Ömer Özcan’ın haberi:
Nâil Papatya Hocaefendi mühim bir âlimdir. 1957 senesinde Üstad Bediüzzaman Hazretlerini Isparta’da ziyaret etmiştir. Foça, Karşıyaka, Bursa, Denizli, Manisa müftülükleri ile İzmir Merkez Vaizliği gibi hizmetlerde bulunmuştur. Yapraklar, İman Esasları, Meşhur Zalimler, Ak Atın Kaderi adlı kitapları vardır. Bütün ömrü Kur’an ve îman’a hizmetle geçen Nâil Papatya hocamız yakalandığı ağır bir hastalıkla çok zor bir imtihan verdi. Nihayet 23 Ağustos 1995 tarihinde sabır ve şükür içerisinde iken vatan-ı aslîsine hicret etti. İzmir Çamlık’ta Ahmed Feyzi Kul ağabeyle yanyana medfundur.
Nâil hocamıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, vefatının 16. yılında, kendisinin hazırlamış olduğu ve arşivime koymam için verdiği mühim bir çalışmasını “Risale Haber” okuyucularına sunuyorum.
ÜSTAD BEDİÜZZAMAN SAİD-İ NURSİ’NİN ŞAHSI VE USÛLÜ İLE İLGİLİ İKİ HADİS-İ ŞERİF’TEN BİRİ
Bismillâhirrahmânirrahim. Esselâmü aleyküm ve rahmetüllâhi ve berekâtühü...
Gerçi Üstadımızın şahsiyeti, eserleri, hiçbir iman, ilim ve insaf sahibinin şüphesine mahal bırakmayacak derecede açık ve musaddak ise de; İslam da, her hususta olduğu gibi, şahıs ve meşrepleri hakkında da edille-i şer’iyyeden (sarahaten veya işâreten) sudûr edecek bir delil elbette ki büyük önem taşır. Bunun içindir ki, Sahih-i Müslim Kitabının “Kitâb-ül Fiten ve Eşratüssaat” bâbında, mübarek Üstadımızın şahsî mücadele ve hizmet metodunu târif ve O’na açıkça işâret eden iki hadîs-i şerîfi (İnşâallah) te’vili ile nakletmeye çalışacağız. El ilm-ü indallah.
Nail Papatya
Birinci hadis-i şerif: Metodu hakkındadır
Nevvâs bin Sim’an dedi ki:
Bir sabah, Resûlullah (S.A.V) Deccal’dan bahsetti. Onu o kadar kötüledi ve ondan o kadar büyük bir tehlike olarak bahsetti ki; biz onun hurmalıklarımızı bastığını sandık ve hazırlanıp o tarafa doğru yürüdük. Resûlullah, durumu anlayınca ne yapmak istediğimizi sordu. Bizde “Yâ Resûlullah! Sabahleyin deccaldan bahsettin ve onun kötülük ve tehlikesinden o kadar şiddetle bahsettin, biz, onun hurmalıklarımızı kuşattığını sandık. (Onu karşılamaya gidiyoruz) dedik. O zaman Resûlullah buyurdu ki:
“Şu anda sizin için korktuğum tehlike o değil. (şimdi geliyor değil) Fakat o, ben sizin içinizde bulunurken gelecek olsa, o zaman da yine size gerek olmadan, Ben, --Kur’anî ve îmâni hüccetlerle onu mağlup eder, sizi korurum. Ben aranızda bulunmadığım halde gelecek olursa, o zaman da her kişi (aynı metodla) yâni imanî hüccetlerle kendisini korusun ve Allah-ü Teâlâ her Müslim üzerine benim vekilimdir...”
İşte uzunca bir hadîs-i şerif’in bu baş tarafındaki bölümde Resûlullah açıkça asrımıza günümüze ve bu günün mücadele metoduna işaret ediyor. İslam namına mücadele edeceklere talimat veriyor.
Yazıktır ki, İslam âleminde, Resûlullah’ın bu tâlimatını (Üstad Bediüzzaman’dan başka) anlayan ve ona uyan olmamıştır. İçinde bulunduğumuz zamanı anlamaktaki yanlışlık, usûldeki yanlışlığı da intaç etmiştir. Firavn’ı tanımadan Hz. Mûsa’yı tanımak, Hz. Mûsa’yı tanımadan da Firavn’ı tanımak mümkün olmuyor.
Resûlullah, silahlı düşmanlarla, hep silahlı ashabı yanına alıp savaşmışken; Deccal’a karşı savaşta, neden tek başına ve hüccet ve delillerle karşı koyacağını ve konmasını söylüyor. Demek ki, Deccal, dıştan topla tüfekle gelip istila eden, insanları öldüren bir düşman değil. İçten ve felsefe yolu ile fikr-i küfrî’yi telkin ederek îmanları yıkan, aldatan bir tehlikedir. Fikre karşı fikir, karanlığa karşı ancak Kur’an Nur’u ile mukabele edilebilirdi. İşte Üstad bunu yaptı, feyz ve zafer de bundandır.