Müspet milliyetçilik masalı veya Mehmet Metiner’in yanılgısı
Mehmet Metiner ile İstanbul’da yapılan bir kongrede aynı masada bulunmamız vesilesiyle tanışmıştık. Sanırım 3-5 saat Sadık Yalsızuçanlar ve yaklaşık 7-8 arkadaş ile beraber olduk. Mehmet Metiner’in demokratlığını, kıvrak bir zekaya sahip oluşunu orada sevdim.
Masadaki konuşmasından da ciddi bir şekilde istifade ettim, hala bazı cümleleri kulağımdadır.
Ancak Metiner’in 9 Ekim Cuma günkü Star’da çıkan yazısını okuyunca o masadaki bir itirafını hatırlamadan edemedim. Masadaki diğer arkadaşların sunumları karşısında Metiner, “bunları Said Nursi mi söylemiş” diye birkaç defa konuşmaları kesti. Hayretler içinde bazı cümlelerin nasıl da çağımızı bile aşan ifadeler olduğunu söyledi. Ve aydınların, hatta kendisinin bile Said Nursi’yi hakkıyla tanıyamadıklarından yakındı.
Metiner, Star’daki yazısında iyi niyetle bir yanlışı düzeltmeye çalışıyor. Ancak yanlışı düzelteyim derken Said Nursi ile ilgili çok yaygın bir başka yanlışa düşüyor. İsterseniz yazının ilgili bölümünü aynen alalım:
“Etnik aidiyetler üzerinden değer ideolojisi üretmek, buradan hareketle insanlara paye biçmek, dahası ve en fenası bir kısım etnik vatandaşları bir kısım etnik vatandaşlardan temel hak ve özgürlük itibariyle üstte tutmak cahiliye düşüncesidir.
Etnik milliyetçilikler (menfi milliyetçilik), ayrımcı, bölücü ve çatışmacıdırlar.
(İbrahim Kiras’ın kulakları çınlasın. Geçenlerde kaleme aldığı nefis yazılarından birinde menfi ve müspet milliyetçiliğe atıfta bulunmuş, bu ayrımın Amerikalı bir sosyologa ait olduğunu söylemişti. Arayıp kendisini bilgilendirdim. Bu ayrım, bu toprakların en bilge kişilerinden Kürt asıllı Said Nursi’ye aittir. Merak edenler Kürt din bilgini ve mütefekkiri Said Nursi’nin konuyla ilgili yazdıklarına müracaat edebilirler. Bkz. Mektubat, 26. Mektup 3. Mebhas)”
Hiç uzatmadan, çok net bir şekilde ifade edeyim ki “müspet milliyetçilik” ifadesi Nurcular arasında da çok yaygın olan, ancak tamamen yanlış olup, Risalelerde de kesinlikle Said Nursi’nin savunmadığı bir ifadedir.
Nereden çıkmış, nereden taa Mehmet Metiner’e kadar bu derece yaygınlaşmış doğrusu ben de bilemiyorum. Olsa olsa bu da bizim slogan aşklarımızdan biridir. Said Nursi’nin pek çok cümlesini sırf slogan aşkımızı tatmin etme uğruna mahvettiğimizi de yeri gelmişken söyleyeyim.
Hatta hatta bu cümlede olduğu gibi, slogancı karakterimizin yanılgısıyla Risalelerde geçmeyen pek çok cümleyi de bir takım rivayetlerle “ondanmış gibi” inanmayı pek sevdik.
Bunun çok örnekleri var. Hiçbir kaydı olmadığı halde Said Nursi’ye biraz da fısıltı gazetesinin maharetiyle atfedilen sözler var. Bunlardan en meşhurlarından biri “Müspet milliyetçilik”, diğeri Demirel’e atfedilen bir Isparta masalıdır. Tüm Nurcuların bildiği bu masala ait var olduğu söylenen belgeleri 25 yıldır ne gördüm, ne ilgili bir yazı okudum. Ama biz millet olarak, hele fısıltıyla söyleniyorsa, bir şeyin doğruluğuna inanmak için belge filan aramayız.
İkincisini başka zamana bırakıp “Müspet milliyetçilik”e dönersek, Said Nursi’nin kendisinin savunduğu böyle bir sözü, Risalelerin hiçbir yerinde yoktur.
