Risale Haber-Haber Merkezi
13 Ağustos 1975 tarihinde tam 40 sene önce Eflani’nin Mülayim köyüne bir ziyaretimiz oldu. Mustafa Sungur ağabeyin Risale-i Nur’u tanımasına vesile olan Muallim Ahmed Fuad Güven ağabeyi ziyaret ettik. Muallim Ahmed Fuad ismi risalelerde çok yerde geçer. Kendisiyle bir röportajımız oldu.
Merhum Ahmed Fuad Güven’den yaptığımız görüşme kayıtlarında Köy Enstitüsü mezunu Mustafa Sungur ile Ahmed Fuad’ın filmlere konu olacak bir karşılaşmaları var. Ağabeyler Anlatıyor-1 kitabında yer alan o sözleri Merhum Sungur ağabeyimizin vefat yıldönümü münasebetiyle yayınlıyoruz.
Ömer Özcan
MUALLİM AHMED FUAD İLE MUSTAFA SUNGUR’UN MACERALI İLK BULUŞMALARI
-Mustafa Sungur ağabeyi nasıl kazandınız?
-1945’li yıllardı. Ben bir köyde muâllim, Sungur başka bir köyde muâllim. O zamanlarda ben bazen köy köy dolaşır camilerde vaaz verirdim. Sungur, benim için “halkı zehirliyor” diye aleyhimde konuşurmuş. Sungur “Köy Enstitüsü” mezunu idi. Bir gün beni Sungur’un muallimlik yaptığı köye derse davet ettiler. Fakat bir hâdise çıkmasın diye de Sungur’la beni karşılaştırmak istemiyorlardı. Neyse muallimlik yaptığı köyünde camide ders verirken, Sungur da gelmiş beni dinlemiş. Herkes dağılıp gittikten sonra, biz de misafirliğe gidiyorduk.
Arkadan Sungur bir lüks yakıp geliyor. Ev sahibine kendisinin de gelmek istediğini söylüyordu, ben de duyuyordum. Ev sahibi hâdise çıkmasından çekindiğinden dolayı gelmesini istemiyordu. Ama ben “gelsin” dedim. Sabaha kadar oturduk, dersler yaptık. Artık her nereye gitsem karşımda Sungur’u görmeye başladım.
Daha sonra ona Risale-i Nur’dan vermeye başladım. O çok terakki etmişti. Üstad’ı ziyarete gitmeye karar verdi. Ben hizmet burada diye karşı çıktımsa da o gitti...
Sonra Babası “oğlumu zehirledin” diye bana çatmaya başladı. Bir gece de onunla konuştuk, o da hatasını anlayıp memnun oldu.
ÜSTAD: SEN BİZE SUNGUR’U HEDİYE ETTİN
-Üstad Hazretlerini ziyaretinizde size neler söyledi?
-Üstad’ı ilk ziyaretimdi, elini öptüm. Bana dedi: “Seni geri dönmüş diye duymuş ve üzülmüştüm, hatta mektup yazın demiştim. Bu zamanda, cereyanlara kapılmadan îmânını kurtararak muhafaza eden birisi, eski zamandaki yedi evliyanın Cenab-ı Hak indindeki makbûliyeti kadar kıymeti vardır. Sen bize Sungur’u hediye ettin, Sungur en az bin kişinin îmânını kurtardı. Şimdi Sungur’un makamını anla ve hepsinden aynı misil sevap sana da veriliyor. Bunun için seni dönmüş diye duyunca çok üzülmüştüm” dedi.
SUNGUR AĞABEYİN KENDİ DİLİNDEN…
“Ben şahidim ki: Ben Kastamonu Gölköy Enstitüsü’nde okurken bazı muallimler tarafından bize dinsizlik dersi verilmişti. Hâşâ! Hz. Kur’an’ı Hz. Peygamber’in yazdığını ve İslâmiyet’in artık mülga olunacağını, medeniyetin ilerlediğini, bu asırda Kur’an’a ittiba etmenin büyük bir hata ve gerilik olduğunu, hatta bir gün bir muallimin yaptığı gibi, İslâmlar namaz kıldıkları ve ahireti düşündükleri için daima mustarip bir halde, ömürlerinin elem içinde geçtiğini ve İslâm camilerinde daima bir ölgünlük havası estiğini, Hıristiyanların kiliselerinde ise daima neşe ve canlı hayat bulunduğunu ve Hıristiyanlar çalgı ve saire gibi eğlencelerle hayatın tadını alıp ömürlerini neşe içinde geçirdiklerini söylüyorlar, kalplerimizdeki iman ve İslâmiyet bağlarını koparmaya ve onun yerinde inkâr ve küfür yerleştirmeye çalışıyorlardı.
“İşte böyle zehirli fikirlerle aşılanmış ve böyle tehlikeli muzır dinsizlerin dersleriyle maneviyatı öldürülmek istenmiş ve hatta o muzır fikirlere kapılarak ve hâşâ inanarak etrafına neşretmeye başlamış bir bîçare insanın, birdenbire Risale-i Nur gibi Kur’an’ın feyzinden fışkıran, iman ve İslâmiyet hakikatlerini gayet parlak burhanlar ve harika deliller ile ispat eden ve din-i İslâm’ın daima insanların saadet ve selâmetine vesile, sönmez ve söndürülmez bir manevî güneş olduğunu izah eden eşsiz bir nur-u Kur’an’ın birkaç risalesini okumakla bütün o zehirli fikirlerini atıp imanı elde ederek duyduğu sonsuz sevinç ve bahtiyarlığı telif ettiği mübarek Nur Risaleleriyle ona kazandıran müşfik ve vefakâr ve hakikî kahraman Üstad Bediüzzaman Hazretlerine arz etmesi, eski gaflet ve dalâlet hayatından kurtulup iman ve nura kavuştuğunu ve hakikî imanı kazandıran Risale-i Nur’un bu asrın bütün insanları için bir şems-i hidayet ve vesile-i saadet ve onun müellifliğiyle tavzif edilen Üstad-ı Muhterem’in bu pek büyük ve yüce imanî hizmetiyle onun bu beşeriyete, hususan ehl-i imana bir lütf-u İlahî olduğunu hayranlıkla arz etmesi... Mustafa Sungur” (Şualar, 557)