Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, önceki gün Rusya Federasyonu’na bağlı Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da düzenlenen, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Gençlik Başkenti 2022’nin uluslararası programı Kazan Küresel Gençlik Zirvesi'na bir mesaj gönderdi.
Putin mesajında, “İslam dünyası devletleri, daha adil ve demokratik bir dünya düzeni inşa etme çabasında, bölgesel ve küresel gündemdeki birçok güncel sorunu çözmede geleneksel ortaklarımızdır. Gençlerin böylesi yapıcı, çok yönlü bir etkileşime giderek daha aktif olarak katılmaları önemlidir.” ifadelerini kullandı.
Ancak aynı Putin'in yönettiği Rusya'da İslâm dünyasında Kur'an'dan sonra en güvenilir kaynak olarak kabul edilen hadis külliyatı "Sahih-i Buharî" ,"aşırılıkçı materyaller" listesine eklendi.
Rusya Federasyonu'nun 29 Ağustos'ta güncellenen yasaklı materyaller listesine, üçü İslâmî kaynak eserler olmak üzere 5 kitap eklendi. Vladimir Nirşa tarafından tercüme edilen Sahih-i Buharî dışında Abdurrahman es-Sâdî'nin telifi olan Kur'an-ı Kerim Tefsiri ve bir başka İslâm klasiği İmam İbn-i Hacer el-Askalânî'nin "Buluğu'l-Meram" kitabı da listeye eklenen eserler arasında.
Mepa News'in haberine göre Rus gazeteci Nadejda Kevorkova, konuyla ilgili şu yorumlarda bulundu:
"Rusya'da büyük İslâm âlimlerinden İmam Buharî'nin hadis mecmuası yasaklanmış ve 'aşırılıkçı materyaller' listesine dahil edilmiştir. Bu, dördün biri olan Yuhanna İncil'ini Hıristiyanlara yasaklamak gibidir. Yahut Markos'u, hiçbir farkı yok.
Bu, Müslümanların 1200 seneden beri okudukları bir kitaptır. Yaklaşık 2 milyar Müslüman'ın en önemli kaynak kitaplarından biridir.
Müslümanlar üzerindeki şeytanlaştırma kampanyası, yasağın 'hukukî referansları'nı da bittabi içermektedir.
Milâdî 9. yüzyılda yaşamış Buhara yerlisi olan bu büyük âlimin eserindeki Kur'an-ı Kerim'den olan alıntılar hariç tüm kelime ve harfler yasaklanıyor.
Stalin dönemi SSCB'sinde İslâm'ı şeytanlaştırarak korkutma kampanyası; Arap dilinin tümden yasaklanması, Kur'an-ı Kerim'in mushafının yasaklanması, Kur'an tercümelerinin ve tüm dinî faaliyetlerin yer altına itilmesi şeklindeydi. O dönem öyle yapılıyordu şimdi de bu şekilde."