Müslümanın dünyasında 14 Şubat Sevgililer Günü’nün anlamı

14 Şubat Sevgililer Günü bir Müslümanın dünyasında nasıl bir anlam ifade eder

"Bilin ki, Allah'ın dostları için ne bir korku vardır ne de onlar mahzun olurlar. Onlar iman eden ve Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınan takva ehlidir. Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah'ın sözlerinde değişiklik olmaz. En büyük kurtuluş işte budur." (Yûnus, 62-64)

Madem ki hakikat budur öyleyse Müslümanın dünyasında “Sevgililer Günü” bir gün olamaz, sevilen Allah ise o sevgi bir ömre de sığmaz, ebedîdir, sonsuzdur.

Peki, kalp sadece Allah’a ait ise, Allah’tan gayrı olan kimseleri ve başka şeyleri sevmeyecek miyiz?

Elbette seveceğiz lakin Allah’ın rızasına uygun olan yönüyle. İnsan eşini sadece geçici dünyaya mahsus severse onu cezbeden fani güzelliği zamanla solacağı için, sonrasında onu terk etmek, aldatmak gibi çirkin meyillere yönelebilir zaten bu türlü ilişkilerin temeli sevgiye değil menfaate dayanmaktadır.

Aynı insan eşini hem dünyada hem ahirette refikası olarak severse, dünyada ihtiyarlayıp çirkinleşse bile iman istikametli bir hayatın neticesinde Cennette hurilerin sultanı olacağını bilir ve öyle sever.

Allah için eşini sevenlere ne mutlu!

Sevgililer Günü halis olması gereken sevgi duygusuna menfaat kaygısını katması yönüyle de rağbet edilecek şey değildir. Çiçek, çanta, mücevher vesaire muhtelif ürünlerin satıcılarının derdi bugün vasıtasıyla ekonomik fayda sağlamaktır, onların dünyasında 14 Şubat vasıtasıyla insanlar birbirini sevsin gibi bir mananın varlığı sizce ne derecededir?

Bundan daha acı olanı şudur ki İslâmiyet’te hiçbir temeli olmayan böyle günler uydurularak gençlerin gayr-ı meşru ilişkilere teşvik edilmesidir. Adına “sevgili” de “arkadaş” da denilse nikahsız olan kişi namahremdir, onunla aynı duygu ve birlikteliği paylaşmak haramdır. Böylesi kişilerin durumu “flört” olarak tabir edilmektedir ki dinimizde bunun karşılığı günahtır, Müslümanın asla girmemesi gereken yasak alandır.

Bu tarz ilişkiyi İslamiyet yasakladığı gibi insan vicdanı da onaylamaz. Zira az bir onuru olan bir genç farklı insanlarla flört etmiş bir genç kızla arkadaş olmayı, gönül bağı kurmayı asla istemez. Eğer bu haram ilişkiye gençlerin ihtiyacı var dersek, “sevmek en temel haklarıdır” deyip sevgiyi de bu yanlışa kılıf yaparsak onurlu bir gencin midesini bulandıran bu kirli fiili kabullenmiş olmaz mıyız?

Şunu da iyi bilmeliyiz ki: Allah rahmeti gereği ibadetin mükafatını ibadetin içinde, günahın cezasını da günahın içinde koymuştur yani hayırlı şeylerin hayırlı ve güzel neticeleri henüz dünyadayken görüldüğü gibi haram ve günah olan fiillerin kötü neticeleri henüz cehenneme gitmeden dünyada görülmeye başlanıyor.

Mesela haram sevmekte, dinimizin onaylamadığı tarzda flört ve benzeri ilişkilerde kıskançlık elemi var, aşık olunan kişi başka birine bir tebessüm etse uykular kabusa döner; karşılık görmeme elemi var, bir zaman sonra ilişki kesilse, telefonlar açılmasa, araya ayrılıklar girse hasta olup yatağa düşmelere hatta intiharlara varan dehşetli sonuçları var; ayrılık elemi var, sürekli beraber olunamadığı için beraberliğin verdiği azıcık lezzeti uzun ayrılıklar acı ve sıkıntıya çeviriyor. Maksimum haftada 5 saat beraber olunsa bile ayda da 20 saat, yılda 240 saat eder, yani 10 gün. Yılda 355 gün ayrılığa bedel, 10 gün beraber olmak demek bu, yani bir üzüm tanesine bedel yüz tokat yemek gibi bir şey.

Şunu da ifade edelim ki çoklarının hata ederek “tanımadan nasıl evlenilir, sürekli görüşmem gerekiyor” gibilerden sığındıkları bahaneler çıkmaz sokaktır; zira doğru adrese, yanlış yollardan ulaşılamaz.

Burası dünya ve bize ait değil, vücudumuzdaki hiçbir organımıza sahip olmadığımız gibi dünyaya da sahip değiliz. Tabir-i caizse burası babamızın tarlası değil; istediğimiz gibi at koşturamayız. Göz nasıl görüyor bihaberiz, kalbimizin çalışmasında, kanımızın temizlenmesinde zerre miktar katkımız yok, hatta bir hücremizi bile terbiye etmekten aciziz. Bizim olmayan bir vücutla, bu vücudu terbiye ve idare eden Allah’ın rızasına aykırı hareket etmenin sonucunda mutlu ve pembe bir masala ulaşacağımızı düşünüyorsak aldanıyoruz demektir. Boşanma vakaları ortada…

Bu günahın dünyadaki zararından başka ahirette de emanete hıyanet etmenin bedeli bir cezası elbette olacak.

Öyleyse sevgiyi; hudutları çiğneyerek, Kainatın Yaratıcısı, ezel ebed Sultanı Allah’ın kanun ve yasaklarını hafife alarak aramak yerine İslami ölçülerle, helal dairede aramak zorundayız. Böylesi daha emniyetli; insanların kendilerini olmadığı bir şekilde göstermeye çalışarak, riya maskesi takmasına gerek kalmadan açık yüreklilikle istediği kriter ve şartları açıklamasına, ciddi bir hayat tecrübesi olan kişilerin gözetiminde sadece dünyevî değil, cennet arkadaşı bulunmasına vesile olan aile müessesesi kuruluyor.

Eğer aile kurma gibi bir hedef yoksa adı ne olursa olsun bu aşağı ve adi bir zevk aracıdır, başka bir şey değil.

Böyle bir şeyi onaylayan hatta teşvik eden “14 Şubat Sevgililer Günü”nün elbette Müslümanın dünyasında zerre kadar kıymeti yoktur. Zira Müslüman Allah’a aşık olmuştur, bu aşk bir güne sığacak kadar çapsız değildir; eşini ve diğer sevdiklerini de Allah için sevdiğinden dolayı sevdası günlük olamaz, sonsuza kadar devam edecektir.

Hülasa, Müslümanın kalbi yol geçen hanı değildir, Allah’ın muhabbet karargahıdır; Baki olan Allah’a aşık olduğu için sevdası ebedîdir, sevdiklerini de Allah için sevdiğinden dolayı geçici ve fani olan aşkların ıstırabından kurtuluşa ermiştir.

Evet Müslüman, ebedî menzili Cennet olan, iman ve istikametinin, helal haram sorumluluğu ve kulluk şuurunun sayesinde dünyasını da Cennet yapan kimsedir.

Sorularla İslamiyet

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

İslam Haberleri