Bazı bilim adamlarına göre iktisat (ekonomi) ilminin asıl kaynağı semavi kitaplardır, dolayısıyla dindir. Ben bu görüşün doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) dâhil birçok peygamber aynı zamanda kendi devletlerinin kurucusuydular. Semavi kitaplarda iktisatla alakalı ciddi mesajlar yer almaktadır. Hz. Musa’nın kitabı Tevrat, halkın tarımsal geçimliklerinden ve toprakların nasıl ekilmesi gerektiğinden söz eder. Tevrat’ta geçen ifadelere göre ekilen İsrail toprakları her yedi yılda bir nadasa bırakılmalıdır. Bu yedinci yıla İbranicede “terk etmek, yalnız bırakmak” manasına gelen “Şemita” adı verilmektedir.
Bu yedi “Şemita” yılı geçirildikten sonra gelen 50. yıla ise “Yovel” veya “Jübile” yılı denilmektedir. Yani anlayacağınız günümüzde kullanılan “jübile”, bir Yahudi geleneğidir. Tevrat’ta “Şemita” yılı bir dinlenme yılı olarak açıklanır. Bu yıl içerisinde toprak ve insanlar dinlenir ve tarlada yetişen ürünler zengin veya fakir, yabancı veya köleler arasında paylaşılır, çünkü bu ürünler herkese ait sayılmaktadır. Bu ürünlerden herkes payını aldıktan sonra geriye kalanı evcil ve vahşi hayvanlara bırakılırdı.[1] Diğer taraftan Hz. Yusuf gibi ulu’l-Azm bir peygamberin Allah tarafından Mısır ekonomisinin başına getirilmesi bu gerçeğin en büyük delildir.
Kur’an-ı Kerim ise doğrudan tarımsal ve sınaî üretimden bahsetmese de tarımı, alış-verişi, ticareti ve ticaret ahlakını düzenleyen çok sayıda ayet vardır.[2] Keza infakla [harcamakla] ilgili de çok sayıda ayet vardır. Ayrıca seksen küsur yerde bir infak türü olan zekât emredilmiştir. Buradan hareketle, infakın emredildiği yerde üretimin de emredilmiş olduğunu kabul etmek gerekir. Zira infak varsa üretim de var demektir.
Kur’an’da Yusuf kıssası anlatılırken, kıtlıkla yüz yüze kalması beklenen Mısır’ın hükümdarı Hz. Yusuf’a hitaben, (اِنَّكَ الْيَوْمَ لَدَيْنَا مَكٖينٌ اَمٖينٌ) “Bugün sen katımızda yüksek yeri olan, güvenilir birisin”[3] deyince Hz. Yusuf da, ( قَالَ ٱجْعَلْنِى عَلَىٰ خَزَآئِنِ ٱلْأَرْضِ إِنِّى حَفِيظٌ عَلِيمٌ) “Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben çok iyi korurum ve bu işi bilirim”[4] dedi. Bu ayetler, tarımsal faaliyetlerin desteklenmesi gerektiği konusunda birer uyarı niteliğindedir. Hz. Yusuf’un, kendi niteliklerini açıklayarak yöneticiden görev istemesi, herhangi bir alanda uzman olan kimsenin, umumun menfaati için yetkililerden görev istemesinin câiz olduğunu göstermektedir. Bu durum, Hz. Peygamber’in, görev talebinde hırslı ve ısrarlı olmamak konusundaki uyarılarıyla çelişmez. Hz. Peygamber’in uyarısı, göreve en layık olan kimselerin kamuya atanması yönünde bir teşviktir.[5]
Aynı şekilde Kureyş Suresi’nde Kureyşlilerin civar kabile ve devletlerle yaptıkları ticari anlaşmalardan övgüyle bahsedilmektedir. Buna göre, bölgesel ve küresel ekonomik iniş çıkışları iyi değerlendirecek kişilerin yetiştirilmesi, hem yerel hem uluslararası düzeylerde ticaret yapılması ve bu ticarete konu olacak malların üretilmesi teşvik ediliyor demektir.[6]
Devletler ve aileler iktisat ve kanaat üzerine kurulmuş aygıtlardır. İsraf etmemek, iktisatlı davranmak hem devletlerin hem ailelerin temel vasfıdır. Ailelerin kaynaklarını çarçur etmeleri devletin kaynak israfına da yol açabilir. Çünkü israf düşüncesiz insanlarda çok kötü bir alışkanlık haline gelebilir. Sabahleyin kahvaltı için pide fırınına giden bir vatandaşımız, ekmeğin sıcak kokusuna dayanamaz ve evde yaşayan her fert için birer ekmek alır. Fakat o ekmeklerin ancak yarısı tüketilir. Kalan ekmekler bayatladığı için yenilmez, ertesi sabah kahvaltı için tekrar pide fırınından taze ekmek alınır. Bayatlayan ekmekler de apartmanın kapısına bırakılır. Üstelik ekmekleri bırakan vatandaş, yaptığı israfın nelere mal olacağının farkında olmadan, “Birileri bunları alır ineklerine yedirir” diye büyük bir vatandaşlık görevi ve dindarlık örneği sergilediğini zanneder.
