Nejat Eren'in röportajı
Kevin James Barrett, Şubat 1959’da Wisconsin Eyaletinin Madison şehrinde doğdu. 11 Eylül Soruşturması bilimsel panel üyesidir (SPINE) ve Müslüman Hıristiyan Musevi İşbirliği (MUJCA) kurucu üyesidir. Bu organizasyon inançlar arası diyalog, birlikte var olma ve anlayışı geliştirme amacı üzerine kurulmuştur.
2006’dan itibaren “İslâm Dini ve Kültürü”, “11 Eylül terörist saldırısı ve terörizmle savaş” konularında dersler vermiştir. San Francisco STATE üniversitesinde doktorasını yapmış ve 1992’de Müslüman olmuştur.
Çeşitli üniversitelerde İngilizce, Fransızca, Arapça edebiyat dersleri vermiştir.
11 Eylül terörist saldırısıyla ilgili ve Siyonist oyunları açığa çıkaran çok önemli iki kitap yazmıştır: “Truth Jihad” (Doğru Cihad) ve “War And Terror” (Savaş ve Terörizm).
Prof. Dr. Kevin Barrett’a, Amerika’daki Müslümanların durumu, Türkiye’ye bakış açıları ve beklentileri, Risâle-i Nur, Bediüzzaman, Nur Hareketi ve Nur Cemaati hakkındaki görüşlerine kadar çeşitli sorular sorduk.
İslâmla nasıl tanıştınız ve niçin İslâmiyeti seçtiniz?
Benim İslâm’ı seçmem kesin olarak Allah’ın bir kaderidir. Üniversitede, bir gün, İngilizce kompozisyon dersinde uzun bir tartışma oldu. Bu tartışma esnasında sınıf içinde bazı Müslüman öğrenciler İslâmî konularda bazı şeyler söylediler. Ve bana göre çok ilginç gelen bazı fikirleri beyan ettiler. İslâm hakkında ilk bilgilerim bunlardan ibaretti. Fakat bu tartışmadan sonra İslâmiyet konusunda kitaplar okumaya, İslâm hakkında da bilgi toplamaya başladım. Ama hâlâ hiçbir bilgim yoktu. Ne enteresandır ki, New York’ta bir tren yolculuğunda şu andaki eşim Fatma Hanımla tanışmış oldum. Aynı trendeydik. Ben kompartmanda “Allah ve İslâmiyet” aleyhinde ve “dinleri çok küçük düşürücü” hikâyeler anlatıp etrafımdaki insanları güldürüyordum. Bir anda bir bayanın aynı kompartmanda elinde bir kitap okuduğunu gördüm. O kitap dikkatimi çekti. Değişik bir kitaptı ve Arapça’ydı. İşin çok ilginç olan yönü de, bu bayanı görür görmez aşık olmuştum. İçimde garip bir his oluşmuştu. Trenden inince kahveye gittim. Baktım, o bayan yine orada idi. Fransızca ne yaptığını sordum. İki gün sonra New York caddelerinde gezerken aynı bayanın levhaları okuduğunu gördüm. Kendisine yaklaştım. Hemen birbirimizi tanıdık ve ne yaptığını sordum. İş aradığını söyledi. Birkaç gün sonra metroda üçüncü sefer karşılaştık. Orada da konuştuk. Yine çok ilginçtir, ben o yıllarda California’da oturuyordum. Meğer o da orada oturuyormuş. California’da daha sonra birlikte olduk ve evlendik. Evlendikten sonra eşim bana Kur’ân okumayı tavsiye etti. Fakat kendisinin İngilizcesi yeterli değildi. Onun tavsiyesi üzerine Kur’ân’ı ve Arapça’yı öğrenmeye başladım. Bu süreç bir yılı Fas’ta olmak üzere 1994’ten 2003’e kadar yedi yıl devam etti. Bu öğrenimim hâlâ devam ediyor. Arapça’yı televizyonları seyrederek öğrendim ve bu öğrenimime hâlâ devam ediyorum.
Risâle-i Nur’u kimden duydunuz?
Eşim Faslı olduğu için Fas’ta büyük bir kitapçı dükkânına girdim. Orada bazı kitaplara bakıyordum. Beni dikkatle izleyen kitapçı bana yaklaşarak “Senin aradığın kitap bu zatın kitabıdır. Bu zatın ismi Bediüzzaman Said Nursî’dir.” dedi. Benim böyle hayretle baktığımı görünce de, şöyle bir ifade kullandı. “Bu zat ve bu kitaplar bilinen ulemanın kitaplarından çok farklı ve çok etkili. Onun İslâm’ı öğretme ve yaşama metodu Türkiye’de İslâm’ı yeniden uyandırmıştır” dedi. Risâle-i Nur’la ilk tanışmam böyle oldu.
Risâle-i Nur’un metodunu nasıl buluyorsunuz?
Bugün Amerika’daki İslâmî gruplar; başta Siyonistler olmak üzere çeşitli baskı gruplarının acımasız etkisi altındalar. Çok zor bir durumdalar, endişe ve korku içindeler. Amerika’daki Müslümanların % 60’tan fazlası Filistin dâvâsını desteklemesine rağmen bu konuda istenilen netice alınamıyor. Oradaki Müslümanlar için çok acı olan başka bir konu da şudur: Vehhabi, Şia, Kalvinist gibi İslâm’ın özüne uymayan marjinal grupların tavır ve hareketleri maalesef İslâma gönül duyan insanlara iyi örnek olmuyor. Bu tür davranışlar ve inanışlardan normal insanlar çok rahatsız oluyor ve kafaları karıştırıyor. Bu yüzden gerçek İslâm’ı bilemiyor, tanıyamıyor ve öğrenemiyorlar. Bu karışıklıkları önleyecek ve Müslümanları birleştirip, en güzel hâle getirecek yol Risâle-i Nur’un metodudur.
Türkiye’de İslamiyetin daha güzel yaşanmasında ve yayılmasında bize tavsiyeniz nedir?
Benim buradaki İslâmî organizeye hiçbir diyeceğim yok. Burada mükemmel ve İslâm’a uygun nizam ve organize ben gördüm. Bu konuyu çok önemsiyor, takdir ediyor ve başarılı olacağına kesin inanıyorum. Ve bizim de Amerika’da aynen bunu yaparak başarıya ulaşacağımıza inanıyorum.
Ben henüz Risâle-i Nur’u yeni tanıdım. Tam konularına hâkim değilim. Ama Risâle-i Nur eserlerini mutlaka çok derin bir şekilde inceleyeceğim. Kısa zamandaki tecrübelerim ve ümidim şu: Bediüzzaman’ın getirdiği bu metoda, Risâle-i Nur’da olan bu sisteme bütün dünyanın ve insanlığın büyük ihtiyacı vardır. Bu hizmeti insanlığın faydasına sunmalıyız.
Size göre Amerika’daki Müslümanların en başta gelen ihtiyaçları nelerdir?
Amerika’daki Müslümanların ihtiyaçlarını dört ana konuda özetleyebiliriz.
1- Cesaretlendirme.
2- Birlik, beraberlik.
3- Organizasyon.
4- Daha iyi bilgi ve eğitim.
Amerika’daki Müslümanlar maalesef Siyonizmin baskısı ve acımasız tesiri altındalar. Bu baskı öyle boyutlara ulaşmıştır ki, bizim gibi normal Müslümanlar bile maalesef bu menfî propogandanın tesiriyle ‘terörist’ ilân edilebilmektedir.
Yeni Asya