Metiner’in ifade ettiği yere bakarsak orada “menfi milliyet” ifadesi geçiyor. Menfi milliyet saf anlamıyla milliyetçiliktir. Milliyetçilik kelimesi tek başına menfi bir anlamdır. Çünkü çı, çi, çu, çü ekleri dilimizde meslek bildiren eklerdir. Mesleği, yolu, metodu milliyet olmaktır. Oysa aynı yerde Said Nursi, “Müspet ve mukaddes İslamiyet milliyetinin ona ihtiyaç bırakmadığını” söyler.
Türkçede bazı kelimeler mahiyeti gereği olumsuzdurlar. Mesela tepki kelimesi, tepmekten gelir ki, kök olarak olumsuzdur. Yani “olumlu tepki” diye bir ifade olmaz, kullananlar da yanlış kullanıyorlardır. Aynen onun gibi de mesleği milliyet olmak, dinin yerine yerleştirilmeye çalışılan bir ideolojidir. Bir zamanlar dindarlar, hatta Nurcular da “biz de milliyetçiyiz” cümlesini çok kurdular. Oysa milliyetçilik dine ve Nurculuğa tamamen zıt bir akımdır.
Said Nursi’nin en büyük misyonlarından biri de milliyetçiliği, yani cahiliye asabiyetini tamamen kırıp, Arabı, Kürdü, Hintlisi, Türkü ile tüm Müslümanları kardeş kılmaktır.
Hatta Said Nursi, Münazarat adlı eserinde bir adım öteye geçerek, “Ehl-i kitaptan bir hanımın olsa sevmeyecek misin?” diye tersten bir soru sorarak, küfür sıfatlarını üzerinde taşımayan herkesle dost olunabileceğinden bahseder.
Said Nursi menfi milliyet kelimesini çok kullanıyor. Muhtemeldir ki bazıları “Bu milliyetin menfisi varsa o zaman müspeti de vardır” diye düşündüler. Doğrudur, Risalelerde “Müspet milliyet” ifadesi var. Ancak Said Nursi’nin savunduğu bir “Müspet milliyetçilik” ifadesi yoktur.
Müspet milliyet başka, müspet milliyetçilik başka şeylerdir. Müspet milliyet, herkesin kendi milletini sevmesidir. Zaman zaman görüyoruz. PKK’nın vahşetinden bıkan bazı Kürt arkadaşlarımız, Kürt olduklarını söylemekten, konuşmaktan utanır hale geldiler. Hatta Kürt olduklarını saklamak istediler. Oysa Türk, Kürt, İngiliz, Çinli olmayı kimse kendi iradesiyle seçmiş değil. Allah beni bir milletten yaratmışsa, O’nun tercihine saygı duymalı değil miyim? Kendi milliyetimden olan insanları sevmem, ayette belirtilen muavenet için çalışmam utanç bir yana, ırkların yaratılmasında tavsiye edilen, teşvik edilen bir şeydir. Başka ırklara düşmanlığı doğurmadığı müddetçe herkesin kendi ırkını sevmesinde bir sakınca da yoktur.
Oysa müspet milliyetçilik, milliyetçiliği meslek kabul etmek, hayat tarzımız haline getirmektir, ki bu TC’nin kuruluşu ile dinin yerine ikame edilmek için bir devlet politikası haline getirilmiştir. Emirdağ Lahikasında Bediüzzaman “Zahiren milliyetçiliğin, hakikatte ırkçılık” (s. 394) olduğunu söyler.
Son olarak hiçbir dindar ve Risale talebesi müspet veya menfi milliyetçi olamaz. Mesleği milliyetçilik olan da Risaleye talebe olamaz.
Mehmet Metiner’e de bir efsaneye daha dokunmaya vesile olduğu için teşekkürler!
NOT: Risalelerde milliyetçilik kelimesi geçmiyor demiyorum, ancak Said Nursi’nin söylediği, savunduğu hiçbir yerde müspet anlamda Milliyetçilik (müspet milliyetçilik) geçmiyor. Çünkü milliyetçilik semantik anlamda menfi bir kelimedir, müspeti olmaz.