Hazırlayan Serdar Aslan
RİSALEHABER
ABD’deki Georgia Üniversitesi’nden bilim insanlarının 468 evli çift üzerinde gerçekleştirdikleri kapsamlı bir araştırma, “teşekkür etmenin” ve “minnettarlık göstermenin” mutlu ve sağlıklı bir evliliğin anahtarı olabileceğini ortaya koydu.
Hürriyet'in haberine göre evli çiftlere maddi durumları, iletişim yöntemleri ve “eşlerinin kendilerine ne kadar çok değer verdiğini düşündükleri” ile ilgili sorular yönelten bilim insanları, eşlerinin kendilerine değer verdiğini ve onlara karşı minnettarlık duyduğunu düşünen kişilerin daha mutlu evliliklere sahip olduğunu tespit etti.
Şükür ve Teşekkür arasındaki bağ
Araştırmacı Yazar Hüseyin Kara da Risale Haber'deki yazısında bu konuya değinmişti. Kara yapılan iyiliğe karşı teşekkür etmemenin çift yönlü bir yıkım olduğunu belirterek; "Şükretmek ya da teşekkür etmek, iletişimin en etkin yoludur. Teşekkür etmemek, kim olursa olsun muhatabın da iyimser duygularını silip süpürmektir. Bu demektir ki yapılan iyiliğe teşekkür etmemek, çift yönlü bir yıkımdır ve en azından koyu bir kabalıktır. " demişti.
Hüseyin Kara'nın yazısından bazı parçalar şöyle:
Yazının Tamamını Okumak için TIKLAYINIZ
İnsan teşekkür etmelidir; çünkü iyilik etme yeteneğine sahiptir. Teşekkür etmelidir çünkü yapılan iyiliğe teşekkür etmeyince iyilik etme duygusunu doyuma kavuşturmamaktadır; kavuşturamadığı için de derin bir eksiklik acısını çekmektedir. Anlayacağımız teşekkür etmek psikolojik bir ihtiyaçtır. Aynı zamanda sosyal olmanın da en önemli şartıdır.
Sözlük anlamından da anlaşıldığına göre, şükür, yapılan iyiliği bilmek ve iyilik edene saygıda bulunarak minnet duymak demektir. Başkasının bize olan iyiliğini karşılıksız bırakmak insanlığımıza yediremeyiz. Bize edilen iyilik, teşekkürünü yerine getirmediğimiz sürece bizde bir yük olur. Böyle bir duygu, mazeretler ileri sürülse bile bizi içten rahatsız eder ve iyilik edeni her gördüğümüzde eziklik sarıverir.
Teşekkürü dini bir motife bürüdüğümüzde, şükür, sözlük anlamına çok yakın bir anlamda, Allah’ın bunca nimetleri karşısında yine Allah’a karşı duyulan derin minnettarlıktır. Öyle ya, koca bir ağaç gibi ilahî oluşumun dalları varlık âleminin her tarafına uzanmış, meyvelerini de özellikle canlıların ellerine gözümüz önünde uzatıveriyor. Hiç kimseyi ayırt etmeksizin herkese ikram ediyor. Böylece küçük bir araştırmayla her varlıktaki gizli eli görmek zor değil. Her ayrıntıya vakıf bir güç, değil yalnızca kocaman varlıklarda, maddenin en küçük parçası olan atomda, hücrelerde bile kendini gösteriyor.
O halde büyük bir teşekkürü etmemiz gereken en öncelikli biri var ki o da elbette Yaratıcıdan başkası değildir. Bu ise aslî görevimizdir; varoluşumuzun teşekkürüdür. Şükür denilen bu teşekkür, Râgıb el-İsfahânî’nin dediği gibi, “nimeti hatırda tutmak, nimeti vereni övgüyle anmak, nimet sahibine lâyık olduğu şekilde organlarla karşılık vermek” diye olmak üzere üç şekilde yerine getirilir. Zaten Kur’an da, “Ey Dâvûd ailesi! Şükür için çaba gösterin!” ayetiyle buna işaret etmektedir.
İnsana yaraşan, şükretme hal ve bakış açısını karakter haline getirmektir. Ama bu, azla yetinmekten başlar. Nitekim Müsnet’te olan “Aza şükretmeyen çoğa da şükretmez” mealindeki hadis, bu yaklaşıma ışık tutmaktadır. Bir başka hadiste Allah’a şükretmekle insanlara teşekkür etmek arasında neredeyse bir fark görülmez. Yani Allah’a şükretmeyen insanlara teşekkür edemez, insanlara teşekkür etmeyen de Allah’a şükretmeyi bir karakter olarak geliştiremez. İşte bu yüzden teşekkür etmek, sosyal, yani medeni olmanın en önemli göstergesidir.
Yazının Tamamını Okumak için TIKLAYINIZ