RİSALEHABER
Konya eski müftüsü ve Kapu Camii vaizi Tahir Büyükkörükçü, 1925 yılında Konya’da doğdu. 20. yüzyılın önemli İslâm âlimlerinden olan Büyükkörükçü, 5 Mart 2011 günü Hakkın rahmetine kavuştu. "Sultan’ül Vaizin" olarak tanınan Büyükkörükçü Nakşi idi. Tasavvuf hareketlerinden bahseder, gençlere sufi klasiklerini okumalarını tavsiye ederdi.
Vaazlarında Bediüzzaman Said Nursi’den de sitayişle bahseder, Risale-i Nur'da alıntılar yapar, inceden inceye şerh ederdi.
En çok nakilde bulunduğu eserler arasında, başta Gazzali’nin İhya’sı, Ebu Talip Mekki’nin Kutul-Kulûb’ü, Sadi Şirazi’nin Bostan ve Gülistan’ı, Mevlana’nın Mesnevi’si, Attâr’ın Tezkiretül Evliya’sı, İbn Arabi’nin Fütühât ve Füsûs’u, Tâhirul-Mevlevi’nin Mesnevi şerhi, Hadimi’nin Berika’sı, Mehmet Akif’in Safahat’ı, Necip Fazıl’ın Çile vd. eserleri, Bediüzzaman’ın Risaleleri, özellikle İşarat’ül-İcaz’ı saymak mümkündür.
MERHUM BABACIĞIM, BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNİ ÇOK SEVERDİ
Cevaplar.org sitesinden Salih Okur, oğlu Abdurahman Büyükkörükçü ile görüşmüş ve babasının Bediüzzaman hakkındaki görüşlerini sormuştu.
Abdurrahman Hocamız, Tahir Hocaefendi'nin Bediüzzaman hazretlerine sevgisine şöyle ışık tuttular:
"Efendim, babacığım, Bediüzzaman Hazretlerini çok sever, onun hayat hikâyesini yakından bilir, onun gerçek bir mücahid olduğuna inanır, o sebeple de çok severdi. Bediüzzaman hazretlerinin çektiği çile malum. Babacığımın da hayatı çilelerle geçti. Yani ortak kaderleri vardı. O yönüyle de ayrıca takdir ederdi. İmam-ı Azam'ın İmam Ebu Yusuf'a söylediği gibi, altının, gümüşün, incinin yakutun kadru kıymetini o ile meşgul olan bilir.
"Merhum babacığım, Bediüzzaman Hazretlerini çok sever, ona yerine göre "ilmi dünyayı dolduran insan" yerine göre "yarım dünya" derdi. Ve her fırsatta kendisine hayranlığını ifade ederdi. Ve de onun hayat mücadelesini hemen her kürsüde, her vaazında Akif'den, Mevlana'dan olduğu gibi, Bediüzzaman'dan da bir şeyler naklederdi. Özellikle özel sohbetlerinde bunu görüyoruz.
Her sohbetinde Üstadın güzel yönlerini anlatır, Hazretin şu sözünü ise mutlaka vurgulardı; "Bütün dünyalığımı sol elime alabilmeliyim. Sağ elim tesbihime boş kalmalı."
BABAM NAKŞİ İDİ "BEDİÜZZAMAN'I SEVMEKTE DAHA ÖNDE OLACAĞIM" DERDİ
Ben babacığımın şöyle dediğini çok duymuşumdur; "İnşallahu Rahman, onu sevdiğini iddia edenlerden çok daha fazla seviyor olarak huzur-u ilahiye varacağız."
Hani "onu seviyoruz" diyen gruplar, cemaatler var ya. Tabii onlar da bizim kardeşlerimiz. Onlar da seviyorlar, muhlisler ama mesela babam Nakşî idi. Fakat diyordu ki; "Onların Bediüzzaman'a olan sevgilerinden inşallah daha önde olarak onlarla beraber olacağız."
RÜYASINDA GÖRDÜĞÜ BEDİÜZZAMAN
Babam derdi ki; "O gün güzel, bereketli bir vaaz oldu. Gece rüyamda Bediüzzaman hazretlerini gördüm. Hazretle bir yolda beraber yürüyoruz. Benim de onun da üzerinde pardösü var. Yan yanayız. Ellerimizi birbirine kenetlemişiz. Ama şöyle görüyorum. Kan onun vücudunda deveran ediyor. Kolundan gelip benim koluma giriyor. Aynı kan benim vücudumda deveran ediyor, Bediüzzaman hazretlerinin vücuduna geçiyor."
Babacığım bu rüyayı gözyaşlarıyla bize anlatırdı. Karşılıklı bir sevgi var ki, Cenab-ı Hak böyle bir rüyayı lütfetmiş. Bediüzzaman hazretlerinin o zor şartlardaki mücadelesine babam hayrandı. Mesela Bediüzzaman hazretleri sakal bırakmamış ve evlenmemiş. Sünnetlerin tatbiki konusunda babacığımın çok ciddi bir titizliği vardı. Bu konuda hayatı boyunca kimse taviz verdiğini ben duymadım.
NEDEN EVLENMEDİ, SAKAL BIRAKMADI?
Ama Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu konuda müdafaa ediyor ve kendisinden naklen diyordu ki; "Ben nasıl evleneyim? Hayatımın yüzde doksanı cezaevlerinde, hapishanelerde geçmiş. Aile hukukuna riayet edemezdim ki. Onun için evlenemedim. Her girdiğimde sakalımı keseceklerdi. Resul-i Ekrem (Sallalahu aleyhi ve sellem) bir sünneti onların elinde ihanet aleti olmasın, oyuncak olmasın. Onun için sakal koymadım" ifadeleriyle Bediüzzaman hazretlerini, koca Üstadı müdafaa ederdi.