Müslüman olmayan fakirle zenginin cehennemdeki azabı aynı mı olacak?
Müslüman olmayan kişilerin bazıları çok zengin ve rahat yaşıyor, bazıları ise perişan. Bunlar âhirette nasıl hesaba çekilecekler? Hepsi cehennemlikse, dünyada sıkıntı görenlerin karşılığı verilmeyecek mi, verilecekse nasıl verilecek? (Rumuz: Gökyüzü)
Ahirette adalet terazisi kılı kırk yararcasına çalışacak, herkes amelinin/yaptıklarının hesabını verecek. Zerre kadar hayır işleyen mükâfatını göreceği gibi zerre kadar şer işleyen de cezasını çekecek; mü'min kâfir ayrımı olmayacak...
İşârâtü'l-Îcaz'da Bakara Suresi'nin 7. âyetinin açıklamasında bir soruyla özetle şu bilgilere yer verilir:
"Müslüman olmayan bir kişinin kısa bir ömürde sınırlı bir küfrü/inançsızlığı vardır. Hayatı altmış-yetmiş sene küfür içinde geçmiş. Fakat cehennemde ebedi olarak ceza çekiyor. Sınırlı bir hayatta geçen bir küfre sınırsız bir azap verilmesi Allah'ın adaletiyle ve merhametiyle nasıl bağdaşır?"
Bu soruya altı açıdan cevap verilir:
Birincisi: Küfür üzerine ölen insan, dünyada ebedi yaşayacak olsaydı, ömrünü küfürle geçireceği şüphesizdi. Çünkü kâfirin ruhu bozulmuştur. O bozulmuş olan kalbin sonsuz bir cinayet işleme istidadı vardı. Bundan dolayı cehennemde ebedi kalması adalete aykırı değildir.
İkincisi: Onun inançsızlığı sınırlı bir zaman almış olsa da bütün kâinatın Allah'ın varlık ve birliğine delil olduğunu inkâr etmiştir, o varlıkları yalancılıkla itham etmiş, Allah ile olan bağını kesmiş, onları sahipsiz görmüştür. Dolayısıyla sınırsız bir cinayet işlemiştir.
Üçüncüsü: Küfür, Allah'ın sonsuz nimetlerine karşı sonsuz nankörlük sayıldığından, bu da manevi olarak sınırsız bir cinayet kabul ediliyor.
Dördüncüsü: Küfür, Cenab-ı Hakk'ın sınırsız olan zatına ve sıfatlarına karşı bir cinayettir. Allah'ın isimlerini, sıfatlarını ve icraatlarını reddetme anlamını taşıyor.
Beşincisi: İnsanın vicdanı, her ne kadar sınırlı ise de gerçek anlamda ebede bakıyor ve sonsuzluğu istiyor. Bunun için sınırsız olan o vicdan küfürle kirlenince mahvolup gidiyor.
Altıncısı: Birbirine zıt olan iki şey ilk bakışta aykırı görülseler de birçok noktada benzeşebilir. Bu yönüyle iman ebedi cennet lezzeti netice verirken, küfür ebedi cehennem acılarını sonuç verir.
Bu altı yönden bakıldığında sınırsız bir ceza, sonsuz bir cinayetin karşılığıdır, bu da adaletin ta kendisidir.
***
Son bir soru: Kâfir için cehennemdeki ebedi ceza Allah'ın merhameti ve şefkatiyle nasıl bağdaşabilir?
Kâfir hakkında iki ihtimal var. Birisi, o kişi ya öldükten sonra hiç dirilmemek üzere yok olup gidecektir veya sonsuz bir azap içinde kalacaktır. Oysa cehennemde de olsa, ebedi yaşamak vicdanen yokluktan daha iyidir. Zira yokluk tam bir şer olduğu gibi bütün musibetlerin ve kötülüklerin kaynağıdır. Varlıkta kalmak ise cehennem de olsa her yönüyle hayırdır. Bunun için kâfirin meskeni cehennemdir ve ebedi olarak orada kalacaktır.
Fakat kâfir, inançsızlığı ve işlediklerinin sonucu olarak bu cezayı hak etmiş olsa da cezasını çektikten bir süre sonra ateşle bir tür ülfet peyda eder, yani ateşe alışır ve ilk şiddetlerden kurtulur; dünyada iken iyi davranışlarına bir mükâfat olarak İlahi merhamete erer.
Bu konunun bir başka açıdan açıklamasını Said Nursî, Peygamberimizin amcası Ebu Talib'in âhiretteki durumunu anlatırken verir ve der ki: "Makbul bir iman getirmemesi üzerine cehenneme gitse de yine cehennem içinde bir çeşit hususî cenneti, (Allah) onun iyiliklerine bir mükâfat olarak yaratabilir. Kışta bazı yerde baharı yarattığı ve zindanda uyku vasıtasıyla bazı adamlara zindanı saraya çevirdiği gibi, hususî cehennemi hususî bir çeşit cennete çevirebilir."
Bugün