Mustafa Yeşilyurt, Asay-ı Musa'nın Peygamberimizin (asm) kabrinde görünmesini anlatıyor

Mustafa Yeşilyurt ağabeye Asay-ı Mûsa’nın Kabr-i Peygamberî üzerinde görülmesini sormuştum

Risale Haber-Haber Merkezi

Uzun yıllardır Medine’de bulunan Mustafa Yeşilyurt ağabey dün vefat etti. Mustafa Yeşilyurt ağabeyin cenazesi bugün ikindi namazında İstanbul Fatih camiinde kılınıp Eyüp Sultan mezarlığına defnedilecek. Bu vesileyle kendisiyle yapılan röportajı yayınlıyoruz…

Merhum Mustafa Yeşilyurt ağabeyle 27 Nisan 2016 tarihinde, Medine’de, Medrese-i Nuriye’de uzun bir röportaj yapmış ve hizmet hatıralarını kamera ile kaydetmiştim. Rahmete vesile olması niyetiyle röportajın bazı bölümlerini Risale Haber okuyucularıyla paylaşıyorum. 

Ömer Özcan 

RİSALE-İ NUR’U OKUDUKÇA BU ESERLERİN BİR DERYA OLDUĞUNU ANLAMIŞTIM

1938 yılında Konya/Ermenek’te doğdum. İlkokul ve ortaokulu Ermenek’te, liseyi Konya’da bitirdim. Risale-i Nur’u 1958 senesinde İstanbul Teknik Üniversitesinin inşaat bölümünde okurken tanıdım. Yurtta kalıyorum, orada Konyalı Veyis Ceylan diye bir arkadaş vardı, o arkadaş Risale-i Nur kitaplarını cesurca masanın üstüne bırakıyordu. Veyis Ceylan verdi bana Risaleleri. 

Çocukluğumdan beri namazlarımızı ailece kılardık zaten. Üniversitede okurken 1960’da Üstad vefat etti. Zübeyir ve Tahiri ağabeyler İstanbul’a geldiler, onlarla ve diğer ağabeylerle tanıştım. 
Risale-i Nur’u okudukça bu eserlerin bir derya olduğunu anlamış olduk. Kardeşim Selahaddin Yeşilyurt risaleleri benden duydu. Selahaddin 1947 doğumludur. Dokuz yaş fark vardır aramızda. 

TURGUT ÖZAL’LA BERABER ÇALIŞTIM

İstanbul Teknik Üniversitesini bittikten sonra bir hocam, “Ankara’da bir arkadaşımız var, seni onun yanına gönderelim, onun yanında çalış” dedi bana. Turgut Özal’mış. Rahmetli Özal o zaman Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürüydü. Dört sene Turgut Özal’la beraber çalıştık. Sonra o Devlet Planlama İşlerine geçti. O arada ben işim icabı seyahatlere çıkıyordum, bazen Turgut beyle de gidiyorduk. Özal çok inançlıydı, namazlarını odasında kılardı. Çok da zekiydi, bir yazıya şöyle bir bakar, birkaç saniye içinde hemen anlar, çözerdi. Nasıl anlıyor, ben hayret ederdim.

HİZMET VAKFI’NIN MÜDÜRLÜĞÜ

1969’da Mamak Muhabere okulunu bitirdikten sonra askerliğimi Erzurum’da tamamladım. Önce Korkut Özal’ın genel müdürlüğünü yaptığı Türkiye Petrollerinde, sonra Sümerbank’ta, Makine Kimya’da, Bayındırlık Bakanlığında daire başkanı olarak çalıştım. Milli Güvenlik Akademisinde bakanlığın temsilcisi olarak altı ay bulundum. Sonra Sanayi Bakanlığına geçtim. İstifa edip 1976-1979 yılları arasında Hizmet Vakfı’nın müdürlüğünü yaptım. Tahiri, Sungur, Bayram, Abdullah ağabeylerin, “illa sen Hizmet Vakfı’na geleceksin” diye ısrarlarıyla oldu bu iş. Daha sonra Kırklareli’de bulunan Tarım Alet ve Makineleri Fabrikasına müdür olarak atandım. Oradan genel müdürlüğe geldim ve 1988 yılında buradan emekli oldum.

HAREM’İN BAKIM, ONARIM VE TADİLAT İŞLERİNİ YAPTIK

1982 yılında biraderim Selahaddin, Mescid-i Nebeviye’nin elektrik tesisatlarını yenileme işlerinde çalışmak üzere Elektrik Mühendisi olarak Medine’ye gelmişti. 1988’de emekli olunca aynı sene içinde İnşaat Mühendisi olarak ben de geldim Medine’ye. Mescid-i Nebeviye’nin tavan taşlarının yapıldığı Medine’ye yirmi kilometre mesafede bir fabrika vardır, bir müddet orada çalıştım. Sonra Mescid-i Nebeviye’nin işletme kısmına, Harem’e geldim. Harem’in bakım, onarım ve tadilat işlerini biz yaptık. 

