Entelektüel, çağ adamıdır, çağının adamı. Çağının vicdanı. Çağrısı, çağıyla sınırlıdır ama. Çünkü entelektüel, çağının ağları ve bağları, bağlamları ve kavramları içinden konuşur yalnızca; çağının ağları ve bağlamları içinden konuşlanır. Çağrısı, çağının sınırlarını aşamaz zira.
Müteffekkir, bir çağın adamı değil, bütün çağların adamıdır; bütün çağların vicdanı. Mütefekkirin duyargaları bütün çağlara ve bütün çağrılara açıktır. O yüzden mütefekkir bütün çağlara konuşur, bütün çağlarla konuşur ve bütün çağlar ona konuşur ve onunla konuşur. Çağrısı, çağ açacak ve çağ aşacak yılmaz bir küheylan, dinmez bir çağlayandır çünkü.
* * *
Entelektüel, aklıyla yürür; mütefekkirse kalbiyle, 'akleden kalbiyle'.
Entelektüel yalnızca satır'lardakini görür, görebilir; mütefekkirse sadır'lardakini de görür ve gösterir görebilen gözlere, kalplere, akıllara, vicdanlara.
* * *
Entelektüelin aleti, akıldır; mütefekkirinkiyse kalp. Entelektüel, aklar, aklamacılık yapar. Çağının aklayıcısıdır: Çağına bakar yalnızca, çağına tapar çünkü.
Mütefekkirse, kalbeder; önce kendini; sonra dışarısını. Kalp, kendi'nden dışa açıldığı andan itibaren inkılap başlar, her şey aslına inkılab eder. Mütefekkir, bütün çağlara bakar, bütün çağlar da ona akar.
Entelektüel aklı, bir satır gibi kullanır. Akıl (ratio) ölçmek biçmek demektir çünkü. Mütefekkir ise, kalbinin ritimlerine kulak verir ve sabırla dinler kalbinin dinginliğinden gelen engin sesi, seslerin sesini, o yüce sesi ve nefesi.
Entelektüelin zihni, hem işgal altındadır, hem de başka zihinleri işgal tasasında. Mütefekkirin kalbi, fütûhat sevdasındadır: Fütûhât, yani açılış, yani çiçekleniş, yani meyveye duruş, yani varlığı hak şiarı ve hakikat şuuruyla şiire durduruş.
* * *
Entelektüel, formların çocuğudur ve formlarla ilgilenir. Mütefekkir, normların çocuğudur ve normlarla ilgilenir.
Formlar, arızîdir; normlar aslî. Formlar, son kertede arıza üretir yalnızca; hele de hakikat form'a indirgenmişse, form'un eline verilmişse... Normlar ise asaletin kaynağıdır, özgünlüğün ve öz-ü-gürlüğün.
Formlar, normları şekillendirdiği zaman, ruh çekilir oradan, her şey ruhsuzlaşır. Normlar, formları şekillendirdiği zaman ruh üfler formlar herkese.
* * *
Entelektüel, bilgi'nin peşinde koşturur; o yüzden kendisi perişan olur, bizi de perişan eder. Mütefekkir, bilgeliğin izini sürer; kendisi kemal bulur, bize de kemal sürecinde yol olur.
* * *
Sorunumuz: entelektüel bolluğu, mütefekkir yokluğu. Entelektüelle mütefekkirin farkının farkında olsaydık, bugün neden burada olamadığımızın da, bugün'ün neden burada olmadığının da farkında olabilirdik. Ve yarının nasıl burada olabileceğinin fark edilmesini sağlayabilecek bir fark ortaya koyabilirdik.
Biz farkı kaybettik: Farkımızı. Fark, biziz çünkü. Ortaya fark koyacak, farklı şeyler koyacak biziz.
Ama biz yokuz. Yokuz, çünkü biz, biz değiliz. Bizde değiliz. Burada değiliz biz. Orada, bilemediğimiz başka, bambaşka yerlerdeyiz; buradayken bile.
Buradayken bile burada değiliz. Buradayız ama burada değiliz. Burada değiliz ama buradayız. Biz bizden gideli, burayı terk edeli, buradan gideli çok oldu... Artık kendimize gelme / tefekkür edebilme vakti geldi demektir, öyleyse...
Yeni Şafak