla inanmayan bir toplumun başarı grafiği çıkarılabilse sonuç ne olur?
Anlıyoruz ki, “Batı top tüfek diye diye aya gitmemiş” aksine “Allah, Allah” diye gitmiş. Bize bu çerçevede anlatılanlar yanlışmış…
Bugün ülkemizin bazı illerinde bu uygulama var. Mesela Urfa’nın Sipahi Pazarı diye adlandırılan halı çarşısı her gün dua edilerek açılır. Helal kazanç elde etmek, dürüst olabilmek ve dürüst esnafla birlikte haşrolmak için dua edilir. Allah’ın inayet ve yardımı istenir.
Bir toplum inançları ile ayakta durur, gelenek ve görenekleri ile yaşar. Türkiye’de toplumun gelenek ve göreneklerini İslam dini dizayn etmiş. İslamsız bir gelenek düşünülemez.
“Dinsiz bir millet yaşamaz” kaidesince de bu geleneklerin yaşatılması gerekir. Cumhuriyetin kurulduğu ilk meclis Tilavet-i Kur’an ile, dualarla, salavatlarla, kurbanlar kesilerek açılmıştı. Bin yıllık geleneğe uygun bir açılış idi bu… Bunun devam etmesi gerekirdi ama etmedi…
Çağdaş olacağız diye ne kadar değerli adetlerimiz varsa hepsini bir kalemde silip attık… İyi mi ettik? Bugün geldiğimiz noktada görüyoruz ki, bizi ayakta tutacak olan bu geleneklerimizdir. “Zararın neresinden dönülse kardır” kaidesince artık bu yoldan dönmemiz gerekir. Devlet olarak millet olarak aslımıza, özümüze dönmemizin zamanı geldi geçiyor.
Meclisimiz ilk meclisin açılışı gibi dualarla, salâvatlarla, aşirlerle açılmalı, muvaffakiyet için Allah’a yalvarmalı…
Meclis üyelerinin dürüst olması, insanlar arasında köprü olması, “yoksulluk, cehalet ve ırkçılığın” bir diğer ifade ile “cehalet, zaruret ve ihtilafın” bu ülkeden ve yeryüzünden tamamen silinmesi için gösterecekleri çabalarda muvaffak olmaları için dua etmeli, Allah’a yalvarmalı…
Türk İmam duasını ne güzel bitirmiş: “Allah'ım biz seni unutsak da sen bizi unutma. En mübarek ve en güzel adlarınla dua ediyoruz. Amin.”
En güzel isimlerle dua etmek, “Cevşen-ül Kebir” ile, Allah’ın binbir esama-i hüsnası ile dua etmek kadar güzel bir dua var mı? Ben şahsen daha güzelini düşünemiyorum.
“Duanın sırrı azimdir” kaidesince o azim sırrı yakalamak için dua etmek…
Medeni olmak, hür olmak, laik olmak Allah’a kul olmaya engel değil… Allah’a kul olmak da hür ve medeni olmaya engel değil. Artık bu yanlış fikirlerden sıyrılmak ve gerçek bir insan gibi davranmak en doğrusu…
ABD bu davranışından dolayı mürteci damgası yemiyor. Merak etmeyelim biz de yemeyiz. Kimse bizi böyle davranmaktan dolayı kınamaz…
İnşaallah o günleri görürüz…