Birleşmiş Milletlerin 2023 raporlarına göre, Türkiye’nin de aralarında olduğu bazı ülkelerde son 10 yılda yaklaşık 10 milyar ton gıdanın çöpe gitmesi israfın boyutunu gösteriyor. BM verilerine göre Türkiye'de yılda kişi başı 93 kilogram, toplamda 7 milyon 700 bin ton gıda çöpe gidiyor. Buna göre sadece israf edilen ekmeğin parasıyla yılda 500 adet okul yapılabilir. Bu ciddi bir kayıp. Hiçbir milli gelir bu devasa boyutlardaki gıda israfına dayanamaz. İsraf konusunda devlet vatandaşlarını, aile reisi de aile fertlerini bilinçlendirdiği takdirde gıda israfı kısmen de olsa önlenebilir.
Daha önce söylediğimiz gibi israfın zıttı iktisat ve kanaattir. Kanaat sahibi insanlar sevap ve günah kavramlarını bildikleri için israf etmezler. Bir tek ekmek israfının birçok insanı mağdur edebileceğini düşünür ve israftan kaçınırlar. Bu sebeple devleti ve aileyi yönetenler kaynakları israf etmemekle yükümlüdürler. Kuşkusuz önce devlet iktisat etmek konusunda ailelere örnek olmalıdır. Devleti yönetenler kamuda israfı önlemek için tedbir aldıklarında vatandaşlar de devleti örnek alır ve israfın ne kadar zararlı olduğunu idrak ederler. Aile reisi de, israfın haram olduğunu, bir tek ekmek israfının bile ekonomik varlığa zarar vereceğini bilmeli ve ailesini bu şekilde yönetmelidir.
Milli gelir, bir ülkede bir yılda üretilen maddi değerler toplamının parayla ifade edilmesidir. Milli gelir nüfus sayısına bölününce o ülkenin fert başına düşen milli geliri elde edilmiş olur. Eski deyimle “Gayri safi milli hâsıla” demektir. Türkiye İstatistik Kurumuna göre kişi başına yurt içi gayrisafi milli hâsıla 2023 yılında 13 bin 110 Amerikan doları oldu. Yani dört kişilik bir aile yılda ortalama 52.000 ABD dolarını kazanıyor. Aslında durum gerçekten böyle ise vaziyetimiz çok iyi demektir.
Şu var ki, gelir dağılımında bir dengesizlik olduğu kolayca anlaşılabilir. Çünkü dört nüfuslu bazı aileler bir yılda 52 bin dolardan daha fazlasını kazanırken bazı aileler bin dolar bile kazanamıyor. Güya modern ekonomik sistemlerin temeli, milli gelirin vatandaşlar arasında hak ve adalet ölçüleriyle dağıtılması üzerine kurulmuştur. Oysa dünyanın hali şahittir ki, en büyük adaletsizlik modern dönemlerde meydana gelmiştir. Eğer bir ülkede bir aile çok çalıştığı halde yılda ancak bin dolar kazandığı halde bazıları da hiç çalışmadan, tefecilik ve faizcilik yaparak yüz milyonlarca dolar kazanıyorsa o ülkede ekonomi hak ve adaletle yönetilmiyor demektir. Devletin hazinesinden hortumla servetlerine servet katanlar var demektir. Böyle bir ülkede iktisat torbasının dibi deliktir ve israfın etkisi büyüktür.
[1] Seyyar Süleymanov, yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, s. 40, Bursa, 2008.
[2] Bakara, 2/198, 282; Nisa, 4/29; Tevbe, 10/24; Yusuf, 12/19; Nahl, 16/80; Nur, 33/37; Saf, 61/10-13.
[3] Yusuf, 12/54.
[4] Yusuf, 12/55.
[5] Kur’an Yolu Tefsir, 3/241.
[6] Ali Rıza Gül, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 51:2(2010), s. 38.