Serin bir rüzgâr gibi dolandı aramızda…
Üstad’ın alın terinin billurlaşmış hali diye damladı yüreğimize.
Öyle ki onun her hecesinde, Üstad’ın nefesi değerdi sanki yanağımıza.
Onu görememiş bizlere onu görmüş gözleriyle bir bakınca güneşler doğardı gözlerimize.
Çektiği çileleri tebessümüne dolayarak anlattı.
Sanki rüyada olup bitmiş gibi aldırışsızdı zalimlerin kendilerine ettiğine.
Dünyanın ciddiye alınmazlığının zarif hatırlatıcısıydı Sungur Abi gönüllerimizde.
Ötesi yok.
Başka tarifi yok Sungur Abi’nin.
Zincirlerini hak için kırmış, ayağındaki prangaları parçalamış delikanlılığın ete kemiğe bürünmüş, nefese sese dolanmış heykelidir o gözümüzde.
Kur’ân’ın mesajına duru, dupduru bir ayine olan Risale-i Nur’un duru kahramanlarındandır.
Araya kendini sokmadan, aklını öne sürmeden Söz’ün sevdasına yanmış bir nur şelalesidir.
Bir kardelen çiçeğidir Sungur Abi.
Kışta geldi.
Soğuk karların göğsünde bir cılız bahar müjdesiydi tebessümü.
Hüzünlü dağ yamaçlarından çiçekli ovalara verilmiş bir selamdı yüzü.
Baharı hazırladı çilekeş elleriyle.
Güle bezenmiş patikaları döşedi biz bahar çocuklarına..
Baharımız için gül yetiştiren erlere selâm olsun.
Mekânları ebedi bahar kokan cennetler olsun.
-âmin!