Kültür Nedir?

Musa Kazım YILMAZ

Kültür kelimesi, Türkçeye Fransızcadaki “Cultura” kelimesinden geçmiştir. Kök olarak ekin yapmak, yetiştirmek, imar etmek ve ekilebilir toprağın işlenmesi gibi anlamlara gelir. Kısacası insan eliyle yapılan tüm tarımsal çalışmalar “Kültür” kavramının içine dâhildir. Türkçemizde bu kelimeye karşılık gelen “Hars” [ekin] kelimesidir. Ziya Gökalp’in Kültür yerine “Hars” kelimesini kullanması ve yaygınlaşmış olması da bu sebeptendir.

Ancak günümüzde kullandığımız anlamıyla kültür kelimesi, modern zamanın bir ürünüdür. Dolayısıyla çağdaş Kültürün birçok tanımı yapılmıştır. Genel olarak bir ülkenin sınırları içinde kalan ve o ülkede yaşayan millete ait ne kadar adet, töre, gelenek, görenek, inanış ve ibadet varsa Kültür bunların tümünü kapsar. Yani her milletin, her toplumun bir kültürü vardır. Başka bir deyişle, bir insanın doğumundan ölümüne kadar öğrendiği, inandığı ve hayatını etkilediği değerlerin tümüne Kültür diyebiliriz.

Kültür aynı zamanda insanları eğitme ve terbiye etme vasıtasıdır. Denilebilir ki her kültürün temeli, bir dine dayanır. Yani dünyanın hiç bir yerinde, kaynağını dinden almayan bir kültür yoktur. Hatta din düşmanlığı yapan kültürlerin temelinde de bir din vardır ki bu düşmanlık, gizli ya da açık bir başka din adına yapılmaktadır. Din düşmanlığı yapmakla bilinen komünizmin kurucuları Karl Marx, Friedrich Engels ve Lenin’in ve daha sonra gelen birçok siyasetçinin aslen Yahudi bir aileden gelmiş olması tesadüf değildir. Bu Yahudi liderler 70-80 yıl boyunca İslam dinine ve Hristiyanlığa olan kinlerini kustular. Bunun simgesi olarak dini afyon kabul ettiler. Bu açıdan denilebilir ki din, Kültür ağacının dayandığı toprak ya da beslendiği ve ışık aldığı güneştir.

Peygamberler ve Kültür

Peygamberler, toplumun yüz akı ve medar-ı iftiharıdırlar. Bu yüzden toplumdaki kültürün oluşmasında büyük bir etkiye sahiptirler. Son peygamber Hz. Muhammed’te (sav) görüleceği gibi peygamberler toplumun en seçkin, en faziletli ve en ahlaklı şahsiyetleridir. Allah tarafında görevlendirildiklerinde onlara inananlar da olmuş, karşılarına dikilip onlarla savaşanlar da. Peygamberlerin toplumlar üzerindeki etkileri o kadar büyüktür ki, faraza eğer peygamberler Allah tarafından gönderilmemiş olsaydı, toplumlar insan olma istidat ve kabiliyetlerini taşıdıkları halde belki de bir hayvan türü gibi yaşayışlarına devam edeceklerdi. İlim öğrenemezler, medeniyet kuramazlar ve felsefi ekoller oluşturamazlardı. Çünkü insanı terbiye eden, geliştiren, olgunlaştıran ve sorunlarına çözüm getiren vahiydir. Oysa insan aklının ürünü olan felsefe, insanı düşünmeye sevk etmişse de hiçbir dönemde insanlığın sorunlarına çözüm getirememiştir. Kısacası insanları insanlık mertebesine yükselten peygamberler ve onların beraberlerinde getirdikleri ilahi vahiyler/mesajlardır.

Kültürün Ana Kısımları

Kültürleri, doğru ve yanlış kültür diye iki ana kısma ayırmak mümkündür. Eğer bir insan dünyanın herhangi bir yerindeki insanla aynı haklara sahip olduğunu, hiç kimseden üstün olmadığını düşünüyorsa o insan doğru bir kültüre sahiptir. Peygamberler ve onları takip edenlerin kültürleri böyledir. Hz. Peygamber’in (sav) Veda hutbesinde buyurduğu, “Ey insanlar! Herkes şunu bilsin ki, bir arabın arab olmayana, arab olmayanın araba, beyazın siyaha, siyahın da beyaza bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak Allah’ın yasaklarından çekinmekle (takva ile) olur”[1] şeklindeki hadis bunu açıkça gösterir.

Eğer bir insan herhangi bir sebeple başka insanlardan daha üstün bir ırka sahip olduğuna ve daha iyi bir yaşamı hak inanıyorsa bu kişi yanlış ve zararlı bir kültüre sahiptir. Böyle insanlar zararlıdırlar, çünkü başkalarını yutmakla beslenirler. Kültür aynı zamanda bir medeniyet tasavvuru olduğu için bugün dünyada varlığını sürdüren iki ana kültürden, iki ana medeniyet tasavvurundan söz etmek mümkündür: Kur’an kültürü ve medeniyeti ile Batı kültürü ve medeniyeti…

Bugün faydalı olmak için değil, sadece sömürgeleştirmek amacıyla bütün dünyaya egemen olmaya çalışan bir kültür vardır; o da Batı kültürüdür. Tıpkı bir zamanlar İskender’in bütün dünyayı Yunanlılaştırmak istemesi gibi bugünkü Batı Kültürü ve medeniyeti de bütün dünyayı kendisine bağlı sömürgeler haline getirmek istiyor. Vahiyden uzak olan ve yeryüzündeki bütün kültürleri sömürgeler haline getirmek isteyen bugünkü Batı kültürü, tefekkür ve ahlak boyutunu Yunan felsefesinden, hukuk ve sosyal hayat anlayışını da Roma felsefesinden almıştır.

Sömürge olmayı kabul etmeyen ve: “Ya siz bizden ne istiyorsunuz? Bizim de kendimize göre bir dünya görüşümüz, bir kültürümüz vardır. Biz sizden maddi- manevi hiçbir şey istemiyoruz. Bizi rahat bırakın, yeter” diyenler olursa, bunlar Batılı değerlere isyan etmiş sayılırlar ve başlarına mutlaka bir çorap örülür.

(Devam edecek)

[1] Beyhakî, Şu’abu’l-İman, hadis nu: 5137.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (11)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.