Başlıktan da tahmin edileceği gibi olay, ülkemizin yüz karası olan 28 Şubat sürecinde geçiyor. Bu dönemde, illerimizden birisinde valilik yapan değerli bir vali bir gün Ankara’ya, İçişleri Bakanlığına çağrıldı. Ülkenin üzerinde, gittikçe kararan bulutlar dolaştığı için vali bey üç aşağı beş yukarı neden çağrıldığını tahmin ediyordu. Bu yüzden kendisine söylenecek lafları dinlemeye hazırlıklıydı. Bakan adına konuştuklarını söyleyen yetkililer valiye şöyle dediler:
“Sayın Valim, biz sizin ne kadar çalışkan ve vatansever olduğunuzu biliyoruz. Ta kaymakamlık yaptığınız yıllardan bugüne kadar görev bilinciyle hareket ettiğinizi ve ülkenin güvenliği hakkındaki hassasiyetinizi biliyoruz. Gerçekten çok başarılı ve saygıyı hak eden bir idarecisiniz. Ancak şu var ki; biz bugün ülke olarak irtica ile mücadele ediyoruz ve siz de çok iyi biliyorsunuz ki irtica, bir milli güvenlik meselesi haline gelmiştir. İlinizde yapacağınız işlem de irtica ile mücadelenin bir parçasıdır. Şöyle ki: Eğer ilinizde bulunan ve irticanın kaynağı haline gelen Kur’an Kurslarının en az dörtte birini kapatırsanız bulunduğunuz ilde valiliğe devam edebilirsiniz. Eğer bulunduğunuz ildeki Kur’an Kurslarıyla ilgili bir işlem yapmazsanız ne yazık ki sizi görevden almak zorunda kalacağız. Hükümetimizin emirleri bu yöndedir.”
Vali söylenen bu soğuk, abartılı ve hakikatten uzak lafları hayretle dinledikten sonra şöyle dedi:
“Beyler, bulunduğum ilde yaklaşık 400 tane Kur’an Kursu vardır ve tümü halkımız tarafından inşa edilip T. C. Diyanet İşleri Başkanlığına teslim edilen resmi kurslardır. Dinini, diyanetini öğrenmek isteyen halk, çocuklarını buralara gönderiyor. Bu onların en tabii haklarıdır. Talebinize gelince, söylediğinize göre ilimde en az 100 Kur’an kursunu kapatmam gerekecek. Bu apaçık bir zulüm ve büyük bir hukuksuzluktur. Ben nasıl böyle bir işleme imza atabilirim? Böyle bir işlem yasalara, genel teamüllere ve halkın dinini öğrenme hakkına aykırı olmaz mı? Üstelik bu kadar resmi Kur’an Kurslarını kapatmak halkın tepkisine yol açacak ve bu durum hükümet yetkililerini de zora sokacaktır. Asıl milli güvenlik o zaman tehlikeye girecektir.”
Fakat akılları gözlerine inmiş Bakanlık yetkilileri, valiye karşı biraz daha sert davranarak bu işlemin, irtica ile mücadele etmek için gerekli olduğunu, bunu yapmadığımız zaman ülkenin irticacıların etkisine gireceğini, milli güvenliğin sağlanması ve cumhuriyetin kazanımlarının devamı için bu işi mutlaka yapmamız gerektiğini söylediler ve vali beye bir ay mühlet verdiler.
Vali bey, iyiliğin, hoşgörü ve insanlığın bazı şahıslarda nasıl yok olduğunu gözleriyle görmüş olarak kırgın ve üzgün bir şekilde valilik yaptığı kente geri döndü. Ertesi gün bu durumu önce eşiyle paylaştı ve görevinin artık sona ermek üzere olduğunu söyledi. Daha sonra konuyu birkaç tane samimi dostuyla da paylaştı. Derken valiye yapılan hukuksuz tekliften haberdar olan kentin ileri gelenlerinden birkaç muhterem zat, kendilerine göre bir plan yaptılar ve Sayın Valiye şöyle bir teklifte bulundular:
“Sayın Valim, biz sizi çok seviyoruz; hizmetinizden memnunuz. Madem bu adamlar vali olarak kalmanız için Kur’an Kursu kapatmanızı şart koşuyorlar; zararı yok; kaç tane kurs kapatman gerekiyorsa biz kısa sürede o kadar uydurma kurs açar, levhalarını asarız. Birkaç gün sonra teftişe gelirsiniz ve eften-püften bahanelerle o kursları kapatırsınız. Basın da buna şahit olur. Böylece hem onların dediği olur hem de siz valimiz olarak ilimizde kalmış olursunuz. Biz sizi kaybetmek istemiyoruz.”
Fakat tarihten gelen köklerle milletine bağlı olan Vali Bey, bu yiğit Anadolu insanlarının, samimiyetine, fedakârlığına, safiliğine ve iyi niyetine hayran kalmakla birlikte şöyle dedi: “Hacı efendiler, dostlarım… Hassasiyetiniz için çok teşekkür ederim. İyi niyetle bir şey yapmak istiyorsunuz. Ama bu planınız, burada vali olarak kalmamı sağlasa bile bu ilde, ‘Kur’an Kurslarını Kaptan vali’ olarak anılmak istemem. Siz de bu fikrinizden vazgeçin. Üzülmeyin; Allah kerimdir, bugünler geçecektir ve her şeyde bir hayır vardır.”
Bir taraftan da Vali Bey valizini ve özel eşyalarını toplamaya çoktan başlamıştı bile. Ve bir ayın sonunda, Kur’an Kurslarıyla ilgili bir işlem yapmadığı için merkeze alındığı haberi resmen kendisine bildirildi. İşte ülkenin, kendi ikbalinden vazgeçen ve halkın taleplerine kulak verip ülkenin istikbaline hizmet eden böyle valilere ihtiyacı vardır. “Ben bu ilde, Kur’an Kurslarını Kaptan vali olarak anılmak istemem” sözünü, ancak kahraman bir vatan evladı söyleyebilir. Bu söz belki valiliğini kurtarmadı ama imanını ve ahiret hayatını kurtarmaya vesile olmuştur.