ARABİSTAN’IN BÜTÜN BÜYÜK ŞEHİRLERİNDE DERSANELERİMİZ VAR

Oradan ayrıldıktan sonra hizmetlerle meşgul olmaya devam ettik. 2007’de Medine Medrese-i Nuriyesinin satın alınma işlerini takip ettik. Sonra Mekke’de bir dersane satın aldık. Arabistan’ın bütün büyük şehirlerine dersanelerimiz var elhamdülillah. Mekke, Medine, Taif, Cidde, Riyad, Ahsa, Tebuk gibi büyük şehirlerde dersanelerimiz var. Suudi Arabistan’da Risale-i Nur Külliyatı da basıldı. Medine’de Seyyidler Cemaati hizmete sahip çıktı, nurlara iyi sarıldılar. Külliyatı birkaç kere dersanelerde beraber okuyarak bitirdiler.

ÜSTAD HAZRETLERİ MAHKEME GÜNLERİ HEP NEŞELİ OLURDU

Medine’de bizden önce gelmiş Ali Ulvi Kurucu, Abdurrahman Toprak, Mustafa Acet gibi ağabeyler vardı. 

Mustafa Acet ağabeyden bir katıra anlatayım. Derdi ki, “Üstad Hazretleri mahkeme günleri hep neşeli olurdu.” Ben hayretle nasıl olur ağabey, insan üzülür diye sorduğumda, “Yok, hep neşeli olurdu” demişti. Niye neşeli olurdu diye sorduğumda; “Çünkü davasını başka türlü anlatamıyor. Mahkeme günleri toplanıyor ya millet, orada davasını anlatıyor, Risale-i Nur’u anlatıyordu, bu yüzden neşeli oluyordu Üstad.” Böyle anlatmıştı Acet Ağabey.

Ali Ulvi Kurucu Ağabey Üstad’a âşıktı. Ders günleri dersaneye gelir bize hatıralarını anlatırdı. Bazen biz evine giderdik. Avukat Bekir Berk ağabeyle de Cidde’de görüşürdük. Onun da çok hizmetleri oldu. 

ASAY-I MÛSA’NIN KABR-İ PEYGAMBERÎ ÜZERİNDE GÖRÜLMESİ

Mustafa Yeşilyurt ağabeye Asay-ı Mûsa’nın Kabr-i Peygamberî üzerinde görülmesini sormuştum:

Üstad’ımız Risale-i Nur’da üç-dört yerde Asay-ı Mûsa’nın Kabr-i Peygamberî üzerinde hacılar tarafından görüldüğünü yazıyor. Hâlbuki Kabr-i Peygamberî kapalı. Kitabı oraya kim koyacak veya nasıl görülecek? Bu misalî, manevî bir görüntü mü, yoksa o tarihlerde Kabr-i Peygamberî açık mıydı? 

Bazen açılıyordu, fakat açılan kısım sadece o kubbenin altındaki duvarın dışıdır. Yerden kubbeye kadar kurşun harçlı kalın bir duvar örülmüştür. Peygamberimizin mübarek vücudunu Yahudilerin çalma planları için, 700-800 sene önce o kubbenin altına bu duvar yapılıyor. Resulullah’ın, Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in bulunduğu hücrenin hiç kapısı yok, penceresi yok, tavanda sadece bir havalandırması vardır. 

Asay-ı Mûsa’nın oraya konulması ve görülmesi?

O kitabın orada bulunması, görülmesi şöyle; o duvarın ve örtünün dışında set gibi yerler vardır, oraya konulmuş Asay-ı Mûsa. Oradaki delikten bakılınca görünen örtüyü söylüyorum. Asay-ı Mûsa’yı içeri koymuşlar. Kim koydu onu bilmiyorum. Manevi bir tasarruf da olabilir. O duvarın dışındaki boşluk Resulullah’ın ezvacının bulunduğu mahaldir. 1946’da ben hacca gelmiştim; o zaman Bâb-ı Selam’dan girince, sol taraftaki duvara Kâbe örtüsü gibi tavandan yere kadar asılırdı bu örtüler. İnsanlar da bakardı. Sonradan onları kaldırdılar. 

(Mustafa Yeşilyurt, Medine Nur Talebelerinden Ali Rıza Ceylan ve Ömer Özcan Mescid-i Nebevi’de. 27.04.2016)

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Nur Talebeleri Haberleri